Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yerel seçim tantanasını atlattık çok şükür.

        Siyasetçilerin yarattığı tüm gerilime, tüm olumsuzluğa rağmen, Türkiye'de seçmen "Biz daha sağduyuluyuz" dedi ve "Huzur içinde" seçim yaptı.

        Ama ne yazık ki, mesele kapanmadı.

        Önümüzdeki günlerin "Rahat ve keyifli" geçeceğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

        Şimdilik seçimi atlatmanın verdiği geçici bir "Sükun" ve "Rehavet" var ama dediğim gibi bu durum "Geçici" hem de kısa sürede içinde "Normale" yani gergin ve gerilimli ortama döneceğiz.

        Çünkü önümüzde çok önemli bir seçim daha var işin kötüsü ondan sonra da yine bir seçim için 1 yıl kadar bir süre kalacak.

        Yani "Gergin" bir 18 ayımız daha var.

        Cumhurbaşkanlığı Seçimi için mevcut Cumhurbaşkanı Abdullah Gül fitili ateşledi bile.

        Kuveyt'e götürdüğü gazetecilere "Artık Tayyip Bey'e Cumhurbaşkanlığı meselesini konuşmanın zamanı geldi" dedi.

        Bildiğim kadarıyla Abdullah Gül, Başbakan Erdoğan'la bu konuyu uzun zamandır konuşmak istiyordu ama Başbakan bu konuşmayı sürekli erteliyordu.

        Büyük bir ihtimalle o da kafasında meseleyi nasıl ele alacağını netleştirmemişti.

        Şimdi ne kadar netleşti emin değilim.

        Büyük ihtimalle Cumhurbaşkanlığı meselesinin netleşmesi ile 3. dönem yasağının kaldırılması konusu da netleşecek.

        AK parti sözcülerinin açıklamalarına bakınca son seçim sonuçlarının parti içinde Başbakan Erdoğan'ı Çankaya'ya çıkarmaya yönelik olumlu bir algı yarattığı havası oluşuyor.

        Dün de bazı AK Partililer Cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazanacakları iddiasıyla konuştular.

        İlk tur veya ikinci tur onu bilemem ama bana göre AK Partili Cumhurbaşkanı adayı açısından Çankaya Köşkü'nün anahtarı İmralı'daki bir odada saklı.

        Yani Abdullah Öcalan'da.

        Çünkü bugünkü bloklamış siyasi yapı içinde AK parti'nin alabileceği oy Cumhurbaşkanı'nı seçtirmeye yetmeyebilir.

        AK parti adayını Köşk'e taşıyacak oy potansiyeli için BDP'nin destek vermesi şart.

        BDP'nin bu desteği vermesi ise Abdullah Öcalan'ın vereceği karara ve işaret edeceği yöne bağlı.

        Öcalan "AK partinin adayını destekleyin" derse BDP'ye oy veren Kürt kitlesi oylarını o yöne kaydırır.

        Bu da AK Partili adaya Çankaya yolunu açar.

        BDP'nin Kürt seçmeni de zaten AK Parti'ye çok soğuk bakan bir yapıda olmadığı için büyük bir sorun da çıkmaz.

        Her ne kadar BDP seçmeni Rojava'daki tavrından dolayı hükümetin Kürtlere karşı samimiyetinden şüphe duymaya başlamış olsa da, yine de AK Parti'ye çok açık tavırlı değil.

        Tabii Öcalan elindeki bu kozu "Barış süreci" için ve kendi pozisyonunu güçlendirmek için sonuna kadar kullanacaktır.

        Dün hem bu görüşümü paylaşmak hem de bu konuda bir uzlaşmaya varıldığı yolundaki dedikoduları sormak üzere BDP'den tanıdığım bir siyasetçiyi aradım.

        "Cumhurbaşkanlığı seçiminde Öcalan'ın talimatı ile AK parti adayını destekleyeceğiniz söyleniyor. Doğru mudur?" dedim.

        Çok şen bir kahkaha patlattı.

        "Bu kadar söyleniyorsa gerçekliği vardır" dedi.

        Yalan söylemediğinden eminim.

        Cemaat AKP'ye oy kazandırdı

        İstanbul'da en sık gittiğim yerlerden biri Adliye Sarayı.

        Haliyle hakiminden, savçısına. mübaşirinden kalemlere kadar epey bir tanıdık var Adliye'de.

        Dün sabah da Adliye'de dolanırken, bir kaç yargı mensubu birlikte çay içmeye davet ettiler.

        Oturup sohbet ettik.

        Sohbe sırasında gördüğüm, sohbet sonrasında anladığım bir şey var.

        Adliye'de Cemaat'e karşı çok ciddi bir tepki varmış.

        Yıllardır epey bir "Sıkılmışlar" ve yıllardır "Ses çıkaramamışlar".

        Bir hakim "Hayatımda ilk kez AKP'ye oy verdim. Tek nedeni Cemaat'ten bizi kurtarmaları ihtimaliydi" dedi.

        "Artık Cemaat etkisi kalmadı mı?" diye sordum.

        Ortak yanıt, "Hala Cemeatçiler var elbet ama eskisi gibi hareket edemiyorlar" oldu.

        Benzer tavırları özellikle Anadolu'dan duyuyorum.

        Cemaat'in pek çok yerde tam hakimiyet kurmasından ve Cemaat'in onayı olmadan kamuda görev imkansızlaşmış hale gelmesinden, ticarette bile Cemaat'in etkisinin büyük olmasından Anadolu'da da epey bir yaka silken olmuş.

        AK Parti'nin Cemaat'le işbirliğinen vazgeçeceğini ilan edip, Cemaat'ın krşısına geçmiş olması Anadolu'da da AK Partiye olan sempatiyi bayağı bir arttırmış.

        Açıkçası, Cemaat'i bilmediğim, yakından tanımadığım için bu durumun farkında değildim.

        Büyük ihtimalle kimse konuşmadığı veya konuşamadığı için de bu durum farkedilmiyordu.

        Ama gördüğüm kadarıyla Cemaat'in AK parti'den götürdüklerinden fazla Cemaat'le mücadelenin AK partiye getirisi olmuş.

        Herhalde Cemaat de bu tavrını gözden geçiriyordur bugünlerde.

        Zorlamamak lazım

        Yıllar önce burada yazdım "Spor sağlığa zararlıdır" diye.

        Herkes kızdı.

        "Milleti spordan mı soğutmak istiyorsun" diye.

        Spor hekimleri ile televizyona çıkıp tarttık konuyu.

        Hepsini ikna ettim "Sporun sağlığa zararlı olduğu" konusunda.

        Giderek haklılığım ortaya çıkıyor.

        Gencecik insanlar spor salonlarında ölüyor, her gün sporcuların sağlık sorunları ile ilgili haberler okuyoruz.

        Şimdi de uluslararası bir araştırma maraton, triatlon, uzun yüzme, bisiklet ve futbolun sporcular için çok zararlı olduğunu ortaya koyan uluslararası bir araştırma yayınlandı.

        Yani tam da benim dediğim gibi.

        Ne kadar zorluyorsa o kadar zararlı.

        Elbette hafif bir fitness'in, uzun düz yürüyüşlerin, bir kaç kiloyu geçmeyen ağırlıklarla çalışmanın zararı yok.

        Ama bedeni zorlayacak kaslara ve kemiklere aşırı yük bindirecek, eklemleri haddinden fazla çalıştıracak, tendonları kopma raddesine getirecek sporların kimsele faydası yok.

        Üstüne üstlük tüm bunları yapınca sadece kas ve kemikler değil, kalp de büyük zarar görüyor.

        Aşırı oksijen ve yakacak talebini karşılamak için kalp çok kan pompalamya çalışıyor.

        Bunun sonucu olarak kalp kasları kalınlaşıyor. Kalp büyüyor, kalp kapakçığı ve aort sorunları ortaya çıkıyor.

        Hayat boyu sıkıntı çekmemek istiyorsanız "Aşırı spor" yapmayın.

        Sakin olun.

        Sakin olmak her zaman iyidir üstelik.

        Memleket için de iyidir.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çok zorlayınca bir yerin koptuğunu bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar