Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCEKİ akşam Teke Tek'te konuk ettiğim Kemal Kılıçdaroğlu'na da söyledim, "Ekmel Bey çok yalnız bir görüntü veriyor" diye.

        Bana göre arkasında 2'si büyük 5 parti varmış gibi bir havası yoktu Ekmeleddin İhsanoğlu'nun...

        Düne kadar.

        Dün İstanbul'da Çırağan Otel'de büyük bir katılımla Ekmel Bey'in ilk kez "büyük oynadığını" hissettik.

        Elinde bir manifesto vardı ve bunu okudu.

        Sonra da soruları yanıtladı.

        Okurken kötü, soruları yanıtlarken iyiydi Cumhurbaşkanı adayı.

        Belli ki, bilgili, donanımlı, doğru düzgün bir adamla karşı karşıyayız.

        Cumhurbaşkanlığı adaylığının Ekmeleddin İhsanoğlu'na iyi geldiğini de fark ettim.

        O eski "Ben önemli adamım" havası, yerini "ölçülü" bir alçakgönüllülüğe bırakmış.

        Ancak Ekmeleddin İhsanoğlu'nun bu "toplantısından" akıllarda kalan tek şey, "Ekmek için Ekmeleddin" cümlesi oldu.

        Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayının sloganı bu imiş.

        Başbakan adayı olsa, bir anlam taşıyabilecek olan bu slogan, bir Cumhurbaşkanı adayı için biraz garip ve hemen dile düştü bile.

        En muhalif AK Parti karşıtları dahi sloganla dalga geçmeye başladılar.

        Gerçekten de çok vahim, çok anlamsız, çok saçma sapan bir slogan olmuş.

        Ancak bana sorarsanız, bu kadar kötü olduğu için başarılı.

        O kadar berbat ki, bir anda dillere düştü ve herkes ezberledi.

        Yani bir anlamda amacına ulaştı.

        Duyuldu, yayıldı, konuşuldu ve konuşulacak.

        Tam anlamıyla "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" durumu yani.

        Prandelli ile gurur duyarım

        YOLDA da görsem, mail de atsalar tüm Galatasaraylılar aynı soruyu soruyor. "Prandelli için ne düşünüyorsun?"

        Çok açık bir şekilde yazayım o halde.

        Yeni teknik direktörümüz beni çok mutlu etti.

        Çünkü "adam gibi adam".

        Galatasaray'ı şampiyon yapabilir mi?

        Bilmiyorum.

        Galatasaray'a muazzam bir futbol oynatabilir mi?

        Bilmiyorum.

        Galatasaray'ı Avrupa'da başarıdan başarıya koşturabilir mi?

        Bilmiyorum.

        Ama "gurur duyacağımız" bir teknik direktörümüz olduğunu biliyorum.

        Ağzından çıkan ve çıkmayan laflarla, duruşuyla, futbol ve hayat felsefesiyle dört dörtlük bir adam olduğunu biliyorum.

        Mesela, İtalyan Milli Takımı'nın başındayken, adı "şike" ile anılan futbolcuları ne kadar ihtiyacı olursa olsun milli takıma çağırmadığını biliyorum.

        Sahada ve saha dışında gerçek bir "insan" olduğunu biliyorum.

        Milli takım başarısız olduğu anda istifa ettiğini de biliyorum.

        Galatasaray'a çok yakışacağını biliyorum.

        Yeni teknik direktörümüzle gurur duyuyorum.

        Bir yazı, bir sürü tepki

        İKİ gün önce bu köşede yer alan "Cemaat"le ilgili yazıma binlerce mail geldi.

        Kimi "Haklısın" diyen, kimi "Yeni mi uyandın" diyen, kimi "Haksızsın" diyen, kimi de küfreden.

        Bazı Cemaat mensupları beni, "çıkarlarım için" Başbakan'a hizmet etmekle suçlamışlar.

        Güldüm haliyle.

        Bazıları Cemaat'i tanımamakla itham etmişler.

        Yazdıklarıma katılanlar da çok.

        Yazımı yüzde yüz doğru bulan da var, "Az bile demişsin" diyen de.

        Oysa ben bir şey demedim.

        Sadece bir "izlenim" yazdım.

        Gelen mail'lerden bazılarını sizlerle paylaşmak da istedim.

        1. MEKTUP

        Bu bir Cemaat mensubundan:

        "Sn. Altaylı, öncelikle hayırlı ramazanlar diliyorum.

        'Cemaat'e çok öfke birikmiş' yazınızı okudum.

        Sizi yıllardır takip ediyorum ve kendi içinizden gelerek, birtakım hesaplara girmeden yazdığınıza inanıyorum.

        Aksi takdirde cevap yazma gereği hissetmezdim.

        Faal olmadığım halde camiayı çok iyi tanıyorum.

        Bu insanlar karıncayı ezmekten bile çekinir, ayrıca kimsenin hakkını yememeye çok dikkat ederler.

        Ticaretten bürokrasiye kadar egemenlik kurulduğu tespitiniz var.

        Halbuki vatan evladı camianın eğitim merkezlerinde hem ilim hem de terbiye ve disiplin kazanmaktalar.

        Bu şekilde başarılı olup önemli mevkilere gelmeleri doğal bir süreçtir.

        Camiaya nefret eden kişilere hep şunu soruyorum:

        Şahsım ve arkadaşlarımın hiç kötülüğünü gördünüz mü?

        Şöyle diyorlar: Siz çok iyisiniz ama üstünüzdekiler çok kötü.

        İşin gerçeği ise, üstümüzdekilerin benim gibi taban sayılacak kişilerden daha kaliteli ve daha fedakâr olmaları.

        Bahsettiğiniz gibi cemaatçi görünenler bu süreçte camiadan koptular.

        'Cemaat kendinden olmayanı ezmiş' tespitinize ise katılmıyorum.

        'Gel, ne olursan ol gel' yaklaşımını da aşarak; 'Gelelim, nerede olursan ol' diye düşünen insanlar ezilse de ezmezler.

        Sorun şu ki; hırsızlıklarını kapatmak için algı operasyonu ile camianın üzerine geliyorlar.

        Camiayı yanlış tanıyan insanlar fazla sayıda, ayrıca dünyaya açılan bu güzel harekete haset duyanlar daha fazla sayıdalar.

        2023 hedefi taşıyan iktidar, tıpkı 28 Şubat'çıların dile getirdiği 1000 yıl sürecek havası içinde.

        Halbuki puslu hava birkaç sene içinde dağılacak ve insanlar özür dileyecekler.

        Hocamızdan ve davamızdan zerre şüphe duymuyoruz.

        Son diyeceğim; gemicikleri olup iftiralarla algı operasyonu yapanlar, 2 ceketiyle insanlık için çabalayanları anlayamazlar.

        Sizi seven bir okurunuzum, başınızı ağrıttım."

        2. MEKTUP

        Bu da Cemaat karşıtından.

        "Fatih Bey, yazınızı okudum.

        Mükemmel bir analiz yapmışsınız.

        Biz ailecek MHP'ye oy verirdik, ancak son seçimlerde AKP'ye oy verdik.

        Hepsi de Cemaat'e karşı tepki oyuydu, ben seçim yerim uzak olmasına rağmen gittim mecburen AKP'ye oy verdim.

        Cemaat içinde Cemaat'le alakası olmayan insanların baskısı, kendinden olmayanlara karşı tepkileri, idari kadroları hak etmeyenlerin ve liyakat sahibi olmayanların Cemaatçi olmasından dolayı o koltuklara oturduğuna şahit olmam ve en önemlisi sizi dışlamaları. Ben eğer dışlanırsam gider AKP'ye bile oy veririm.

        Bütün bu sebeplerden dolayı ben ve ailem on kişi AKP'ye oy verdik. Bu seçimde de Tayyip Erdoğan'a vereceğiz.

        Asıl nedeni ise özetlemek gerekirse şu:

        Sen 10 yıl işine geldi Başbakan'ı kullandın, son yılda mı hırsız damgasını vurdun, peki on yıl neredeydin?

        İnadına Başbakan'a vereceğim oyumu. Ve çevremde onlarca insan var benim gibi düşünen."

        3. MEKTUP

        Bunu yazan da Cemaat içinden.

        "Sn. Altaylı,

        Bugünkü yazınız, aktif olarak görev almasam da, öğrencilik yıllarımda kaldığım Cemaat/Hizmet (her ne derseniz deyin, bizim için anlam yüklü olan) evlerinde kaldığım ekip adınaydı.

        Üniversiteye gidene kadar hiçbir siyasi olaydan ya da birtakım şeylerin çilesini çekmeden yetiştim. Üniversitede bu güzel insanları tanıdım, tek amacımız güzel ülkesini seven, bu amaç uğrunda etkileşen, öğrenci yetiştiren, evinden gelen harçlığı öğrencisine kahvaltı almak için harcayan, arkadaşlarımız partilerde dolaşırken bizim gecelerde sohbet ve öğrencilere ders için çabaladığımız bir ekip.

        Gittiğim üniversite şehrinde hiç yurt yoktu, ev tutacak paramız yoktu. Burslar sayesinde okudum ve bu insanların gayreti ile gerçekten güzel bir üniversite hayatım oldu.

        Şimdi söyler misiniz?

        Cemaati/Hizmet'i kullananlar ile bu işin çilesini çekenler arasında bir fark yok mu?

        Ayrıca son 10 yılda yapılan her kötü davranışın çamur at izi kalsın Cemaat'e yıkılmaya çalışıldığını hiç görmez ve yazılarınızda hiç insaf ve izan tanımaz mısınız?

        Siz doğruları yazamaz mısınız her zaman olduğu gibi?

        Sizdeki bu Cemaat/Hizmet antisempatizanlığı nereden gelmekte? Bu insanların, bu ülkenin 10 yıldır kalkınmasının temel sebebi olan yurtdışı okullarının payını nasıl görmezden gelebilirsiniz?

        Atılan iftiralar ve karalamalar karşısında hiç mi kaleminiz ve VİCDANINIZ sızlamaz?"

        Bunların dışında bir dönem Cemaat içinde olup Cemaat'ten ayrılanların yazdıkları var ki, onlar tam felaket.

        Benim bu konudaki aslında bilinen ve yıllarca yazdığım görüşümü de daha sonra yazacağım.

        NE ZAMAN ADAM OURUZ?

        Bazen kazanmaktansa adam gibi kaybetmenin daha onurlu olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar