Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YEMİN ederim içim acıyor.

        Daha dün bir dava için mahkemedeydim, tam karşımda, hâkimin omuzları üzerinde şöyle yazıyordu:

        “ADALETMÜLKÜN TEMELİDİR.”

        Mülk dediğin mal mülk değil, devlet demek o mülk.

        Belli ki, temel kaymış.

        Varın siz düşünün üzerindeki “mülk”ün halini.

        O yüzden içim acıyor.

        Oturduğu binaya “çürük raporu” veren ev sahibi gibiyiz hepimiz.

        Raporda diyor ki, “Temeliniz çürük çıktı”.

        Ne demektir bu bilirsiniz.

        İlk güçlü depremde yıkılır, altında kalırsınız.

        Benim gördüğüm manzara budur.

        Dün iki savcı, ki biri İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, birbiriyle “kavga ediyor”.

        Biri adliye önünde açıklama dağıtıyor, diğeri çıkıp onun suçlamalarına daha ağır suçlamalarla yanıt veriyor.

        “30 küsur yıllık meslek hayatımda böyle bir şey görmedim” desem doğru değil, ömrümde görmedim.

        Hangisinin haklı olduğu, hangisinin doğru söylediği, hukuken kimin yasalara daha uygun davrandığı falan umurumda değil.

        Yahu böyle kavga olur mu?

        O yargıdan adalet bekleyen halkın önünde, böyle bir şey yaşanır mı?

        Tuz kendini ortaya atıp “Ben koktum” diye bağırırsa yaraya ne basarız!

        Temel ortaya çıkıp “Ben bile kendime güvenmiyorum” derse biz o binaya nasıl güveniriz!

        Sistem çalıştı mı durmaz

        “DOSYALAR kapanıyor mu, adalet engelleniyor mu?” diye bir kaygı var.

        Bakın, ben bu devleti tanırım.

        Eksiktir, hatalıdır, yanlışları vardır, zaman zaman sallanır, dingilder ama özü değişmez.

        Kurucusu iyi kurmuştur.

        Bunca yıldır tüm çabalara rağmen bazen ileri gitse de, bazen geri kalsa da çalışmaya devam eder.

        O yüzden de kimse “Üzeri örtülüyor mu?” diye kaygıya kapılmasın.

        Bu devletin bazı mekanizmaları vardır ki, bir kez dönmeye başladı mı durmaz.

        Bazen araya bir şey sıkışıp yavaşlar, bazen dişlisinin dişi eskiyip patinaj yapar ama durmaz.

        Bu dosyalar bir kere açıldı mı?

        O savcı bu savcı, o polis bu polis fark etmez, bir kez bir dosya işleme kondu mu?

        O dosyalara bir kayıt numarası alınıp devletin mekanizması içinde yerini buldu mu?

        Gerisi er veya geç gelir.

        Yarın gelir, öbür gün gelir, haftaya gelir, bir sonraki ay gelir, bir sonraki yıl gelir.

        Ama gelir.

        Çünkü bir kez kayda girmiştir.

        O yüzden Başsavcı Çolakkadı’nın söylediği doğrudur.

        O çarkı kimse durduramaz.

        Geciktirir, evirir çevirir, dolaştırır, zaman kazanır.

        O kadar.

        Gerisi gelir.

        Devlette bu işler çorap söküğü gibidir.

        Hızlı çekersen hemen sökülür, yavaş çekersen ağır ağır sökülür.

        Çekmezsen, kendi kendine yine sökülür!

        Bağış makbuzu, ayakkabı faturası mı?

        EVLERDE, ayakkabı kutularında bulunan paralar “bağışmış”.

        “Olmaz” demem, olabilir.

        Belki de bağıştır.

        Memlekette onca okul, Milli Eğitim’in kendi organizasyonları, onca vakıf varken niye “o” okul diye sormayacağım.

        Kimsenin keyfinin kâhyası değilim.

        Ya da “Bu Reza Zarrab başka nereye bağış yapmış ki buralara bu kadar büyük bağış yapıyor, o paraya kendi adına okul yaptırırdı” da demeyeceğim.

        Belki yakınlık duyduğu ve iş yaptığı birine “daha yakın” olmak da istemiş olabilir.

        Ona da karışmayacağım.

        Hatta eve teslim edilen bağışlardan evdeki hanımın niye “Yeşiller geldi” diye bahsettiğini de merak etmeyeceğim.

        Tek merakım şudur:

        Tüm bu bağışların geçerli makbuzları var mı? Bu bağışlar makbuz karşılığı yapılmadıysa nasıl kontrol ediliyor, amaca hizmet edip etmediği nasıl denetleniyor?

        Ortalıkta geçerli bir vakıf ve geçerli bir makbuz yok ise Reza Zarrab, devletin sağladığı “vergi indiriminden” nasıl faydalanıyor?

        Yoksa Zarrab’ın zaten vergiyle mergiyle işi olmuyor mu?

        Halk Bankası

        ŞUNU söylemek lazım.

        Halk Bankası, Türkiye’nin en iyi ve en önemli bankalarından biridir.

        Genel müdürünün bankayla ilgili olmayan işleri bankanın adını lekelemez, lekelememelidir.

        Halk Bankası, son yıllarda çok ciddi bir gelişim göstermiş, neredeyse kapatılma noktasındaki banka, Türkiye’de esnafından sanayicisine kadar küçük, orta ve büyük pek çok işadamına çok ciddi destekler vermiştir.

        Genel müdürün suçlu olup olmadığına elbette yargı karar verecektir.

        Ama genel müdür suçlu da olsa, suçsuz da olsa bu bankayı bağlamaz.

        Çünkü isnat edilen suçların zaten bankayla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur, bankayı zarara sokmuş veya sokması muhtemel işlemler değildir.

        En azından bildiğimiz kadarıyla...

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Tehlikeyi atlatmanın bir yolunun da golü yemek olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar