Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pazar günü HT Pazar’da muhteşem bir yazı vardı.

        “Survivor’ı Yaratan Türk” başlıklı yazıdan söz ediyorum.

        Türkiye’den ABD’ye giden Psikolog Muzaffer Şerif’in “Robbers Cave Experiment” adlı deneyinden.

        57 yıl önce yapılan bu deney, yüzyılın en önemli psikolojik deneylerinden biri olarak kabul ediliyormuş.

        Bir kampta toplanıp iki gruba ayrılan deneklerin birbirlerine nasıl düşman olduğunu, sonra nasıl birlikte hareket eder hale geldiklerini gösteren bir sosyal psikoloji deneyi.

        Aslında siyasetin ve ülke yönetenlerin de bilmesi gereken, hatta bilerek veya bilmeyerek sık sık kullandıkları bir yöntemi ortaya çıkaran deney.

        Survivor’da bu deneyi bire bir yaşadık.

        Sağolasın Acun Ilıcalı.

        Final bölümü ise inanılmazdı.

        Her siyasetçinin izlemesi ve örnek alması gereken bir final oldu.

        Finale iki kişi kalmıştı.

        Biri, bütün yarışmaları beklenmedik bir başarıyla aşan ve geniş kitlelerin de desteğini alan Nihat Doğan isimli genç.

        Diğeri ise yarışmaları başarıyla geçmesi beklenen, uluslararası başarılara imza atmış, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en önemli sporcularından biri, Derya Büyükuncu.

        Son ana kadar Nihat Doğan’ın kazanması kesin gibiydi.

        Çünkü halkın oyları büyük oranda onu destekliyordu.

        Ama son anda Nihat bir hata yaptı.

        Derya Büyükuncu, Nihat’a fazla ilişmeden, yarışmayı kazanırsa kazandığı parayla olimpiyatlara hazırlanacağını ve Türkiye’ye bir olimpiyat madalyası getirmeye çalışacağını söyledi.

        Nihat Doğan ise parayı ne yapacağını anlatmadı. Sadece Derya Büyükuncu’ya çamur attı.

        “Ne yaptı ki, bir bronz madalya almaktan başka” dedi.

        Sadece bu cümle yarışmanın seyrini değiştirdi.

        Nihat Doğan yuhalandı, düne kadar sadece “sahillerden” oy alan Derya Büyüncu alkışlandı ve yüzde 50’yi aşan bir farkla halkın tercihi oldu.

        Aslında sadece Survivor değil, hayatımızın büyük bölümü Dr. Şerif’in “Robbers Cave Experiment”i gibi.

        Hele hele siyaset.

        İlk uyarı

        BAŞLIKTA da dediğim gibi, bu bir "erken uyarı".

        Bu işleri bilen birinin "dostça tavsiyesi" de diyebilirsiniz.

        Galatasaray Spor Kulübü Başkanı Ünal Aysal ve yanındaki dostlarım.

        Kötü başladınız.

        Yönetim içindeki "uyumsuzluk"

        sorunları kısa sürede dışarı taşmaya başladı.

        Transferlerde "acemice" davranıyorsunuz.

        Atletico Madrid'den üç oyuncu almaya gittiniz. İşi bitirdik diye döndünüz.

        Bu oyunculardan ikisi iyi, biri vasattı.

        Vasat olan Ujfalusi geldi imzayı attı.

        Diğerleri henüz ortada yok. Bunlardan Reyes önemli. Gelmezse rezalet olur. 33'lük Ujfalusi'yi alıp genç Reyes'i alamazsanız zoka yutmuş balık gibi olursunuz.

        Forlan'ın makul olmayan isteklerine "evet" diyormuşsunuz.

        Bu taleplerde bulunan bir oyuncu "oynamaya" değil "yatmaya" geliyor demektir. Almayın daha iyi. Bu paralar asla verilmez.

        Florya'da yanlış yunluş işler yapıyorsunuz. Devri sabık yaratmayın. Geçen yönetimden kalan her şey kötü değildir.

        Başarısız Polat yönetiminin başarılı olduğu tek yer, sponsorluk anlaşmalarıydı.

        Bu anlaşmaları bozmayın. Bozarsanız bir daha güven yaratamazsınız.

        Kulübün hafızası olan profesyonel kadrolara kulak verin. Dinleyin. Uyarılarını dikkate alın.

        Başkan, günlük işlere kendini boğmamalı.

        Ali Dürüst ağırlığını koymalı.

        Adnan Öztürk'ün başka yerlerden aldığı talimatlarla içeriyi karıştırmasına izin verilmemeli.

        Refik Arkan, Özhan Canaydın'a da çok hatalar yaptırmıştı. Dikkat edilmeli.

        Bunlar benden uyarılar.

        Sonra "söylemedi" demeyin.

        NOT: Bu yazı dün Reyes'in Galatasaray'a gelmeyeceği kesinleşmeden önce yazılmıştı.

        Hayvan hakları dernekleri uyuyor mu?

        MURAT Bardakçı geçen cumartesi gecesi Aydos Kalesi nden yaptı Tarihin Arka Odası'nın canlı yayınını.

        Sayesinde Kültür Bakanlığı tarafından gün yüzüne çıkarılıp onarılan kaleyi tanıma fırsatı bulduk.

        Aydos un Osmanlı tarafından ilk fethedilen İstanbul kalesi olduğunu da öğrendik.

        Ama açıkçası bir hayvansever olarak programın bir bölümünde meydana gelen olayları kabul etmem mümkün değil.

        Murat programın bir bölümünde kaleye çıkarılan bir ata bindi.

        Murat'ın olanca ağırlığıyla hayvancağızın üzerine çıkması beni zaten isyan ettirmişken, zavallı beygirin bir de 18 yaşında olduğunu öğrenince, yaşamının sonbaharındaki bu hayvancağıza yapılan eziyete tahammül edemedim.

        Zavallı atın belinin kırılmamış olması bir mucizedir.

        Hayvan hakları örgütlerini Murat Bardakçı'yı protesto etmeye çağırıyorum.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Aşağı tarafımız yukarı kalktığında, yukarı tarafımızın aşağı indiğini unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar