Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir hafta sonra başbakanlığı üstlenmesi beklenen Prof. Ahmet Davutoğlu’nun ‘talihli’ bir insan olduğu belli.

        Hayır, başbakanlık ‘talih kuşu’nun başına konması değil kast ettiğim; tespitim, ismi ‘başbakan adayı’ olarak telâffuz edilmeye başlandığı ilk günden bugüne medyadan aldığı açık desteğe dayanıyor... Hayatım boyunca tanıklık ettiğim ilk kez başbakan olanlar içerisinde, en yoğun ve en övücü değerlendirmeler, şu birkaç gün içerisinde, Ahmet Davutoğlu için yazıya döküldü.

        Tayyip Erdoğan bile başbakanlığı üstlendiğinde medyamızda Ahmet Davutoğlu kadar alkışlanmamıştı.

        Elbette bunda medyamızın zaman içerisinde geçirdiği yapısal değişikliklerin rolü var. Bugün artık iktidarın her yaptığını ölümüne eleştirmeyi görev bilenler kadar --hatta daha çok-- her yeni gelişmeyi hayra yormaya hazır kalemler var. Ayrıca, son yıllarda gazetecilik anlayışı da köklü değişimler geçirdi; eskiden ayıplanan bazı tavır ve yaklaşımlar şimdilerde olağan karşılanıyor.

        Ahmet Davutoğlu kendini bu bakımdan ‘talihli’ sayabilir...

        Öte yandan, kayda alınmaya değmez gibi görünse bile, sevincini kendisine çok gören --önemli bir bölümü haksız-- eleştirilere de muhatap, yakın zamanda başbakanlığı üstlenecek Prof. Davutoğlu... O yönden de kendisini ‘talihsiz’ sayabiliriz.

        ‘Haksız’ dememin sebebi, eleştirilerin tek taraflı oluşundan...

        Uzun yıllar ‘başdanışman’, son birkaç yıldır da ‘dışişleri bakanı’ olarak yürüttüğü dış politikanın ülkeyi getirdiği nokta ‘başarısız’ bulunuyor ve bundan dolayı Davutoğlu suçlanıyor... Dış politika, başka alanlardan farklı olarak, anlık durumu yansıtmaz, bir süreçtir. Şimdi ‘başarılı’ görünenin yarın ‘başarısız’ çıkmayacağı bugünden bilinemez; bunun tersi de doğrudur.

        Ayrıca, dış politikayı bakan yürütse bile, sonuçta hükümetin ve özellikle başbakanın tercihleri de söz konusudur.

        Diğer bir eleştiri, Davutoğlu’nun yeni görevine geliş biçimiyle ilgili. Tercih edilmesi Tayyip Erdoğan’a bağlandığı için seçilmeyle değil ‘atanma’ ile geldiği ve kendisini atayan kişi tarafından verilecek kararların ‘uzaktan kumanda’ yöntemiyle kendisine tebliğ edileceği yorumlarına hedef yapılıyor...

        Kendisinin ‘uzaktan kumanda’ ile yönlendirileceği hoş olmayan bir yakıştırma. Her basamağı ömür törpüsü çabalarla atlanılan akademik kariyere sahip bir profesörün kim olursa olsun bir başkasının güdümüne girebileceğini varsaymak ayıp bir kere...

        Bir eseri bütün önemli dillere tercüme edilmiş ve takdirlere muhatap olmuş bir bilimadamı Davutoğlu. Hakkıyla kazanılmış uluslararası bir ‘isme’ sahip...

        İnsaf ehli olanların, bu tür bir eleştiri için, hiç değilse biraz beklemesi gerekmez mi?

        ‘Atandığı’ yolundaki yakıştırma için de vakit erken. MYK’dan çıkan kararı tek kişinin tercihine bağlayanlar, Davutoğlu’nu başbakanlığa taşıyacak esas kararın 27 Ağustos günü yapılacak Ak Parti kongresinde alınacağını herhalde biliyorlar. Kongrede yeni genel başkan için oy kullanacak delegeler verecekleri oyların partilerinin geleceğini belirleyeceğinden de hiç kuşkusuz haberdarlar.

        Önlerine MYK tarafından ‘aday’ olarak çıkarılmış olmasına bakmayarak özgür iradeleriyle bir başkası için de oy kullanabilir delegeler...

        Kongreye delegeler hâkimdir; MYK tercihi istikametinde tavır alabilecekleri gibi, isterlerse gündemi değiştirebilir, kongre gününü daha sonraya da bırakabilirler...

        Yeni başbakanın talihli veya talihsiz oluşundan çok, bizim durumumuz önemli...

        Umarım, Ak Parti’nin yeni lideri ülkemiz için ‘talih kuşu’dur...

        Diğer Yazılar