Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Galatasaray Odeabank ile Fenerbahçe arasındaki THY Euroleague derbisi, ilk 3 haftanın istatistik verileri göz önüne alındığında ilginç bir mücadelenin habercisiydi.

        Bu 3 haftanın en kötü ve en iyi savunma takımlarının Euroleague tarihindeki ilk kapışmasında Fenerbahçe, Bogdanovic gibi önemli bir kozunun eksikliğini hissetmeden ezeli rakibini “acı gerçekle” yüzleştirip rahat bir galibiyet aldı.

        Önce Galatasaray’dan başlayalım. Sarı-Kırmızılı takımın coachu Ergin Ataman’ı, geçmişte başarılı olduğu takımlarda yerinde oyuncu seçimleri ve takım kimyası konusunda sıra dışı becerisi için hep takdir ettik. Ancak Ataman, üst düzey basketbolun oynandığı Euroleague arenasında bu kez kimya konusunda 2 çok önemli hata yapmış olmanın ceremesini çekiyor. Birincisi, oyuncu yapısı itibarıyla son derece “yumuşak”, Euroleague sertliğiyle baş edebilmesi çok güç olan bir takım oluşturdular. Sinan ve Göksenin’i bir kenara koyalım, takımın geri kalanında bu düzeyde direnç gösterebilecek sertlik ve süreklilikte bir oyuncu yok! İlk 3 maçta potasında ortalama 97 sayı gören bir takımın Fenerbahçe’den de 103 sayı yiyerek kaybetmesi bu açıdan hiç şaşırtıcı değil! İkinci gerçek ise Russ Smith ve Justin Dentmon’ın, bu düzeyin oyun kurucuları olmadığı... Her ikisinin de “takım olmanın” prim yaptığı dev ligde bireysel katkı ile Galatasaray’ı yukarı taşımalarının imkansız olduğu, oynanan 4 maç sonunda net biçimde ortaya çıktı. Bu ikilinin oyunda olduğu süreçte G.Saray’ın ön alan savunması da felçti.

        F.BAHÇE DERS VERDİ

        Basketbolda “guardın kadar konuş” derler. Dün Fenerbahçe bu söylemi oyuna net biçimde yansıttı. Kostas Sloukas’tan başlayalım. Spanoulis’in gölgesinden kurtulup, Fenerbahçe’ye “lider olmaya geldim” diyen Yunan guard, dün gerçek bir maestroydu sahada... Attı, attırdı, takımını sahada müthiş organize etti. Gerektiğinde servis yaptı, oyun sıkıştığında da sorumluluk alıp galibiyetin altına imzasını attı. Dixon, bitiriciliğiyle Sloukas’a eşlik edip, Ekpe Udoh da boyalı alanda fırtınalar koparınca son yıllarda Fenerbahçe için kabusa dönüşen Abdi İpekçi sendromunu da alt etmeyi başardılar.

        Bogdanovic’in olmadığı gecede Sloukas’ı vitrine süren Obradovic, başlangıç beşinde aksayan Antic’in yerine “neşteri vurup” Vesely’yi sahaya sürdükten sonra Udoh-Vesely ikilisiyle kontrolü eline geçirdi. 17 hücum ribaundu ile rakip pota altını ablukaya alan Sarı-Lacivertliler, takım olarak 10 ribaund fazlanın yanında asistte de 25’e 14’le fark yarattılar. Datome de Dixon’la birlikte eski günlerine dönüşün işaretini üst üste 3 üçlükle verince “kırılgan” Galatasaray savunması yerle bir oldu. Ve Euroleague’in son finalisti Fenerbahçe, dünkü oyunla dörtte dört yaparken, ezeli rakibine “Kupa 1’de işin zor” mesajını da verdi.

        Abdi İpekçi’de hep övdüğümüz taraftar baskısı dün maalesef küfür kafirin gölgesinde kaldı. Ne yazık ki Sarı-Kırmızılı taraftarlar, takımlarını desteklemekten çok Fenerbahçe’ye “sinkaf etmeye” odaklanmışlardı; hiç yakışmadı.

        Diğer Yazılar