Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VE Haşim Kılıç konuştu.

        Açık söyleyeyim mi?

        Hadi söyleyeyim.

        Tam da beklediğim gibi konuştu.

        Haşim Kılıç'ın 25 Nisan'da Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümünde "önemli" bir konuşma yapacağını tahmin ediyordum.

        Rahatsızlığını hissettiriyordu ama bir Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak "zırt pırt" olur olmaz yerlerde konuşamayacağı için bekliyordu.

        Kılıç'ın son dönemde aldığı tavırdan, sistemin zorlanmasından duyduğu rahatsızlıklar belliydi ve bunları vurgulamaktan kaçınmayacağını da tahmin ediyordum.

        Nasıl ki, daha önce yazdığım gibi Cumhurbaşkanı Gül'ün "geçmiş performansına bakarak" neyi imzalayıp neyi imzalamayacağını tahmin etmek mümkünse, Haşim Kılıç'ın da "geçmiş performansı" ne söyleyip ne söylemeyeceğine dair bir tahmin yürütmemize imkân sağlıyordu.

        Haşim Kılıç, geçmişinde de "boyun eğen" bir adam olmadı.

        Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi'ne atandığı günden beri "net" bir duruş sergiledi.

        Bazen yalnız kaldı, bazen konjonktürle ters düştü, bazen eleştirildi ama duruşu hep net ve aynı çizgide oldu.

        Haşim Kılıç'ın o duruşundan bugüne dek en fazla istifade eden ise daha önce de yazdığım gibi bugünkü iktidar oldu.

        Ama iktidar kendisini iktidara taşıyan çizgiden, "özgürlükçü" çizgiden çıkınca, Haşim Kılıç çizgisini sürdürdüğü için iktidarla da ters düşmekten çekinmedi.

        Dün askerle, önceki gün bürokrasiyle, daha önceki gün sermaye çevreleriyle ters düşmekten çekinmeyen Haşim Kılıç, bugün de aslında başlangıç çizgisinde yakın olduğu iktidara da "Bir dakika" demekten çekinmedi.

        Ve çok ilginçtir, Haşim Kılıç olduğu yerden bir adım kıpırdamadığı halde dün yan yana olduklarıyla bugün bambaşka yerlerde, dün bambaşka yerde olduklarıyla ise yakın görünüyor.

        Oysa değişmeyen tek şey Haşim Kılıç'ın duruşu.

        Ne yaptık da bu kadar kızdırdık!

        KILIÇ'ın konuşmasına iktidar kanadından hemen tepkiler gelmeye başladı.

        Daha önce Yargıtay'ın açılışında "hoşlanmadığı cümleler" işiten iktidar, bundan böyle Adli Yıl Açılış Törenleri'ne katılmayacağını söylemişti.

        Büyük ihtimalle bundan böyle Anayasa Mahkemesi'nin kuruluş yıldönümlerine de katılmayacaklardır.

        Oysa Haşim Kılıç'ın sözlerinde doğruluk payı yüzde 90.

        Yüzde 10 ise belki "sertlik" nedeniyle eleştirilebilir.

        Ama sonuç olarak Haşim Kılıç da "insan".

        Anayasa Mahkemesi Başkanı'na tepki gösteren Adalet Bakanı, "Mahkeme kararları eleştirilebilir, ne var bunda, niye buna tepki gösteriyor" diyerek Kılıç'a iktidarın duyduğu öfkeyi dile getirdi.

        Doğru, mahkeme kararları eleştirilebilir.

        Ama Anayasa Mahkemesi kararları eleştirilirken, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın hedef yapılması çok mu normaldi.

        Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın gençlik yıllarından kalma fotoğraflarının servis edilmesi çok mu sıradandı.

        AK Parti'nin çekirdek kitlesinin çok sevdiğinden kuşku duymadığım Salih Mirzabeyoğlu'yla çekilmiş fotoğrafının bir ayıp gibi yayınlanması, bir mahkeme kararının eleştirilmesi mi, yoksa bir kişilik infazı, bir itibarsızlaştırma girişimi mi?

        Evet, Kılıç'ın bazı tanımlamaları maksadını aşmış olabilir, ama bugün Türkiye'de maksadını aşan, hatta bile bile aşan tek kişi Anayasa Mahkemesi Başkanı mı?

        Şimdi büyük ihtimalle Haşim Kılıç da "Paralelci" ilan edilecektir.

        Oysa Kılıç'ın konuşmasında en ağır eleştiriler Cemaat'e yapıldı.

        Verilen pek çok örnek Cemaat'le ilgiliydi ve sert eleştiriler içeriyordu.

        Ama bu böyle görülmeyecek, eminim.

        Kılıç'a kızılacak ve hedefe oturtulacak.

        Bence Haşim Kılıç'a kızmak değil, "Biz Haşim Bey'i bile bu kadar kızdıracak ne yaptık acaba?" diye düşünmek herkes için daha hayırlı olur.

        3 boy sürpriz

        BAŞBAKAN Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı meselesiyle ilgili olarak "Bir sürpriz yapabiliriz" cümlesinin manasını araştırdım biraz.

        Doğrusunu isterseniz kimsenin bu "sürprizle" ilgili bir fikri yok.

        En azından benim konuşabildiklerimin bu konuda fikri yok ve belli ki, bu sürpriz partiye de bir sürpriz olacak, olursa.

        Benim öngörülerim ise şöyle:

        BÜYÜK SÜRPRİZ: Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül'le oturur konuşur ve "Abdullah Bey, siz bir dönem daha devam edin. Ben bu arada dar bölge sistemini getirip Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu bulurum ve bir sonraki dönem başkanlık sistemiyle beraber Çankaya'ya çıkarım" der.

        ORTA BOY SÜRPRİZ: Başbakan Erdoğan parti içinden başka bir ismi, Bülent Arınç'ı Çankaya'ya çıkarır ve kendisi Başbakan olarak devam eder. Bu arada başkanlık sistemi için altyapıyı oluşturur.

        KÜÇÜK SÜRPRİZ: Başbakan Erdoğan Çankaya'ya çıkar, Abdullah Gül'e ise başbakanlığı teklif eder. Başbakan Çankaya'da iken başkanlık sistemi getirilir. Hemen olmasa bile 2. döneminde Erdoğan tam yetkili başkan olur.

        Erdoğan'ın Çankaya'ya çıktığı, bambaşka birinin Başbakan olduğu senaryolar ise zaten sürpriz falan olmaz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Kabahati öğretmende arayanın tembel talebeler olduğunu unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar