Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        IRAK Şam İslam Devleti adı altında Irak ve Suriye’de “terör devleti’’ kuran ve büyük bir vahşete imza atan “grubun’’ silahlandırılmasıyla ilgili olarak ABD Başkan Yardımcısı Biden, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerini suçlarken, “bağımsız’’ kuruluşların yayınladığı raporlar durumun pek de öyle olmadığını gösteriyor.

        ABD’nin en eski “dış politika’’ think tank’lerinden Foreign Policy’nin son yayınında IŞİD’in silah kaynaklarıyla ilgili çok önemli bir rapor yer aldı.

        Raporu hazırlayan, Londra merkezli “Conflict Armament Research’’ adlı bir grup.

        Dünyadaki çatışma bölgelerine araştırmacılar yollayarak “sahada’’ yaptığı tespitleri yayınlayan grubun Irak ve Suriye’de IŞİD’in çatıştığı bölgelerde, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de Avrupa Birliği finansmanıyla yaptığı incelemenin sonuçları ilginç.

        4 ayrı çatışma bölgesinde farklı silah tiplerine ait, kimi küçük kimi büyük kalibreli toplam 1700 ayrı mühimmat toplanmış.

        Çatışmalarda kullanılan bu mühimmatlardan en eskisi 1945 yılı yapımı ve Sovyetler Birliği üretimi.

        CAR’nin topladığı 1700 adet mühimmatın 492 adedi Rus veya Sovyet yapımı.

        Sovyetler’in ve Rusya’nın yıllardır Esad rejiminin destekçisi ve silah kaynağı olduğu bilindiği için IŞİD’in elindeki silahların bir bölümünün Suriye ordusu kaynaklı olduğu sonucu çıkarılmış. Bunlar IŞİD’e verildi mi yoksa IŞİD tarafından ele mi geçirildi orası net değil.

        Rapora göre IŞİD’in kullandığı mühimmatın ikinci büyük kaynağı ise Çin.

        Araziden toplanan mühimmatlarda Rusya’nın ardından Çin üretimi 445 adet kovan var.

        Her iki ülkenin de Esad rejiminin destekçisi olduğu biliniyor.

        Ama asıl büyük sürpriz, IŞİD’de bulunan mühimmatın önemli bir bölümünün de ABD kaynaklı olması.

        Ve daha da ilginci, bu mühimmatların önemli bir bölümünün ABD ordusuna ait Missouri’deki bir tesiste üretilmesi.

        IŞİD’in kullandığı ABD üretimi mühimmatın bir bölümü de California merkezli özel bir şirket olan Sporting Supplies International üretimi.

        Çok az miktarda da İran, Bulgaristan gibi ülkelerden gelmiş silah ve mühimmatlar da CAR’ın raporuna girmiş. Raporda Türk malı mühimmatlar görülmüyor.

        ABD ve Batı ülkeleri kaynaklı mühimmatların IŞİD tarafından Irak ordusundan çalınmış veya ele geçirilmiş olabileceği, ancak Batılı silah üreticilerinin IŞİD’e silah ve mühimmat satıyor olabileceği ve elindeki büyük para kaynaklarıyla IŞİD’in dünyanın her yerinden silah alabilecek konuma geldiği de rapora yazılmış.

        IŞİD’in elindeki silahlarla ilgili olarak da özellikle küçük kalibreli Batı yapımı silahların büyük bölümünde seri numaralarının büyük bir özenle “silinmiş’’ olması ve bu yolla silahın kaynağının belirlenmesinin imkânsız hale getirilmesi “önemli’’ bir ayrıntı olarak raporda yer alıyor.

        Tek başına bu rapor bile ABD yönetiminin IŞİD’in kaynakları konusundaki suçlamalarında “samimiyet’’ olmadığının göstergesi...

        Boş bir özür

        AMERİKA Birleşik Devletleri Başkan Muavini Biden’ın Türkiye’yi ve Türk hükümetini suçlayan sözlerini duymuşsunuzdur. Biden’ın sözlerinden hayli gecikmeli olarak haberdar olan Reisicumhur’umuz bu “suçlamaların’’ ardından Biden’la bir görüşme gerçekleştirdiğinde onun Türkiye hakkında sarf ettiği sözlerden habersizdi.

        Güzel güzel konuştular.

        Biden büyük ihtimalle çok şaşırmış olmalı.

        Çünkü sözlerden haberdar olmayan Erdoğan, Biden’la güzel güzel konuştu.

        Bu aslında tam bir “Dışişleri skandalı’’.

        ABD’nin 2. adamı Türkiye hakkında inanılmaz ifadeler kullanıyor ve Türkiye Cumhurbaşkanı’nın bundan haberi bile olmuyor, ta ki olay gazetelere yansıyıncaya kadar.

        Bunun hesabı sorulur mu bilmiyorum...

        Ardından Türkiye, Biden’a “çok sert’’ çıkıyor ve Biden “özür’’ diliyor.

        Hükümeti destekleyen medya bu özürden dolayı zil takıp oynuyor olsa da, bana göre beş paralık kıymeti olmayan bir özür.

        Çünkü Biden “Aslında böyle düşünmüyorum’’ falan demiyor.

        Düşünceler sabit. Sadece özür müteharrik.

        Biden’ın özrü şu anlama geliyor: “Böyle düşünüyoruz ama söylememem lazımdı.’’

        Bu da bize şunu açıkça gösteriyor ki, devletimizin en yetkili ağızlarının “Suriye konusunda ABD bizim haklı olduğumuzu söyledi ve sizi dinlemediğimiz için hata yaptık’’ şeklindeki “açıklamaları’’ tamamen “palavra’’.

        Sonrasında boş bir özür gelse de Biden aslında Türk “devlet adamlarının’’ yalanını ortaya çıkardı.

        Türkiye haklıdır haksızdır, o ayrı tartışma...

        Türklerin alması gereken ders

        BEN bu satırları yazarken Kobani düşmek üzereydi.

        Kürt istihbarat yetkilisi Rooz Bahjat, Batılı gazetelere yaptığı açıklamada, “Kobani düştükten sonra İslam Devleti militanlarının 24 ila 36 saat içinde kentte 5000 kişiyi öldürmelerini bekliyoruz’’ dedi.

        İngilizler sınırı birkaç yüz metre aşağıdan geçirmiş olsa bir Türkiye kenti olacak Kobani’nin etnik ve kültürel açıdan Türkiye’deki bir Kürt kentinden farkı yok.

        Bu nedenle de Türkiye’deki Kürtler ayakta.

        Siyasal Kürt hareketi, Kobani için Türkiye’nin dört bir tarafında gösteri yapıyor.

        Çünkü “naylon bir sınırın’’ yarattığı siyasal farklılığın bir anlam ifade etmediğini, bir milletin ortak acıları paylaşması gerektiğini biliyorlar.

        Ne yazık ki, biz Türklerin aynı ülkeyi paylaştığımız Kürtlerden öğrenmesi gereken çok şey var.

        IŞİD gerek Irak gerekse Suriye’de “Türkmen’’ denilen Türkleri öldürürken, Türkiye’deki Türklerin sesi çıkmadı.

        Ne bir gösteri yaptılar, ne bir baskı oluşturdular. Kürtler bir millet olma yolunda önemli adımlar atarken, dünya tarihinin en önemli milletlerinden biri olan biz Türkler, millet olduğumuzu unutmuşuz anlaşılan.

        Ne diyeyim, unutturanlar utansın...

        Ciddiye almayın

        BÜLENT Arınç “İnternet medyası gazetelerden daha çok okunuyor’’ buyurmuş.

        Açıkçası Bülent Bey’i giderek daha az ciddiye aldığım için kendisine yönelik bir yazı yazma taraftarı değilim.

        Ancak bu iddiayı beyefendinin makamına bakarak ciddiye alma olasılığı olanları uyarmam lazım.

        Doğrudur, internet medyası daha çok okunuyor olabilir ama internet medyasının “daha çok okunan” haberlerinin hemen hemen tamamı “daha az okunan’’ gazeteler tarafından üretilmiş ve internet medyası tarafından gazetelerden aparılmış haberlerdir.

        Bugün Türkiye’nin en çok okunan haber siteleri milliyet.com. tr, hurriyet.com.tr ve haberturk.com. tr, gazetelerin çatısı altında oldukları için çok okunurlar...

        Ha bir de Bülent Arınç benden duymuş olmasın ama internet sitelerinde en fazla okunan bölümler de genelde “çıplaklığın veya erotizmin’’ yoğun olduğu bölümlerdir.

        Yok öyle bir derinlik

        GALATASARAY’ın eski başkanlarından, hatta efsanevi başkanlarından Faruk Süren, gazetemizde yer alan röportajında “derin Galatasaray’’dan söz etmiş...

        Süren’in derin dediği de “İnan Kıraç ve Selahattin Beyazıt’’.

        Faruk Başkan buna gerçekten inanıyor mu emin değilim.

        Bence dalgasını geçiyor.

        Çünkü İnan Kıraç’ın Galatasaray’da bir derinliği falan yoktur.

        Vakfın kurucu başkanı ve her daim başkanı olduğu için bir saygınlığı vardır, ama kulüp üzerinde bir etkinliği yoktur.

        Sadece iyi haber alır, rüzgârın estiği yönü çabuk okur ve ona göre bir tavır alarak rüzgârı kendisi estiriyormuş gibi bir izlenim yaratır.

        Damadı olduğu aileden ötürü de ekstra bir saygınlığa sahiptir o kadar.

        Benim sevgili Selahattin Beyazıt Abi’min ise bırakın derin Galatasaray olmayı, uzunca bir süre Galatasaray’la arasına bir mesafe koyup Galatasaray’ın hiçbir şeyine karışmadığını, son birkaç yıldır da yönetim ayırt etmeden herkesle muhabbet içinde olduğunu Faruk Süren en az benim kadar bilir...

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En fazla en sevdiklerimizi üzmediğimiz zaman.

        Diğer Yazılar