Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘’IŞİD’i hafife aldığımızı, kafa koparan, kadınları köle statüsüne indiren acımasız örgütün yok edilmesi gerektiğini sizler söyleyip yazmıyor muydunuz?’’ diye soruyorlar...

        Doğru. Gerçekten de öyle. Kendi hesabıma daha IŞİD’in adı bile ortalarda dolaşmazken, Suriye’deki rejimi sona erdireceğiz diye Türkiye’nin sınırlarının yol geçen hanına çevrildiğini fark ettiğim ilk günden beri, bunun yanlışlığına işaret ediyorum...

        Musul’a saldırısı ve hâkimiyet kurması sonrasında ise IŞİD konulu uyarılarımın dozunun ne denli arttığını okurlar biliyor.

        Sadece yaptıkları yüzünden karşı değilim IŞİD’e, yaptıklarını İslam dinine mal ettikleri için de karşıyım.

        Kısası, yazının başına aldığım târiz cümlesine itiraz edecek değilim.

        Ancak orada durmayıp hemen ardından şunu ekliyor aynı kişiler: ‘’Uçaklarımızı gönderip IŞİD hedeflerini vurmamıza neden karşı çıkıyorsunuz?’’

        İşte bu sorunun altında yatan savunmaya şiddetle itirazım var.

        Bugünün dünyası hepsi de “modern” bir sürü vahşi örgüt doğurdu. Kimi etnik, kimi dini motiflerin ardına sığınarak bulundukları coğrafyaları kana buluyor bu örgütler... Hiçbiri bugüne kadar amaçlarına ulaşamadı; yarattıkları terör iklimi örgütlere devlet olma fırsatı vermedi. Ne Ortadoğu’da, ne Latin Amerika’da, ne de Uzakdoğu’da...

        Heveslendiriliyorlar, ama o kadar...

        Onlar amaçlarına ulaşamadı, ama onlara karşı mücadeleyi “savaş” yöntemiyle yürütenler de başarılı olamadılar. El-Kaide yüzünden Afganistan ve Irak’ın ne hale geldiğini hepimiz gördük; o mücadeleye savaşanlar safında katılan Pakistan da darmadağın bugün...

        Etnik iddialı silahlı bir mücadelenin tarafı olan Türkiye’de PKK örgütü nihai amacına erişmekten çok uzak; ancak PKK’ya karşı verilen silahlı mücadeleden de örgütü yok etmeye yarayan bir sonuç çıkmadı.

        ABD’nin 11 Eylül’de (2001) New York’taki ikiz kulelere El-Kaide saldırıları sonrasında başlattığı “savaş” yeterince göz açıcı. Dünyanın temel hak ve özgürlükler ile demokrasi konularında kendisine bakarak hizaya girdiği bir ülke olmaktan uzaklaştı 11 Eylül sonrasında ABD; Amerikalılar kendi ülkelerinde eskisi gibi rahat nefes alamadıklarından şikâyetçi.

        Washington, 11 Eylül uğursuz eylemlerini “savaş” bahanesi yapmak yerine, ABD’nin en kritik binalarını yok etme eylemi yapanların, bu kadar zahmete ve hayatlarını fedaya “neden” sürüklendiği üzerinde kafa yorsaydı...

        Sadece kafa yormakla da kalmayıp, o gençleri hareketlendiren motifin ne olduğunu keşfedip Ortadoğu’nun en kronik sorunu olan Filistin’le ilgili olumlu adımlar atılmasını sağlasaydı...

        Acaba dünyamız bugün dünden daha farklı olmaz mıydı?

        Bence olurdu.

        Savaş, sorunların çözümü için en uygun yöntem değildir, hatta çözüm yöntemi bile sayılmaz savaş... Bu yüzdendir ki, başka bütün yollar tüketilip hiçbir çıkış yolu kalmadığı görülürse savaş kaçınılmaz olur.

        IŞİD’e karşı savaş da öyle.

        Türkiye, içinde “İslam” sözcüğünün de bulunduğu bir ismi kendisine yakıştıran örgütün o isme neden layık olmadığını, o adın arkasına saklanarak sergilenen vahşetin din tarafından hiçbir zaman onaylanmayacağını anlatmakla işe başlayabilirdi.

        Kendi topraklarında IŞİD sempatizanlığının yeşermesini de engellerdi Türkiye. Bir tek kişinin bile IŞİD’in temsil ettiği ideolojiye kendini kaptırdığı bir ülkede yaşanmaz.

        IŞİD’i yok edeceğiz derken, umarım, eylemlerini ülkemiz sınırları içine davet etmeyiz.

        Diğer Yazılar