Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk Lirası cinsi faizler şubat başından bu yana getiri eğrisinin her noktasında yükseldi. Üstelik yükselişler oldukça yüklü oldu. Gösterge olarak izleyebileceğimiz 10 yıllık tahvilin bileşik faizi 110 baz puan (1.1 puan) yükseldi ve % 12.80’e dayandı.

        Bu süre içinde gelişen ülkelerde (EM) önemli bir faiz trendi oluşmazken, Amerikan 10 yıllık tahvil faizi ise 8 baz puan düşerek % 2.80’e kadar indi. Merrill Lynch Bono Oynaklık Endeksi bu süre zarfında geriledi. Diğer bir deyişle, bono faizlerinde küresel olarak sakin bir seyir yaşandı. Faizdeki hareket bize özgü oldu.

        Türk Lirası bu süreçte yarım Euro ve yarım dolara karşı oluşturulan hayali sepete karşı % 4 değer yitirdi. Yıl başından bu yana ölçtüğümüzde, 31 majör para birimi içinde dolar karşısında değerini koruyamayan ve % 1’den fazla düşen sadece 5 para birimi var. Paramız % 3’e yakın kayıpla 3. sırada. Türk Lirası olumsuz ayrışıyor.

        Rakamlar ve kıyaslamalarla resmi net şekilde ortaya koyduğumuza göre, henüz hayatını kaybeden Stephen Hawking’i ALS hastalığına rağmen 76 yıl hayatta tutan soruyla devam edelim: Neden?

        Yurtdışı koşullarda bir bozulma yok. Öyleyse yerel ekonomik şartları ve politik gelişmeleri izlemek gerekiyor. ABD ile zoraki bir dipten dönüş ve uygun adımlar olumlu. AB ile mart sonundaki Varna görüşmeleri öncesi ılımlı bir hava var. Yerel politikaya gelince, erken seçim olmayacağı sıklıkla açıklandı. Öyleyse ne?

        TCMB’ye göre de yapışkan ve yüksek olan enflasyon bir sorun. Bu arada uzun vadeli kredi notumuzun Moody’s tarafından bir kez daha indirilmesi ve cari açığın hem çekirdekte hem de altın ve enerjiyi içine alan manşette genişlemeyi sürdürmesi birer veri. Bu durumda enflasyon beklentilerinde bir bozulma var mı? Getiri eğrisine bakınca, 2-10 yıllık tahvil faizi farkının korunduğunu görüyoruz. Yani piyasa burada herhangi bir görüş değişikliğine gitmemiş. Üstelik 2 yıllık tahvilin reel faizi neredeyse son 10 yılın zirvesinde. Oldukça çekici. Ayrıca kısa vadeli faizler uzunlara göre daha dolgun. Bunun anlamı, “piyasa, para politikasının enflasyonu düşürebileceği kanaatinde” demek. Bugünün faizleri yarının enflasyonunu kısmen aşağı çekebilecek.

        Birçok parametre sabitken faizler 1 puan yukarıda oluşuyorsa likidite primi artmış olabilir. Enflasyonun yapışkan olduğu fiyatlanıyor olabilir. İki durumda da satışların sürmesi beklenmez. Başka türlüsünü bu verili metinden çıkarmak güç.

        “Buna ne yanıt verilmeli?” konusu ise önemli. Önemli, çünkü doların düşük, faizin sakin olduğu bir ortamda olaylar cereyan ediyor. FED hızlansa, ABD’de enflasyon çabuklaşsa ve uzun vadeli faizler yeniden ayarlansa... O zaman derdimizi anlatmak güç olabilir. Dalgalı kur, serbest piyasa hepsi tamam. Ancak kur tek bir yöne dalgalanıyor ve birikimli değer kayıpları enflasyonu yeni bir rejime doğru ittiriyor. Son 10 yıldır unuttuğumuz çift haneli ve karmaşık düzene doğru.

        Piyasanın bir aktarım mekanizması var. Buna uygun yönlendirmelerle aşırılıkları törpülemek mümkün. Mali politikaların gerçekçi ve tatmin edici açıklaması, Merkez Bankası’nın iletişim politikasını güçlendirmesi ve rehberliğin gerçeğe dönüşmesiyle sorunlar aşılabilir. Ancak o zaman kafalardaki acabalar giderilir. Geç olmadan değerlendirmeliyiz.

        ***********

        APİ’Yİ KONUŞMANIN ZAMANI MIDIR?

        Merkez Bankası’nın teminat karşılığında piyasaya yaptığı fonlamaya Açık Piyasa İşlemleri (APİ) diyoruz. APİ son 5 yılda neredeyse sıfırdan 140 milyar TL’ye kadar vardı; şu günlerde 120 milyar mertebesinde. Bankalarımız her gün bu miktarda fonlamayı TCMB’den alıyor. Kredi/mevduat oranı TL’de % 155’e yaklaşmışken üstüne bir de bu denli yüksek APİ normal mi? Bankacılar ve TCMB bunu makul görüyor mu? Sanırım bir ara detaylı tartışmak gerekiyor.

        Diğer Yazılar