Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DOĞAN Güreş öldü. Türkiye’nin siyasi çalkantılar ve güvenlik zaafları açısından en muhataralı yıllarında Genelkurmay Başkanlığı yapmıştı. Emekliliği sonrası seçimlere katıldı ve DYP milletvekili olarak Meclis’te bulundu.

        Arkasından yazılanlar, sonradan defalarca “Ben öyle demedim” açıklamasına rağmen kendisine atfedilen “Başbakan bana ‘Tak’ der, ben de ‘Şak’ diye yaparım” cümlesini mutlaka içeriyor...

        Ben ise kendisini başka cümleleriyle hatırlıyorum.

        Turgut Özal’ın “açılım” sözcüğüyle ifade edilebilecek arayışları vefatıyla birlikte rafa kaldırılmıştı. Yeni cumhurbaşkanı (Süleyman Demirel) ile yeni başbakan (Tansu Çiller) birbiri ardına meydana gelen kanlı eylemlerle nasıl baş edeceklerini bilemez haldeydiler.

        Başbakan Çiller sorunu çözmek için gerekirse risk üstlenmekten çekinmeyeceğinden söz etmeye başlamış, hatta “Bask modeli” kavramı da onun sayesinde günlük kullanıma girmişti. Askerin bu gelişmeden müthiş rahatsızlık duyduğu kulaklara geliyordu.

        İşte o günlerde, kimbilir ne zaman yaptığım başvuruya cevap olarak, Genelkurmay Başkanı’yla görüşebileceğim bildirildi.

        Zaman Gazetesi’nin Ankara temsilcisiydim. Şimdilerde Yeni Şafak’ta yazan Tamer Korkmaz’la birlikte Aslanlı Kapı’dan içeri girdik. “Genelkurmay genel sekreteri” unvanlı Albay Hurşit Tolon tarafından karşılandık. Org. Güreş’e her soruyu sorabilecek, aldığımız cevapları yazabilecektik; ama kendisine mal etmeden... “Genelkurmay’dan üst düzey bir kaynak”ın söylediklerini okuyacaktı gazete okurları...

        Verimli bir görüşme oldu.

        Görüşmenin bir yerinde, ben, “Çok olumlu konuşuyorsunuz, ama hükümetin yapmak istediği açılımlara karşı çıktığınız biliniyor” dediğimde, “Hangi konuda?” karşı sorusu gelmişti Org. Güreş’ten... Fazla düşünmeksizin, “Mesela, anadil konusunda” deyiverdim.

        Şu cevabı o zaman beni çok şaşırtmıştı: “Çözümün önünde engel biz değiliz. Anadil konusunda da... Ben Çeçen asıllıyım ve annemle bir araya geldiğimizde hep Çeçence konuşuruz. Vatandaşların anadillerine karşı çıkmam nasıl düşünülebilir?”

        Ertesi gün bu cevabın özellikle dikkatlere sunulduğu görüşme, Zaman’la birlikte bir başka gazete tarafından da manşete çekildi: Hürriyet tarafından...

        Onun nasıl olduğunu anlatayım...

        Manşet üzerinde çalışırken bir başka konuda bilgi almak üzere Ertuğrul Özkök aradı. O gün gazetesinin başyazarı Oktay Ekşi’nin “Kürt sorunu”nda demokratik çözüm arayışlarına şiddetle karşı çıkan bir yazısı yayımlanmıştı; kendimi tutamayıp, “Genelkurmay Başkanı,Hürriyet başyazarından daha demokrat” deyivermişim...

        Org. Güreş’in kendisine atfedilmemek şartıyla söylediklerini öğrenince “Bizde de yayımlansın” teklifini yaptı Hürriyet yönetmeni... Zaman yönetimi de onay verince ertesi gün iki gazete birbirinin tıpatıp aynısı haberle çıktı. “Genelkurmay’dan üst düzey bir kaynak” ile Zaman’ın görüştüğünü elbette belirtmişti Hürriyet...

        Söylemeye gerek var mı, bilmiyorum: Haberin iki gazetede birden yayını ülke gündemine bomba gibi düştü.

        Vefatı sonrasında çok yazı çıktı, ama Doğan Güreş’in “Tak-Şak Paşa” diye anılması dışında dişe dokunur tek bir değerlendirme okumadım. Onun bulunduğu makama gelen askerlerin “darbe” ile devletin başına geçme hesapları yapabildiği bir ülkede, Org. Güreş’in üniformasını çıkardıktan sonra bir siyasi partiden milletvekilliğine adaylığını koyup halktan oy istemesi, Meclis’te bulunduğu dönemde (1995- 2002) hep demokratik tavırlar sergilemesi, nedense hiç önemsenmedi.

        Yanlış anlaşılmasın: Kendisiyle sohbetlerimiz bir-ikiyi geçmedi; ama farklı bir asker olduğunu anlamam için yeterli sohbetlerdi bunlar...

        Allah rahmet eylesin.

        Diğer Yazılar