Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE gerçekten nevi şahsına münhasır bir ülke. Başkalarında bulunmayan, “biricik” sayılabilecek pek çok özelliği var. Özgüvenin en aza indiği ortamlarda bile umudu ayakta tutan da bu işte.

        Dünyanın dört bir tarafından çağdaş sanata ilgi duyan koleksiyoncular ile onların ilgisini uyandıracak eserleri sergileyen yerli-yabancı galeriyi İstanbul’da buluşturma başarısını başka nasıl açıklayabiliriz?

        Ancak “Bize özgü” denilebilecek özelliğimizle...

        Pazar gününün büyük bölümünü Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde yapılan “Contemporary Istanbul” (ci) fuarında geçirdim. Rehberim, fuar içerisinde Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğraf ve filmlerinden oluşan bir bölümün küratörlüğünü de üstlenmiş, önemli sanat eleştirmenlerinden Prof. Hasan Bülent Kahraman olduğundan, onun refakatinde galerileri biraz hızlıca gezebildiğim halde, ayaklarıma kara sular indi.

        Yorgunluğuma değdi ama...

        Çağdaş sanat, gelişen teknolojiden de yararlanıyor. Hayatta var olan hemen her şey günümüz sanatının konusu. Artık yalnızca tuval üzerine yapılan resimlerden ve mermeri oyarak yapılan heykellerden söz edilmiyor; fotoğraflar, videolar, üç boyutlu canlandırmalar... Hepsi hepsi “çağdaş sanatçı”nın ilgi alanı içerisinde yer alıyor.

        Sınır tanımayan bir eşitleyici özelliğe de sahip çağdaş sanatta; eserlerden, evet, hangi ülke sanatçısının verimi olduğunun ipuçlarını almak mümkün oluyor olmasına ancak yine de her sanatçıyı başka ülkedeki sanatçıyla akraba kılan ortak özellikler de gözden kaçmıyor...

        Koreli, Ermeni, Gürcü, Arap, İranlı... İtalyan, İspanyol, Amerikalı, İngiliz, Alman... Sanatçıları içinden çıktıkları ülkelerinden çok, sanatlarına yansıyan ustalıkları ayrıştırıyor...

        Çin, hayrettir, İstanbul’daki fuarı ülke olarak önemsemiş ve fuarın “in-plug” adı verilen daha çok görselliği ön planda tutan eserlerin sergilendiği bölümünün en geniş mekânını tutmuş...

        Eserleri birçok başka ülkeyle birlikte Erbil’de de sergilenen Sait Zaimkeleş’in önünde hayli vakit geçirilen bir tablosunu da satın almış Çinliler...

        Daha da heyecan verici olan, sanat dünyasına büyük dinamizm kazandıran galerilerin artık yalnızca kendi ülkelerinin sanat verimleriyle ilgilenmekten vazgeçmeleri... Ünlü bir Fransız veya İngiliz-Amerikan galerisinin kataloglarında Türk sanatçılar da yer alıyor; uluslararası galeriler bizim sanatçıların eserlerini dünyanın dört bir tarafındaki fuar ve sergilere de taşıyorlar.

        Uluslararası üne sahip ressamımız Ahmet Güneştekin’i Türkiye sınırları dışında temsil eden Londra ve New York merkezli Marlborough Gallery bu yıl da “ci”daydı ve yöneticisi gördüğü ilgiden olağanüstü mutluydu.

        Fuarı on yıldır İstanbul’da büyük bir inat ve başarıyla sürdüren şirketin sahibi Ali Güreli’nin çağdaş sanatın ülkemizde yaygın ilgiye kavuşmasında ciddi bir katkısı var. Fuarda yalnız eserler sergilenip beğeniye ve satışa sunulmuyor; eşzamanlı olarak sanatçılarla, eleştirmenlerle ve sanata destek verenlerle sanatseverleri buluşturan yan etkinlikler de düzenleniyor.

        Biteceği gün ve üstelik tatil olduğu için dün, olağanüstü kalabalıktı fuar; beni şaşırtacak kadar kalabalık... Galeri sahiplerinin yüzleri gösterilen ilginin satışa dönüşmesinden dolayı gülüyordu. Biri, “Galiba siyasetle ve ekonomiyle ilgili genel-geçer kabulleri yeniden gözden geçirmek gerekiyor” dedi ve ekledi: “Ön kabuller doğru olsaydı, çağdaş sanatla ilgili fuarın bu yıl hiç ilgi görmemesi gerekirdi; oysa geçmiş yıllardan daha verimli geçti bu fuar...”

        Sevindim.

        Diğer Yazılar