Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YEREL seçimin tartışmaları bitmeden Türkiye'nin ilk kez yapacağı Cumhurbaşkanlığı seçiminin tartışmaları başladı.

        Dün bu köşede dedim ki: "Çankaya'nın anahtarı İmralı'da. BDP ve Öcalan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde AK Parti adayını destekleyecek ama karşılığında sıkı bir pazarlık edecek."

        BDP'li Pervin Buldan da dün çıkıp benim söylediğimin aynısını söyledi.

        Ben size söyleyeyim, lamı cimi yok.

        BDP, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti kimi aday gösterirse onu destekleyecek.

        Asıl soru da burada zaten.

        AK Parti'nin adayı kim?

        Bana sorarsanız AK Parti'nin adayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası olamaz, olmamalı.

        Bunu bütün AK Partililer de biliyor, kabul ediyor ve istiyor.

        Ama bu karar öyle "istemekle" verilmeyecek.

        Başbakan geniş kamuoyu araştırmaları yaptıracak, seçilme olasılıklarını değerlendirecektir ve "seçilememe riskini" kabul edilebilir oranın üzerinde görürse aday olmayacaktır.

        BDP'nin desteğiyle bu riskin hemen hemen ortadan kalkacağı göz önüne alınırsa, Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığını şimdiden "olmuş" kabul etmek mümkün.

        Aslına bakarsanız "suyun doğal akışı" da bunu gerektiriyor.

        8 seçimi üst üste kazanmış, kendi kitlesini oluşturmuş bir partinin liderinin, "halkın seçtiği" ilk Cumhurbaşkanı olmak istemesi ve olması, siyaseten de olması gereken bir durum.

        Tayyip Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması ne kadar "doğal akışa" uygunsa, Abdullah Gül'ün de dönüp başbakanlık koltuğuna bir kez daha ve "emaneten" değil "asaleten" oturması da aynı derecede doğal.

        Ancak ortada küçük bir sorun ve bu sorundan kaynaklanan bir risk var.

        Başbakan Erdoğan'ın Çankaya'ya çıkması halinde Abdullah Gül'ün başbakan olabilmek için 1 yıl beklemesi gerekecek.

        Siyasette 1 yıl çoook uzun bir süre.

        Bu 1 yıl içinde kimin başbakan olacağı ve parti içindeki dengelerin ne yönde gelişeceği önemli.

        Bu 1 yıllık süre için iki ismin başbakanlıkta öne çıkacağını düşünüyorum.

        Bunlardan biri İzmir'den belediye başkan adayı olarak büyük özveride bulunan Binali Yıldırım.

        Diğeri ise Ali Babacan.

        3 dönem kuralı değişmediği takdirde, bu iki isimden biri 1 yıl başbakanlık yapar ve ardından başbakanlığı Abdullah Gül'e devreder.

        Gül ise bu bir yıllık dönemi AK Parti Genel Başkanı olarak geçirir ve "tebessümle" karşıladığı "otobüs tepesinde konuşma yapma özlemi"ni giderir.

        Siyaset doğal akışında ilerlerse ülke de rahatlar.

        CHP'nin Cumhurbaşkanı adayları

        CHP cephesinde de Cumhurbaşkanlığı adaylığı konuşulmaya başlandı.

        İsimlere baktıkça CHP'nin ayaklarının hâlâ yere değmemiş olduğu izlenimine kapılıyorum.

        CHP'nin aklına gelen isimler arasında Kemal Derviş'in adı zikrediliyor.

        Kemal Derviş'ten Cumhurbaşkanı olmaz demiyorum, ama CHP'nin kendi başına Cumhurbaşkanı seçtirecek bir potansiyeli yok.

        MHP'yi ve hatta başka siyasi oluşumları da yanına alması şart.

        Peki bu CHP, Devlet Bahçeli'nin CHP ve ANAP ile ortak olduğu hükümeti Kemal Derviş yüzünden yıktığını ve AK Parti'yi iktidara taşıyan yolu açtığını hatırlamıyor mu?

        Kemal Derviş ilk turu ezkaza geçse, ikinci turda yüzde 25 oy alabilir mi acaba?

        Keza Ümit Boyner'in adı CHP'nin adayı olarak zikrediliyor.

        Süper bir fikir.

        Ben oyumu veririm.

        Peki benim gibi kaç kişi çıkar?

        Yüzde 20?

        Yüzde 10?

        Beşiktaş, Bakırköy, Kadıköy'ü silme götürür de gerisi...

        Geri kalan yaklaşık 70 milyon!

        Deniz Baykal diyenler de var.

        Hiç itirazım yok.

        Şahane Cumhurbaşkanı olur.

        Yüzde kaç alır?

        Yüzde 25, hadi çok sıktın 28... Bir yüzde 23 daha lazım seçilmesi için, o nerede?

        CHP ile MHP ortak aday belirlemedikleri müddetçe AK Parti adayı ilk turda kazanır.

        Bu adaylarla CHP ikinci turu bile göremez.

        En azından bana öyle geliyor.

        Şansa bak, maç ayın 6'sında

        BİR yıldır beklediğimiz maç yarın.

        Fenerbahçe'yi Ali Sami Yen'de konuk edeceğiz.

        Galatasaray'ın kifayetsiz yöneticileri bir toplantı yapmışlar ve güvenlik şirketinden yardım istemişler.

        "Fenerbahçe yenerse taraftar bizi stattan çıkarmaz. Bizi stattan kaçıracak formül bulun" demişler.

        İnanılır gibi değil.

        Galatasaray'ın yönetim kurulu üyeleri, kendi statlarından kaçmak istiyor.

        Merak etmesinler.

        Galatasaray taraftarı kızar, bağırır, "İstifa edin" falan der ama sizin kılınıza bile dokunmaz.

        Bırakın kendi yönetim kurulu üyelerine saldırmayı, Ali Sami Yen Türkiye'nin en güvenli ve en huzurlu stadı.

        Ne parmaklık, ne tel örgü var, hiçbir olay çıkmıyor.

        Ne sahaya giren var, ne başka bir olay.

        Küfür bile artık neredeyse yok denilecek seviyeye indi.

        Yönetim kurulumuzla veya takımımızın oynadığı futbolla gurur duyamıyorsak bile taraftarın olgunluğuyla gurur duyulacak noktadayız.

        O yüzden de Fenerbahçeli dostlarımız kadar, yönetim kurulundaki arkadaşlarımız da Ali Sami Yen'e huzur içinde gelsinler.

        Rahat rahat oynasınlar.

        "Kim kazanacak?" sorusuna bu kez yanıt vermek istemiyorum.

        Sadece kafama takılan tek bir şey var.

        Ne yazık ki maç yine ayın 6'sında oynanıyor.

        Keke şunu dün oynasaydık.

        Ayın 4'ünde.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Sezar'ın hakkını Sezar'a verince Sezarcı zannedilmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar