Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Erdoğan, Çin’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a sahip çıktı ve “O benim sır küpüm” dedi. Başbakan, Suriye’nin Türkiye sınırını ihlal etmesi konusunda, NATO Anlaşması’nın 5. maddesindeki “Bir NATO ülkesine yapılan saldırı, müttefiklerin hepsine yapılmış sayılır” hükmünü hatırlattı. Erdoğan “NATO’nun Türkiye’nin sınırlarıyla ilgili görevleri var, 5. maddeden dolayı” dedi.

        ŞANGHAY

        BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a soruşturma izni” tartışmasını değerlendirirken kendisine bir daha sahip çıktı ve “Fidan benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğine sır küpü” dedi. Suriye‘de durumun içler acısı olduğunu anımsatan Erdoğan, sınırdan gelen ateşle ilgili olarak da NATO Anlaşması’nın 5’inci maddesinde yer alan, “Bir NATO üyesine yapılan saldırı, müttefiklerin hepsine yapılmış sayılır” maddesini anımsattı. Cumhurbaşkanı’nın görev süresine ilişkin davanın Anayasa Mahkemesi’nde nasıl çözüleceği konusunda ise “Anayasa Mahkemesi yorum yapmadan bizim yorum yapmamız doğru olmaz” demekle yetindi.

        Başbakan Erdoğan, Çin gezisi dönüşü beraberindeki gazetecilerin sorularını yanıtladı. Başbakan’a, “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili soruşturma izni için ayrıca bir iç soruşturma yapıyor musunuz? Yaptığınız soruşturma sonucuna göre karar verecekmişsiniz; doğrumu?” sorusunu yönelttim. İşte yanıtı:

        SIR KÜPÜM:

        Biliyorsunuz MİT ile alakalı konu geldi. Geçmişte de bürokratlarla ilgili izin söz konusuydu. MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Niye? Benim malum nekahet dönemime rastlayan süreçti. (Hakan Fidan) Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğine sır küpü. Uluslararası alanda bu görevi yapanlar ajan olarak nitelendirilir. Operasyon yapacakları zaman görevlendirmeyle devlet adına giderler. ABD, Rusya, Çin ve Batı ülkelerinin hepsinde var. İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim. Niye? Ortada bir problem var. Terör mücadelesinde başarılı olmamız lazım. Bunun için bazı bilgi alışverişlerine sahip olmamız lazım. Gazetelerde çıkan haberlerin hiçbirisi müsteşarım tarafından verilmiş söz değil, hepsi yalandır. Yazılı değildir. Konuşmalar görüşmeler olmuştur, asla verilmiş sözler değildir. Bunu söyleyenler, “Siyasi menfaat elde eder miyiz?Acaba ne devşirebiliriz?” gayreti içine girmişlerdir.

        Gayretlerinden çok çok memnunum. Gerek öncesi, gerek sonrasında ve şimdi ülkeme çok şeyler kazandırdı. Müsteşar Yardımcılığı ve TİKA’nın başında olduğu zaman da iyiydi. İyi yetişmiş bir bürokrattır. İnsan kıyma makinesi değiliz. Bu insan takdir edilmesi gerekirken, bunu yemeye çalışan bazı mahfiller olmuştur. Anamuhalefet partisi olmak üzere... Yargı, görevi olmayan bir alana girdi. Bu konuda hakkı olmayan bir konumda kendini hissedince, kusura bakmasın bizi karşısında görür. Yargı kendini yasamanın üzerinde göremez. (CMK) 250 meselesinden müsteşarı yargılama süreci içine sokmaya çalıştı.

        Erdoğan’ın diğer sorulara yanıtları da şöyle oldu:

        SURİYE’DE DURUM İÇLER ACISI:

        Artık Beşar’ın verdiği sözü yerine getirmediğini, muhalif kanadın sabaha kadar durumu çalıştığı, ardından da Kofi Annan’a verdikleri sözleri devamettirdiklerini görüyoruz. Kofi Annan’ın verdiği sözleri destekliyorlar. BM’nin konuya eğilmesi istikametinde bir karar çıkıyor. Bu kararın arkasında durmak suretiyle bu işi yürütüyorlar. Biz bunu daha sıkı bir şekilde takip etmek suretiyle çalışmalarımızı yürüteceğiz. Tarafımıza gelen yaralılardan ölenlerin sayısı 4’e çıktı. Suriye tarafındaki rakam 10 bine yaklaştı. Durumlar içler acısı... Kentlerin harap edilmesi, insanların acımasızca öldürülmesi, annelerin gözlerinin önünde...

        ÇİN’İN DE ESAD OPSİYONU BİTTİ:

        Bunları Devlet Başkanı Jintao başta olmak üzere anlattım Çin tarafına. Durumu tasvip etmediklerini söylediler. Kendilerini BM’deki 8 veto kararı olduğunu, 2 tanesinin Suriye’yle ilgili olduğunu söyledim. Bunu kendilerine hatırlattık. Bundan sonra da böyle bir yaklaşımın kola kolay olmayacağını söylediler. Onların da opsiyonu şu anda bitmiş durumda.

        KAMPLARI ZİYARET:

        İnsani olmayan bir süreç işliyor. Döner dönmez Rusya ile münasebetleri daha da sıklaştıracağız. Cuma günü Arabistan’a günübirlik bir seyahat yapacağız. Ondan sonra nasip olursa kampları ziyaret edeceğim. Kampları yerinde görmeyi arzuluyorum. Yerinde görmek istiyorum.

        BM NEYİ TAKİP EDECEK?

        Suriye konusunda Türkiye’nin yaklaşımı ve pozisyonu BM’ye bir karar aldırmak mı?

        Bu başından beri kovaladığımız bir konu. Bu daha müdahale bir hale geldi. Şimdiye kadar gelen sığınmacı sayısı ikiye katlandı. Adeta patlama noktasına geldi. Görüntüler var. Bu insanlar kaçarken vuruluyor. Öleni var yaralananı var. Annelerin feryatları var. Evleri nasıl tarumar ettiklerini, evlatlarının nasıl boğazlarının kesilerek öldürüldüğünü anlattılar Kofi Annan’a... BM bunu takip etmeyecek de neyi takip edecek? Biz takip edeceğiz... Türkiye’nin hassasiyeti bellidir. En üst seviyede ortaya koymamız ve BM nezdinde takip etmemiz gerekir. Suudi Arabistan’ın da hassasiyeti çok fazla... İki tarafın da ilgisi üzerine bu konuyu kendi aramızda konuşmak istedik. Rusya şimdiye kadar “İkili çalışmalar yapalım” diyordu.

        BEBEDEN TERÖRİST OLUR MU?

        Zulme rıza zulümdür. Buna evet diyemezsiniz. Halkını terörist olarak görüyorlar. Bu yaklaşımları Beşar’ın yaklaşımıyla, ağzıyla konuştuklarını söyledim. “Lütfen onların ağzıyla konuşmayın. Ufacık bir çocuk, bebe terörist olur mu?” dedim. Bu sizin dini değerlerinizle çatışır. Bizim değerlerimiz de savunmasız bir insana saldıramazsınız, vuramazsınız. Buna nasıl terörist dersiniz. Bunlar halk. Halkın olduğu sokakta tankın ne işi var? Annan’a anlattık bunları, güldü tabii. Binaların halini gezmediniz, görmediniz. Bayan Amos’un gezisi sırasında da evlatları katledilen anneler anlattı. Vurgunlar, şehirlerin imhası, bunlara evet demek mümkün değildir. Bir oksijen çadırında hayatta kalmaya devam eden bir halk var.

        MİLLİYETÇİLER İLE İSLAMCILAR:

        “Türkiye’nin Batı’nın uşağı olduğu” yönündeki gibi çok çirkin bir şey olmuştu. Esad, olayı çok farklı bir zemine kaydırmak istiyor. Bunu İran’da dini liderede söyledim. “Bu savaş Arap milliyetçileri ile İslamcılar arasındaki savaştır.” Bakın Beşar (Esad) böyle diyor. Bu tabloda bir değerlendirme yapmadılar. Olayı farklı bir yere çekerek güya ArapLigi’ni dağıtmaya çalı şacak. Bu noktadalar. Tabii Arap Ligi- İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi’nin çalışması müşterektir- önem kazanmaya başladı.

        YAPANIN YANINA KÂR KALMAZ

        1998’de Kara Kuvvetleri Komutanı Suriye’yi uyardı. Siz de aynı şekilde bir çıkış mı yaptınız?

        Bu 1998 olayından çok farklı. O zaman böyle bir şey olmamıştı. Olmadan Atilla (Ateş) Paşa’nın öyle bir ziyareti olmuştu. Şimdi sınır ihlali olmuştur. Dün de sınırımızı aşan silahlı saldırılar oldu. Uluslararası hukuk açısından adeta işaret fişeğidir bu. Yapanın yanına kâr kalamaz. Herhangi bir ülkenin şöyle böyle yaklaşımı bizi enterese etmez. Türkiye Cumhuriyeti’nin kendine has bir tavrı vardır. Tarihte bu vardır. Türkiye en az benzerlerinde ne yapıldıysa onu yapmak durumundadır.

        ÇEKİDÜZEN VERMEZSE:

        Suriye kendine çekidüzen vermek zorunda. Vermezse Suriye’den gelen kardeşlerimize kapıyı asla kapatmayacağız. Suriye vurmaya devam ederse neticelerine katlanmak durumundadır. BM toplanıp kararını almalı. İstanbul’da bir araya gelen kurum ve kuruluşlar BM’ye baskı yapıp kararı aldırmak zorundadır. Biz de ilgili arkadaşlarımızla gerekli değerlendirmeyi yapacağız. Biz sadece hedef noktasını söylemek durumundayız.

        NATO’NUN TÜRKİYE GÖREVİ

        En kötüsü “Haklısınız” deyip bir şey yapmamaları. O zaman sizin de karşıyı ikna etmek için çabanız ortadan kalkıyor. Kimse herhangi bir adım atmadığı takdirde olay da bizim yanı başımızda olduğu için bizim başımıza patlaması ihtimali kuvvetli. İş bu noktaya geldiğinde Türkiye’nin opsiyonları nelerdir?

        Opsiyonlar çok, dedikleriniz var. Sınır ihlallerine karşı uluslararası hukuktan doğan hakları olan bir ülke var. Sınırın ihlali sebebiyle alacağı tavır karşısında yapacakları şey ortadadır. Bunların hepsi tartışılacak meseleler. BM bunu da açıkladı. “Sınır ihlali var” dedi. Bunların hepsi masaya yatırılacak konular. Bunların hepsi son görüşmelerimizi yapıp adım atılacak konulardır. BM’deki oylamada daha önce Suriye’ye yaptırım isteyenler olumlu çizgideler. Rusya ve Çin dışındakiler evet noktasındalar. Pozisyonları bizimkiyle örtüşüyor. Ayrıca NATO’nun Türkiye’nin sınırlarıyla ilgili görevleri var, beşinci maddeden dolayı. (Bir NATO ülkesine yapılan saldırı, müttefiklerin hepsine yapılmış sayılır.)

        ESAD SONRASI

        Esad sonrası için Suriye’de durum ne olur? “Baas rejimi devam eder” diyorlar?

        Baas rejimiyle ilgili olarak şuanki mevcut yönetim çöker. Şuanki mevcut yönetimle ayakta duruyor. Irak’ta Saddam ile birlikte çöktü, sadece kalıntıları var. Ayakta kalma gayreti içerisinde olanlar var. Artık tutmuyor. Irak’ta Baas rejimi içinde faaliyet gösteren bazılarının güç devşirmeleri mümkün değil. Suriye’de de durumun aynı olduğu kanaatindeyim. Oradaki mezhep yapısı Irak’a göre çok daha farklı. Çok partili demokratik bir hayata hızla gireceğini bekliyorum. Bunu istemeyenler niye istemiyorlar. Otokratik sistemin devamını istedikleri için böyle düşünüyorlar, söylüyorlar.

        ÇİN SERMAYESİ:

        Köşk'te 7 yıl Anayasa Mahkemesi'nden dönerse

        ERDOĞAN'a, Suriye ve MİT dışında da sorular yönelttik. "Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı konusunda 7 yıllık görev süresini iptal ederse ne olur?" sorusuna şu yanıtı verdi: "Yorumu mahkeme kendi içinde yapacaktır. Yorum yapmadan bizim konuşmamız doğru olmaz. Kendi takdirleridir. Bizim verecek karara yorumla müdahil olmamız şık olmaz. Halka gitmiş, halkın oylarıyla böyle bir karar çıkmış... Tabii 7 yıl meselesinin konusu vesaire hukukçuların tasarrufu, ne karar verecekleri ortadadır. Ondan sonra Anayasa Mahkemesi kararını açıkladığında değerlendirme yapma şansımız var."

        'Millet Erdoğan öldüğünde ne yapacaksa şimdi yapsın'

        Toplantıda Erdoğan'a, "AK Parti'de, üç dönemden sonra yeniden seçilememe düzenlemesinin istikrarı bozacağı endişesi var. Değerlendirmeniz nedir?" sorusunu yönelttik. İşte cevabı:

        "Gazeteciler yıllar yılı şunu yazdılar: Bu koltuğa oturan bir daha kalkmayı bilmez. Biz partiyi kurarken bunu enine boyuna konuştuk. Eskisi gibi olacağız. Partide hücre yenilemesi yapacak mıyız? Kaldı ki bırakıp gitmiyoruz. Bir dönem dinleniyorsunuz. Formumuzu muhafaza ediyoruz. Partimizde de hücre değişimini yapmak için bu dönemde 160 arkadaşımızı aday yapmadık. Bize kan kaybettirmedi. Gücümüzü çok daha artırarak devam ettik. Artık Türkiye fanilerle yürümeyi değil, ilkelerle yürümeyi bilmeli. Tayyip Erdoğan fani; öldü, öldüyse ne yapacaksa, milletim ne yapacaksa, şimdi onu yapsın.

        Olayı faniler üzerine bina etmeye çalışırsak hareket hiçbir zaman beklediğimiz gücü kazanamaz. Süremiz dolduğunda partimiz bize hangi misyonu biçtiyse öyle çalışacağız. AK Parti en ideal kurumsallaşmasını yapan partidir. Kadın kolları, gençlik kolları... Her ay 2-3 araştırma yapan bir parti var mı? Nerede eksik, aksak var diye bakıyoruz. Gidermeye çalışıyoruz. Bizim parti kollarında yaptığımız kademe kadar onlar ana kademe kongre yapmıyorlar. Ondan sonra birileri bize parti içi demokrasiden bahsediyor."

        4+4+4

        Başbakan, "Cumhurbaşkanlığı eğitim yasasını onayladı, yeni eğitim dönemine yetişir mi?" sorusunu şöyle yanıtladı: "Hiç endişeniz olmasın, bütün planlarımız yetişecek şekilde yapılıyor. Hiçbir sıkıntıya mahal bırakmadan ufak tefek bazı hususlar dışında tereyağından kıl çeker gibi yoluna girecek. Bunlar bizim için altyapısı olan konular. Türkiye bu konuda kendini aşmıştır. İki yıl sonra daha iyi oturmuş olacak. İlerledikçe olgunlaşacak. Osmanlıca, Kürtçe seçmeli ders olarak seçilebilecek. Detaylarını arkadaşlarımız açıklayacaklar."

        '60 Kürt vekilimiz, 5 Kürt bakanımız var'

        Başbakan, Kürt sorunu için de şöyle dedi: "Etnik yapılanma AK Parti'nin bir sorunu değil. Olsa endişe taşır. Böyle bir sorunumuz yok. Bütün etnik yapıları kuşatan bir partiyiz. 60 civarında Kürt kökenli milletvekili arkadaş var. Kabinemde 5 bakan arkadaşım Kürt. Bekir Bey (Bozdağ) bile Kürt'tür. Kürt kökenli, böyle bir durum. Böyle bir derdim yok. Derdimiz olmadığı için rahatız. Birbirimize karşı olan sevgimiz aynı. Onların yaklaşımı, BDP için Kürt partisi yönünde. Biz onların o söyleminin yanlış olduğunu söylüyoruz. 'Oylarını almak için yapıyorlar' diyorlar. Halbuki biz birinci dereceden Kürt seçmenin oylarını alıyoruz. Ben Rizeliyim, bana Laz diyorlar. Halbuki alakam yok. Nusret Bey Laz ama kimse onun öyle olduğunu bilmez. Kucaklayan parti olmamız ve bu yönde çalışma yapmamız bizi yüzde 50'ye taşıdı. Yeni Anayasa'da da gelin bunu bir yere yerleştirelim. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı herkesi kucaklasın. Burada rahatsız edici bir şey yok, öbürü rahatsız edici. Burada ezber bozan bir mantık var, artık çözelim istiyoruz."

        NÜKLEER ENERJİ: Bizim nükleer çalışmalarımız, enerj i maliyetlerini düşürmeye dayalı. Rusya ile anlaşmamızda 300 mühendis yetiştirmemizi istemişlerdi. İkinci 300 kişilik grubu gönderdik. Bir yandan inşaat çalışmalarımız devam ederken bir yandan da mühendislerimiz yetişmiş olacak. Nükleerimizin barışçıl amaçlarla kullanımı söz konusu. Bizde kaynak var. Değerlendirme şansımız var. Barışçıl amaçlarla çalışacağımız için kimsenin bize söyleyeceği bir şeyi olmaz. Kore'de de bunu gündeme getirdik. Nükleer terörizme karşı olduğumuzu söyledik, ortaya koyduk. Yaptığımız anlaşma da farklı yaklaşım gerektiren bir anlaşma değil. Kiminle anlaşırsak anlaşalım. Sinop'ta aynı barışçıl amaçlarla kurmaya çalışacağız.

        Diğer Yazılar