Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        NE yalan söyleyeyim, TBMM’nin yeni yasama yılının açılışında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmayı dinleyene kadar “yeni Türkiye” ile “başkan gibi cumhurbaşkanı” konularında bir o yana bir bu yana giden görüşlerim, konuşma sonrasında değişti.

        Kanaatim şu: Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “başkan gibi cumhurbaşkanı” konusunu ciddiye alıyor ve herkesin de ciddiye almasını bekliyor...

        Meclis açılışlarında cumhurbaşkanlarının yeni yasama yılı vesilesiyle milletvekilleri önüne çıkıp görüş açıklaması bir gelenek... Yeni seçilen cumhurbaşkanları, o geleneği, kendi dönemlerinin nasıl olacağı konusunda ipuçları vermenin bir platformu olarak kullanmışlardır.

        Turgut Özal sözgelimi; bayağı kargaşalı bir seçim ortamı sonrasında seçildiği Çankaya’da kavgalardan uzak bir dönem geçirme arzusunu belli eden bir konuşmayla çıkmıştı milletvekilleri karşısına. Dahası, partiler arasında “hakem” konumunda olacağını açıkça ifade ettiğini de hatırlıyorum...

        Süleyman Demirel ve Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanı olarak ilk konuşmaları da iyi niyet beyanı olarak okunabiliyor bugün; ardından meydana gelen gelişmeler o niyetlerle bağdaşmayan birer profil çizdirmiş olsa bile...

        Abdullah Gül’ün milletvekilleri karşısına ilk kez cumhurbaşkanı sıfatıyla çıkışı hafızalarda herhalde tazedir; yedi yıl önce yaşanmıştı olay çünkü... Çankaya’da bulunduğu süreyi sadece anayasal görevi olan devletin kurumları arasındaki ahengi korumakla değil, aynı zamanda siyasetteki anormallikleri gidermeye çalışmakla da değerlendireceğini çok açık bir dille aktarmıştı Cumhurbaşkanı Gül...

        Sözleri yanında hal ve tavrıyla da...

        Dün, TBMM kürsüsünde, Tayyip Erdoğan kendisinin “halkın oyuyla seçilmiş” ilk cumhurbaşkanı olduğunu birkaç kez vurguladı. Ancak o vurguyu yapmasaydı da, konuşmasını dinleyenler, onunla yeni bir dönemin başladığını anlamakta zorlanmazlardı. Yeni Cumhurbaşkanı “başkan gibi” davranacağını o kadar belli etti ki..

        Önemli olan şu: Muhalefet partilerine mensup milletvekilleri kendisini ayakta selamladılar, konuşmasını sessizce dinlediler; herhangi bir taşkınlık yaşanmadı.

        İçinden geçtiğimiz sürecin nezaketine uygun bir açılış oldu dünkü toplantı...

        Nezaket önemli. Türkiye kendisinin dahli olmayan ciddi bir tehditle karşı karşıya. Hem Irak sınırının hem de Suriye sınırının ötesinde bütün dünyanın dikkatle izlediği önemli gelişmeler yaşanıyor.

        Irak ve Suriye topraklarında stratejik mevkileri eline geçirmiş nevzuhur bir örgüt, IŞİD, Suruç’un hemen karşısındaki Kobani’ye saldırıyor ve toplu kıyım yapabileceği beklentisini yayıyor.

        Kobani ile Suruç yalnızca birinden seslenilse diğerinde duyulacak yakınlıkta iki yerleşim merkezi değil, iki tarafta yaşayanlar birbiriyle akraba da... Daha da önemlisi, ülkedeki iç savaşın sonucu olarak kendi özyönetimlerini kurmuş olan Suriyeli Kürtlerin IŞİD saldırısına uğraması Türkiye’de belli bir seviyeye ulaşmış “barış süreci”ni de olumsuz etkileme istidadı taşıyor.

        ABD ve koalisyon ortakları, IŞİD’e karşı oluşturdukları cephede, Türkiye’nin de yer almasını arzuluyor ve bunu sağlamak için her yolu deniyor. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı dinleyen ve onun bu yoldaki telkinlerini alan Meclis, bugün de, gerekirse Suriye ve Irak’a askeri müdahaleyi veya müdahale için gelebilecek yabancı askerleri Türkiye topraklarında konuşlandırmayı sağlayacak bir tezkereyi oylayacak.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir gündem heyecanına sahip bir ortamda konuşmuş oldu.

        Konuşmayı Meclis’te dinlememiş olsaydım, “başkan gibi cumhurbaşkanı” konusunun ne kadar ciddi olduğunu algılamakta zorlanmaya devam edebilirdim.

        Artık etmem...

        Diğer Yazılar