Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        POLİSİYE: Cinayet sanatı

        Fransız yönetmen Jean-Luc Godard, film çekmek için bir silah ve kızın yeterli olduğunu söylemişti. Amerikan edebiyatının ‘sert ve cool’ adamı Raymond Chandler’sa polisiye yazmak isteyenlere şu öğüdü vermiş: “Kafanız karışıksa, ne yazacağınızı bilemiyorsanız, elinde silahla kapıya dayanmış bir adamla başlayın.” Basit bir formül ama işe yaradığı kesin. Bir kere, işin içinde silah varsa suç da var; işlenmiş ya da işlenecek olan bir suç veya hiç değilse tasarlanan bir suç... Gene Chandler’ın dediği gibi sadece polisiye romanlar değil, genel olarak sanat, arınma duygusuyla çokça ilişkili olduğuna göre, ceza da kaçınılmaz. Eh, hayatta herkesin işlediği bir suç vardır, haliyle herkesin maruz kaldığı bir ceza da. Dolayısıyla polisiyenin popüler olma sebebi bana kalırsa gayet açık. İyi bir polisiye roman öncelikle ‘hikâye’ anlatır.

        En basit haliyle oyalar, insan tanımanızı sağlar. Dahası, gerçek hayatta pek yaşanmayacak türden maceralar vaat eder; size dedektiflik yapma, arama hatta bulma şansı tanır. Bu maceradan size ne kalacağı yazarın ustalığına ve sizin hevesinize kalmıştır. Polisiyenin bizde de sevilen bir tür olduğuna şüphe yok. Mike Hammer’ın 300 küsur macerasının ‘sadece bizde’ yayınlandığını ya da tüm dünya Agatha Christie’nin 80 romanı var sanırken burada yayınlananların sayısının 120 olduğu düşünülürse bence haddinden fazla seviliyor. II. Abdülhamit’in tam bir polisiye tutkunu olduğu ve bu konuda şahane bir kütüphane oluşturduğu güzel bir bilgi. Bir de Nâzım Hikmet’ten Kemal Tahir’e, Necip Fazıl Kısakürek’ten Refik Halit Karay’a takma isimlerle polisiyeler yazan edebiyatçılarımız var. Peyami Safa’nın Server Bedi adıyla yarattığı Arsène Lupin-vâri Cingöz Recai de unutulmamalı.

        Yazarın “Selma ve Gölgesi” adlı kitabıysa, okuduğum en iyi polisiyelerden. Günümüzdeyse dünyadaki örnekler teker teker dilimize aktarılırken, bir yandan da Pınar Kür, Celil Oker ve Ahmet Ümit’le başlayan yerli polisiye furyası devam ediyor. Sayıları giderek artan yeni yazarlar, kafayı farklı şeylere takmışlar, farklı tercihleri ve çıkış noktaları var. Bu durumda da ortaya gayet renkli kitaplar çıkıyor. Bunlar sadece popüler bir trendin uzantıları mı, yoksa gelecekte de okunacaklar mı tartışmasına girmeye pek gerek yok. Bazıları çok iyi.

        Şahsi favorilerimi sorarsanız; Alper Canıgüz, Armağan Tunaboylu, Algan Sezgintüredi ve ilk iki romanıyla Emreh Serbes derim. Bir süredir sadece polisiyeye adanmış bir dergimiz de var: “221B”. Bir kez daha Chandler’a başvuralım: “Polisiyede klasik diye bir şey olamaz. Dahil olduğu türün biçimsel olanaklarını tüketen ve aşılamaz duruma gelen bir yazı ürününe klasik denebilir ancak. Ben bunu yapabilmiş bir polisiye roman bilmiyorum. Olsa olsa birkaç tanesi buna epey yaklaştı, o kadar.” Neyse ki hepimiz Chandler’ın, hiç değilse bu konuda yanılmış olduğunu biliyoruz. En güzeli polisiye yazarlarımız artık takma isim de kullanmıyor.

        Sherlock gibi düşünmenin sırları

        Tarihin en ünlü dedektifi kimdir? Bildiniz, elbette Sherlock Holmes. Bildiklerimizi birkaç cümleyle sıralayabiliriz. Peki ya Arthur Conan Doyle’un benzersiz karakteriyle ilgili bilmediğimiz şeyler? Mesela Bohemya’da skandala kim neden olmuştu? Gümüş Alev neredeydi? Baskerville’lerin Köpeği aslında neydi? Sherlock Holmes’un çözdüğü vakaların hepsine büyüteç tutan bu kitap, bir anlamda efsanevi dedektife hayat veriyor. Üstelik çizimler, grafikler ve alıntılar eşliğinde, “Kızıl Bir Soruşturma” dan “Shoscombe Old Place Macerası” na kadar tüm Holmes külliyatını ele alarak... David Stuart Davies, Barry Forshaw, David Anderson, Joly Braime, John Farndon, Andrew Heritage, Alex Whittleton, Liz Wyse’ın yazdığı “Sherlock Holmes Kitabı”nı herkese tavsiye ederim. (Sherlock Holmes Kitabı, Alfa Kitap) “Ben Sherlock Holmes. Kimsenin göremediği şeyleri görmek benim işim” cümlesinin sahibi Sherlock Holmes’a dair bir kitap da Amerikalı genç romancı Ransom Riggs’ten. “Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları” serisiyle tanıdığımız Riggs, dünyanın en sıra dışı dedektifi Sherlock Holmes’un çalışma yöntemlerini ele alıyor, onun gizli dünyasıyla ilgili ipuçlarının peşine düşüyor ve en önemlisi okura Sherlock gibi düşünmenin sırlarını açıklıyor. Her durumda sürükleyici.

        (Sherlock Holmes El Kitabı, Nemesis Kitap)

        İnceleme

        Zeynep Ergun filolojiden hocam. Polisiyeyle alakasını sonradan, “Kardeşimin Bekçisi” adlı kitabı çıkınca öğrendim. Ülkemizde polisiye edebiyat üzerine akademik çalışmaların eksikliğini giderecek bir eser. Polisiyenin kısa tarihi ama aynı zamanda türün dinamiklerine ilişkin çarpıcı tespitler içeriyor. Bırakalım kitabını sevgili hocam anlatsın:

        “Bu incelemeyi yaparken dedektif yazınının, toplumda geçerli ideolojilerin ve gerilimlerin yol açtığı gereksinimlerden hangilerini doyurduğunu göz önüne aldım. Metinlerde kullanılan dedektif karakterlerinin niteliklerine, ortaya çıkan sınıfsal ve cinsel çatışmalara yoğunlaşarak türün yaygınlığının ve çok okunmasının ardında yatan öğeleri ortaya çıkarmaya çalıştım. Eleştirmenlerce saptanan dedektif yazını norm ve kurallarının, metnin kendisine bakıldığında çok tutarlılıkla izlenmediğini gördüm: Normlardan sapma biçimlerini ve nedenlerini sorguladım.

        Bunu yaparken zaman zaman kendi siyasal duruşumu, feminist düşüncelerimi yansıttığımı gizlemiyorum.” İki tavsiye Melankolik ama çılgın dedektif Cormoran Strike ile zeki, inatçı asistanı Robin Ellacott’un maceraları devam ediyor. Harry Potter’ın yaratıcısı J.K. Rowling’in Robert Galbraith adıyla kaleme aldığı serinin “Guguk Kuşu”nun ardından ikinci kitabı da çıktı. (İpekböceği, Pegasus Yayınları) Jason Goodwin’in Osmanlı İmparatorluğu’nda sarayın, haremin, yeniçerilerin ve gizli tekkelerin mistik dünyalarını araladığı romanı “Yeniçeri Ağacı” bizde de çıktı. “The Baklava Club” da sırada. (Yeniçeri Ağacı, Pegasus Yayınları)

        4 yerli polisiye

        Resim Cinayetleri, Armağan Tunaboylu, Oğlak Yayınları

        Maktulün Şansı, Algan Sezgintüredi, April Yayıncılık

        Müruruzaman Cinayetleri, Suat Duman, Alakarga Yayınları

        Panoptik Bela (Bir Osmanlı Dedektifinin Fevkalade Maceraları), Kadir Daniş, Timaş Yayınları

        4 yabancı polisiye

        Margaret Thatcher Suikasti, Hilary Mantel, Alfa Kitap

        Saklı Çocuk, Camilla Lackberg, Doğan Kitap

        Karanlık Barselona, Marc Pastor, Esen Kitap

        Kutudaki Eller, Ruth Rendell, Büyükada Yayıncılık

        EDEBİ POLİSİYE

        1880’ler; Londra’nın sisli, tekinsiz sokakları... Kurbanlarının parçaladığı bedenleriyle oluşturduğu sanatsal kompozisyonlarla efsaneye dönüşen bir seri katil, yarattığı korku dalgasından beslenerek büyür. Onun ürpertici tek kişilik gösterisini izleyen her Londralı sıradaki kurbanın kendisi olabileceğinin bilincindedir. Karl Marx gibi tarihi kişiliklerin cinayet şüphelisi olarak ifade vererek kurguya katıldıkları hikâye, kocasını öldüren Elizabeth Cree’nin asılmasıyla başlar. Elizabeth’in sakladığı sır belki de merhum kocasının günlüğünde gizlidir: “Güzel, güneşli bir gündü ve ben bir cinayetin yaklaştığını hissedebiliyordum.” Peter Ackroyd, “Cinayet Sanatı”nda Victoria çağı Londra’sının yaşam koşulları hakkında da inanılmaz bilgiler veriyor.

        SANATSAL POLİSİYE

        “200 yıl önce ölen birinin başını bulmamı istiyorsunuz. Benim işim değil...” “İlgili” dedi telefondaki kişi. “Ajansınız sizin birer sanat takipçisi olduğunuzu söylüyor. Ressamın kafasından daha fazla sanatla ilgili bir şey var mı? Size bir tarih vereceğim: 1792. Ve yine arayacağım.” Luisa Villar Liebana’nın imzasını taşıyan “Sanat Takipçileri” adlı dizinin ilk iki kitabı çıktı. “Goya’nın Başı”nda dedektiflerimiz, büyük ressam Goya’nın kayıp başını arıyor! İçinde ne ararsanız var; İspanya tarihi, Goya’ya dair bilinmeyenler, sanat tarihi... İkinci kitap, “Guggenheim’ın Gizemi”. Dedektiflerimiz bu kez, dünyaca ünlü heykeltıraş Chillida’nın bir eserini korumaya çalışıyor! Elbette sanat tarihinin köşe bucağında kalmış bilgileri çıkararak...

        FELSEFİ POLİSİYE

        MÖ 332 yılının Atina’sındayız. Şehrin hâkimi Makedonyalı İskender Doğu’nun kontrolünü ele geçirebilmek için Pers kralıyla savaşıyor. Hırslar ve hayal kırıklıklarının kol gezdiği o günlerde şehrin ileri gelenlerinden biri öldürülüyor. Suçlanan da Philemon adlı genç oluyor. Devreye 23 yaşındaki kuzeni Stephanos giriyor ve Philemon’un suçsuzluğunu kanıtlayabilmek için bilin bakalım kimden yardım istiyor. Eski hocası Aristoteles’ten... Böylece filozof Aristoteles dedektif Aristoteles’e dönüşmüş oluyor. Yine Margaret Doody’nın imzasını taşıyan ikinci kitap “Aristoteles ve Şiirsel Adalet”e gelince; içinde bolca rivayet, şölen sofraları, garip yabancılar, kılık değiştirmeler, cinayetler, psikopatlar ve kâhinler var. Her şey çok “eski Yunan”, çok bilgece, çok felsefi...

        KLASİK POLİSİYE

        Stephen King’in “En beğendiğim polisiye roman yazarı. Onunkiler kadar iyisi asla yazılamadı” dediği, Jo Nesbo’nun “Adamım” diye andığı ve kitapları Raymond Chandler, Dashiell Hammett ve şahsen en sevdiklerimden olan ve neden bir türlü dilimize çevrilmediğini anlayamadığım Cornell Woolrich’in karışımı olarak kabul edilen Jim Thompson’ın “Öldür Gitsin” adlı kitabı raflarda... Klasik polisiyenin “Hardboiled” tabir edilen türünün en önemli yazarlarından Jim Thompson, güvenilmez anlatıcıları, sıra dışı kurgusu, ölü karakterlerin iç monologlarıyla ilerleyen yarıgerçeküstü anlatımıyla polisiye türe sanatsal bir derinlik katmıştı. Bir eleştirmenin “Ucuzcu dükkânların Dostoyevski’si” olarak adlandırdığı bu ilginç yazarı keşfetme vakti bizim için de geldi.

        Diğer Yazılar