Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Basketbolda motivasyonun ne kadar belirleyici olduğunun, sahip olunmadığında ya da elde iken kaybedildiğinde iki cephe adına da ne gibi sonuçlar doğurabileceğinin güzel bir örneğini izledik dün Abdi İpekçi’de...

        Gerçekten de 40 dakika içinde eşine az rastlanır bir döngü yaşandı. Oyunun başında Efes’in, sezonun genelinde ‘evet’ ama bu seri özelinde hiç de alışık olmadığımız düzeyde silik bir görüntü için olduğunu gözlemledik. Sanki maçta değillerdi, akılları başka yerdeydi.

        Efes’in 6-2 önde geçtiği, Fener’in dış atışlarda çemberi dövdüğü 3 dakika 40 saniyelik sürecin ardından Kanarya, rakibinin top kayıpları ve ribaundlardaki ezici üstünlüğü sayesinde, neredeyse seri boyunca bulmadığı hızlı hücum adedini daha ilk çeyrekte aşmayı başardı. Ribaundları, özellikle de hücumda da ikinci şans toplarını elma armut gibi toplayınca, 0/5 gibi kötü bir 3 sayı isabetine karşın 18-0’lık müthiş seriyle daha ilk çeyrekte Efes’i kroki vaziyete getirdi Fenerbahçe... Ama devam eden süreçte şampiyonluğu getirecek son darbeyi bir türlü vuramadılar...

        İlginç olan, Kanarya’nın Vesely ile farkı 17 sayıya çıkardığı 15. dakikada ve koca ilk yarıda 3 sayı çizgisinin gerisinden tek isabeti dahi (0/8) yoktu. İşte oyunun bu kırılma anlarında, fark 17 sayıya çıkmışken, daha doğrusu kupa Efes’in avuçlarının arasından iyice kaçmış, Fenerbahçe’ye doğru giderken, isyan bayrağını açan Fransız guard Thomas Heurtel oldu. O’nun hem kendi takımı hem de rakipleri için bir “saatli bomba” olduğunu defalarca dile getirmiştik. Sezon boyunca bunun örneklerini de defalarca yaşamıştık. Dün ise bomba elinde patlayan taraf Fenerbahçe oldu...

        Devre bitmeden gelen ve altında Heurtel’in imzası olan 15-2’lik müthiş seri, Fenerbahçe’nin 3. çeyrek sendromu hesaba katıldığında maçın gidişatı adına da önemli sinyaller veriyordu. 3. çeyrekte Fenerbahçe’nin bocalamaya devam ettiği, 3 sayı çizgisinin gerisinden yine varlık gösteremediği oyunda içeriye iyi kapanıp, uzunlara top geçirmeyen ya da yardımla kötü seçime ya da isabetsiz atışa zorlayan Efes, momentumu da ele geçirdi. Lacivert- Beyazlılar, Diebler ve Granger’ı da devreye sokunca, 3. çeyrek sona erdiğinde skor eşitlenmişti bile...

        Fenerbahçe, Bogdanovic ve Melih gibi iki şutöründen hiç faydalanamadı dün. 1/13 3 sayı isabetiyle girdiği son çeyreğin başında üst üste 5 sayı üretse de Sırp forvet yine “kayıp” bir günü geride bıraktı. Efes cephesinde ise Saric ve Heurtel atmaya devam ederken, her geçen dakika biraz daha oyundan düşen ve motivasyonunu iyice yitiren Fenerbahçe’ye karşı psikolojik üstünlüğü de ev sahibi ele geçirdi. Granger da tıpkı dün Heurtel gibi birebirleriyle Kanarya’nın savunmasını felce uğratmaya devam edince, Saric’in üçlükleri de peş peşe gelince Efes, kaybetmeye çok yaklaştığı kupanın bir ucundan yine tuttu.

        Elbette Efes gibi bir rakibe karşı bir final maçında 17 sayı öne geçtikten sonra bu farkı sonuna kadar aynı düzeyde sürdürmek kolay değildi. Belki biraz da saha avantajının elinde olmasının yarattığı psikoloji ile ipleri çok erken elinden bıraktı Fenerbahçe...

        Diğer Yazılar