Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Elbette final oynamak, sürekli zirveyi kovalamak takdir edilecek bir başarı... Şampiyonluk hedefiyle yola çıkıp, hep yukarılarda yer alan bir takım olmak elbette çok önemli... Fenerbahçe bu anlamda bir Türk takımının şimdiye kadar elde edemediği bir çizgiye ulaşarak Türk kadın basketbolunun tartışmasız gururu olmayı sürdürüyor.

        Ancak bu tablo, bir başka “can yakan” gerçeği de örtüleyemiyor...

        Kanarya, yüzüp yüzüp kuyruğuna kadar geliyor, ancak son adımda hep tökezliyor...

        Evet; gerçekten de son noktada öldürücü yumruğu vuramıyor bir türlü Sarı-Lacivertliler... Ve kupayı, istikrarlı olana sürekli finallerde boy gösterene değil, finaldeki 40 dakikayı en iyi oynayana, kupayı almak için yanlışlardan daha fazla doğruları sahaya koyana, daha çok isteyene, dolayısıyla da “kazanana” veriyorlar...

        Bu anlamda tarihte en acı tecrübeyi İspanya Erkek Milli Basketbol Takımı’nın yaşadığını, Boğalar’ın 1935’teki ilk finalinden 2009’daki 7. finaline kadar Avrupa Şampiyonası’nda oynadığı 6 finali de kaybettiğini hatırlatalım... Fenerbahçe için 3. finalde de kupaya uzanamamanın birçok sebebini sıralayabilir, bu noktada şans faktörü kadar özellikle finale yaklaşırken yapılan bazı ‘stratejik’ bazı hataları da baş köşeye koyabiliriz. Ancak neresinden bakarsanız bakın, Sarı- Lacivertliler’in, 6. kez yer aldığı bu dev organizasyonda kupanın bir kulbundan tutmuşken son hamleyi yapamamış olması hem üzücü hem de düşündürücü...

        8 DAKİKA TIKANDIK

        Dünün özelinde, coachunu Final-Four’dan kısa bir süre önce değiştirmiş, ilk gün turnuvanın favorisi UMMC’yi evinde yenmiş bir Fenerbahçe’nin net favori olarak gelmediği Ekaterinburg’da final oynamasını yine ‘başarı’ hanesine eklenecek bir istatistik olarak yazabiliriz. Ancak finaldeki 40 dakikaya baktığımızda net biçimde ortaya çıkan görüntü, kupayı kendi yaptığımız hatalarla elimizden kaçırdığımız gerçeğidir. Sezon içinde 2 kez kaybettiğimiz Kursk’a karşı maç boyunca 21 top kaybı yaptık. UMMC maçında boyalı alanı çok iyi kullanmışken, bu kez rakibin tuzağına düşüp, dış atışları forse ettik. Orada da kötü bir yüzde ile (% 27,8) seyredince, üstüne üstlük böylesine zor bir maçta pota dibinden 4 atışı değerlendiremeyince yapacak çok birşey de kalmadı. Dinamo, eski Fenerbahçeli McCoughtry’nin yanına Prince ve Ogwumike’yi de ekleyip, ilk finalinde kupayı buldu. Açıkçası, 18 sayı geriden gelip farkı 2 sayıya çektiğimiz son periyodun başında hücumda akılalmaz tercih hataları ve top kayıpları yapmasak, maçın içindeydik. Ancak final periyodunda neredeyse 8 dakikadan fazla bir süre skor üretemedik. Finallerin böyle bir istatistiği kaldırma ihtimali de olamazdı.

        Sonuçta Fenerbahçe, dişiyle tırnağıyla geldiği bir finalde daha kupaya uzanamadı. Başta da dediğimiz gibi tabii ki sürekli buralarda olmak başarı... Gönülden tebrik ediyoruz Kanarya’yı... Ancak üzüntü veren şey, şampiyonluğun yine başka bir bahara kaldığı gerçeği...

        Diğer Yazılar