Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İLERİDE Türkiye’nin siyasi tarihini yazacakların malzeme bulmakta zorlanacakları bir zaman diliminde yaşıyoruz. Çoğu gözlemci iki dilli de ondan: Yakın tanıklık edilen konularda, dostlarla paylaşılan ile yazı ve yoruma dökülen arasında bazen farklar olabiliyor...

        Prof. Gerald MacLean’in 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le ilgili yeni çıkan eseri (Abdullah Gül & the Making of the New Turkey’; Oneworld Publications, Londra 2014) gerçekçi tanıklıklarla kaleme alınmış...

        Kitap, Türkiye’nin son 25 yılına pek çok bakımdan ışık tutuyor. Ana ekseni Abdullah Gül, ama değinilen konuların çeşitliliği sebebiyle, hem siyaset sahnemizde varlıklarıyla önemli roller oynamış bütün kişilikler, hem de kültürden sanata, iş dünyasından diplomasiye kadar her alanda temayüz etmiş yerli-yabancı isimler kitabın sayfalarında karşımıza çıkıyor.

        Bize benzeyen ülkelerde, başka ülkelerden farklı olarak, kişilerin olayları belirlemedeki rolü daha fazla; özellikle sorumlu makamlarda bulunanların: Kitabın Fazilet’ten AK Parti’ye gidilen günleri anlattığı sayfaları sözgelimi; değişik tanıklıklarla Gül’ün o süreçte ne kadar merkezi bir görev üstlendiğini mükemmel sergiliyor...

        Aynı durum, AK Parti’nin iktidara erişmesi ve Gül’ün başbakanlığı üstlenmesinden kısa süre sonra yaşanan 1 Mart (2003) Tezkeresi bunalımı için de söz konusu... Abdullah Gül, tezkereyi içine sindiremediği için, parti grubu üzerinde baskı uygulamadan, kamuoyu önünde fazla savunmadan, reddedilmesi sonrası Türkiye ile ABD arasında çıkan sürtüşmede Washington’un husumetini başında bulunduğu hükümete çevirtmeyecek biçimde bunalımı yönetmişti.

        Ustaca...

        Hacimli kitabın içine gömüldüğünüzde, Abdullah Gül’ün, görev üstlendiği her konuma kişiliğini taşıdığını, yüzüne de yansıyan iç rahatlığını destekleyen bilgisi ve deneyimleriyle, kendisini, içinde yer aldığı kadroyu, partisini ve ülkesini, en kritik ortamlardan, yarasız beresiz, üstelik çoğu kez daha da güçlenerek çıkardığını hatırlıyorsunuz.

        Yazarın konu edindiği şahsiyetten etkilendiği açık... Ama bir methiye değil bu; gerçeği yansıtırken gerektiğinde eleştiriyor da... Yazarın en önemli başarısı, yerli biyografi eserlerinde sıkça rastlanan, hakkında kitap kaleme aldığı kişiyi yücelteceğim derken onun hayat yolunu birlikte arşınladığı kişilerin değerini görmezden gelme kolaycılığına sapmaması...

        Abdullah Gül’ün hayatından sahneleri aktarırken, içinde yer aldığı her dönemde yolunun kesiştiği kişilerle de okuru karşı karşıya getiriyor yazar ve onların hakkını teslimden de geri durmuyor.

        Kitabı okuyacak yabancılar, son yedi yılını cumhurbaşkanı olarak geçirmiş Abdullah Gül’ün hayatının her döneminde Türk siyasetinde neler yaşandığını öğrenecekler. Uzmanlık alanı Osmanlı tarihi olan ve yurdumuza ilk kez 1974’te uğrayan yazarın, hazırlığı için birkaç yılını verdiği, “misafir öğretim üyesi” olarak bir yılını geçirdiği Bilkent Üniversitesi günlerinde de yazmayı sürdürdüğü kitap, bu yönden de olağanüstü önemli.

        MacLean kendisi talip olmuş yazmaya, yayınevini kendisi bulmuş, tanıklarla kendisi konuşmuş; bağımsız bir kitap bu.

        Gül Ailesi yazara fotoğraf albümlerini açmış. Kitapta yer alan 16 fotoğraftan ikisinde ben de varım. Meşhur elim tespihli fotoğrafımızı ilk paylaştığında, Cumhurbaşkanı Gül ’e, “Sakallı fotoğrafımız da var, onları da ben yayımlayayım bari” diye takılmıştım. Hyde Park’ta çekilmiş o fotoğraf da var kitapta...

        Bu kitaptaki tanıklıkların değeri, yazara konuşanların, gerçekleri eğip bükmeden anlatmış olmalarından...

        Diğer Yazılar