Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GÜN geçmiyor ki Doğu veya Güneydoğu Anadolu’dan yeni bir “şehit” haberi gelmesin... PKK’nın “çatışmasızlık” halini sona erdirmesiyle birlikte başlayan eylemlerde çok sayıda gencimizi teröre kurban verdik.

        Dökülen kan gözleri de kör ettiği için terör ortamında bazı gerçekler iyi görülmeyebiliyor.

        Bu defa da yine aynı gelişme yaşanıyor; herkes birbirini suçluyor, ama suçlamalar gerçeklerle pek örtüşmüyor...

        Dün, şehit düşen yüzbaşı kardeşinin cenazesinde, halen görevde olan bir yarbay, “Düne kadar ‘Çözüm’ diyenler, ne oldu da şimdi ‘Sonuna kadar savaş’ diyorlar?” diye feveran etmiş...

        Yüreği kardeş acısıyla yanık bir subayın siyasilere yönelik serzenişi bu...

        PKK eylemlerinin artışından hükümeti suçlayanlar çok. Kimi, vaktiyle “barış süreci” başlattığı için olup bitenlerden hükümeti suçluyor, kimi de “çözüm süreci”nden şimdilerde vazgeçtiğine inandığı için...

        Birbirine taban tabana zıt gerekçeler yüzünden, neredeyse herkes, siyasi otoriteyi serbest atışa tabi tutuyor.

        İşin tuhafı, kıyasıya eleştirilen siyasilerin, kendilerine yönelik ithamlara makul cevaplar vermek yerine, eleştirenleri aynı sertlikte ifadelere muhatap etmesi...

        Hiçbir hükümet ülkede terörün boy göstermesini istemez; terörün azmasını körüklemez, terör eylemleri başlamışsa onları durdurmak ve teröristleri sindirmek için elinden geleni yapar. Aklı başında hiçbir siyasetçi terörden medet ummaz, “Halk önce bir ders alsın da...” diye düşünmez.

        Terörün başını çıkardığı ortamlarda siyasilerin sesi duyulmaz olur. Terör varsa bir ülkede, siyasetin alanı daralır. Terör istikrarı ortadan kaldırır, istikrarı bozulan ülke ciddi sıkıntılara muhatap hale gelir.

        Ülkemiz öyle dönemleri geçmişte çok gördü.

        Gördüğü için, o dönemlerden çıkardığı dersle, sorunun kökenine eğilen AK Parti’nin başlattığı “barış süreci”ni insanlarımız desteklemekten geri durmadı; bazı aşamalarında sürecin aldığı biçimden mutlu olmasa dahi...

        Sürece verilen destek, terör eylemleri yeniden başlamadan hemen önce, yüzde 70’lere bu sayede ulaşmıştı. Bugün bile, insanlarımız, “süreç” hakkındaki tavırlarını büyük çapta değiştirmiş değil.

        Yüreği acılı yarbayın feveranına bir de bu gözle bakmak şart.

        Kanı kanla yıkamak terörü bitirmeye yetmiyor.

        Eleştirilere hedef yapılan hükümetin “barış süreci” ile izdivacının yine hükümet ve siyasiler eliyle sona erdirildiği iddiasını havada bırakan bir nokta da, böyle bir gelişmenin başlarına açabileceği dertleri, en iyi, siyasilerin bileceği gerçeğidir.

        Dünyada teröre muhatap edilmiş tek ülke Türkiye olmadığı gibi, terörü ortadan kaldırmak için “barış süreci” benzeri arayışlar içine giren de yalnız AK Parti hükümeti değil. İngiltere, Fransa, İspanya, Kolombiya, Filipinler gibi ülkeler, istikrarlarını tehdit eden terör örgütlerini gerekçesiz bırakmak için, bizdekine benzer süreçler başlatmışlar ve bunların çoğu sonuç vermiştir.

        Böyle bir girişim cesaret ister; o cesareti gösteren hükümetler ülkelerini teröre muhatap olmaktan kurtarabildiler.

        Vazgeçildiği pek görülmedi çözüm süreçlerinden... Muhtemelen, öyle bir durum, vazgeçen ülkeyi “çözüm süreci” öncesinden beter bir içinden çıkılmaz bataklığa sürükleyeceği için...

        Zaten, bizde de, hükümet ve siyasiler, “buzdolabı” metaforu kullanarak çözümün bitmediğini söylemiyorlar mı?

        Siyasilerin terörden medet ummaları için akıllarını peynir ekmekle yemiş olmaları gerekir. Ben demiş olayım da.

        Diğer Yazılar