Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk Lirası eylül ortasından bu yana sepete karşı % 16’ya yakın değer yitirince enflasyon beklentileri bozuldu. Bunun yanına güçlü büyüme, yüksek gıda fiyatları ve pahalı enerji de eklenince enflasyon % 13’e fırladı. Bankanın enflasyon hedeflemesine geçtiği yıldan bu yana en yüksek enflasyon beklentileri peyda oldu. Piyasa faizleri, hemen her vadede bankanın ödediği faizlerin üstüne çıktı. Bankanın kısa vadeli faizleri ile gerçek hayatın realitesi arasında bir boşluk oluştu.

        Bu sebeplerle, tek görevi fiyat istikrarını sağlamak olan banka, para politikasında sıkılaşma ihtiyacı hissetti.

        Sıkılaşma 3 şekilde olabilirdi. Fevkalade durumlarda başvurulan geç likidite penceresi faizini (% 12.25) yükseltmek, eski politika faizi olan haftalık repo faizini (% 8) yükseltmek ve politikayı sadeleştirmek, son olarak da ikisini birden ya da marjinal fonlama faizini (% 9.25) yukarıya çekmek ve bunların içinden bir harman yaratmak. Banka, piyasaya her gün 100 milyar TL’nin üzerinde fonlama yapıyor. İşte bahsettiğimiz faiz de bu paranın piyasaya kaçtan satılacağıdır.

        Bloomberg HT anketine yanıt veren yerli/yabancı toplam 21 ekonomist, piyasanın parayı 1 puanlık GLP artışıyla daha pahalıdan alacağının ilan edilmesini bekliyordu. Böylece bankanın kendi ifadesiyle bozulan enflasyon görünümü tamir edilecekti. Diğer yandan, fonlama maliyeti artırılarak “Elim serbest, Türk Lirası’nda fiktif seviyeleri yüksek oynaklıkla speküle etmeyin” mesajı verilecekti.

        Para politikası kimi zaman ilaçla tedavi, kimi zaman cerrahi müdahale, kimi zamansa sanattır. Bu da sanatçı ruhu isteyen günlerden biriydi. Çünkü bütçe gelecek yıl genişletici etki yapmayacak şekilde tasarlandı, maliye “enflasyonu yükseltecek” vergi artışlarından kaçınacağı mesajı veriyor, kur dipte ve enflasyon baz etkisiyle 2018’in ilk birkaç ayında kısmen düşecek. Bu yüzden biraz sanatçı ruhu gerekiyordu. Ortaya düz bir eser çıktı.

        Alınacak karar başlı başına enflasyon beklentilerini şekillendirmede etken olacaktı. Banka böylelikle edilgen olmayı tercih etmiş oluyor. Sadece bu karara bakarak “Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kontrolden çıkar” demek hatalı olur. Ancak şimdi küresel koşulların ve biraz da kısa vadeci hızlı paranın insafına kaldık. Enflasyonda ise 14.12.2017 itibarıyla 2018 hedefini tutturamayacağımızı ilan etmiş olduk. Açık bir rehberlik ancak istediğimiz türden bir “forward guidance” değil.

        Banka GLP faizini doğru ayarlayarak faiz artırma opsiyonunu almış olacaktı. Bunu tercih etmedi. Nedendir bilinmez. Ben sebebin reel faiz hesabı olduğunu düşünüyorum. Gelişen ülkelerin ortalaması yaklaşık 2.25 puan. İlk çeyrekte % 10 TÜFE’nin üstüne 2.5-3 puan arasında reel faiz ödesek yeterli olur diye düşünüldü belki de. Ne var ki burada eksik bir nokta var. O ülke bankaları enflasyon tahminini her yıl aşağıdan ıskalamıyorlar. Yani gerçekleşen enflasyon her zaman onların tahminlerinin üzerinde olmuyor. Hatta tam tersi oluyor.

        “Kurul, yapısal reformların uygulamaya geçirilmesinin büyüme potansiyelini önemli ölçüde artırabileceğini değerlendirmektedir.” Bu cümlenin metinden çıkması tahminen ekonomi yönetimine bir mesaj. “Enflasyonla mücadelede yalnız kalıyorum” mesajı. Artırılan faizin düşük hızını belki de buna bağlamalı.

        Ortalama fonlama faizi yükseldikten sonra iletişimini yaparak hâlâ faiz artırmadan sadeleşme imkânı var. Kaçırmayalım derim.

        Diğer Yazılar