Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çocuk kitapları arasında en sevdiklerimi sorsalar, Feridun Oral’ın İtalya’dan Çin’e kadar pek çok ülkede okunan muhteşem işlerini mutlaka listeme eklerim. İşte onlardan ikisi...

        Harfler ve kelimeler kaybolsa, dünya durur mu?

        Alp Gökalp’in Alfabe Bulutu serisinin ilk kitabı “S Sessizce Mırıldandı: Ya Başkası Olsaydım?”ın çıkışı üzerinden epey zaman geçti ama serinin yeni bölümleri arka arkaya çıkmaya devam ediyor. Bu serinin yanı sıra, biri İsrail’den, biri İzlanda’dan, biri de Almanya’dan üç kitabımız daha var. İki Feridun Oral kitabıysa, pastanın kreması...

        Benim gibi bir “Struwwelpeter” hastası olduğunu öğrenince daha da çok sevdiğim Alp Gökalp, Alfabe Bulutu serisinde enteresan bir şey yapmış ve harflerin, noktalama işaretlerinin de hikâyeleri olabileceği fikrini hikâyeleştirmiş. Başta uçuk geliyor ama bir yandan da dünyanın en anlaşılır şeyi aslında; hikâyeleri iletmekte aracılık edenlerin, harflerin hikâyeleri de elbette olacak. “En akışkan kavram dil. Bu yüzden dillerin, kelimelerin ve harflerin gerçekten de kendine özgü bir hayatları var” diyen Gökalp için her şey Londra’da başlamış. O sırada bir devlet ilkokulunda eğitim danışmanlığı yapıyormuş. Altı yıl süren bu macera esnasında bir gece ilk kitabın konusunu görmüş rüyasında. Serde gazetecilik olduğu için de bir solukta yataktan fırlayıp gördüklerini not etmiş. Ardından hikâyeyi geliştirmiş ve böylece Alfabe Bulutu konsepti oluşmuş. Şimdi her kitapla birlikte çocuklar yeni bir dil ve hayat eğitimi alıyorlar. Hem zaten ikisi birbirinden ayrı şeyler değil ki! Biz de işte onları konuşuyoruz...

        Neden her kitabı başka bir illüstratör çiziyor?

        Alfabe Bulutu kitapların birindeki başkahraman, diğerinde öylece yoldan geçen bir yan karakter olabiliyor. Buradan hareketle farklı illüstratörlerin aynı karakteri nasıl yorumladığını görmek istedim ve birbirinden oldukça farklı tarzları olan genç arkadaşlarla çalışmaya karar verdim. Kitaplar, tıpkı benim gibi onlar için de şanslı bir başlangıç oldu.

        Kahramanlarından söz eder misin? Nasıl ortaya çıktılar?

        Aslında kitaplarda harf olarak geçen kahramanların hepsi birer insan. Noktalamalar hayvan, diyakritik işaretlerse bitki. Çocuk kitaplarının dünyasında, yetişkin kitaplarından çok daha özgür adımlar atılabileceği hissini taşıyordum. Temaları belirledikten sonra karakterleri ilmeklemek kaldı geriye. Harflerin tiplerini dış görünüşlere ekledim, mesela “O” biraz topluca ve neşeli bir karakter oldu, “I” zayıf, uzun ve kasıntı bir tip, “Ü” ise gözlüklü, haşarı bir çocuk...

        Harfler dünyasında hiçbir şeyin yeri değişmez mi?

        Mesela “E” harfi kullanmadan bir kitap yazan Georges Perec, Alfabe Bulutu’nda yaşasa, tehlikeli bir anarşist mi olurdu? Bunu sormanız ne büyük tesadüf! Okullarda Perec’in de kullandığı lipogram türüyle alakalı atölyeler düzenliyoruz çocuklarla. “Kayıp, eksiklik, yoksunluk” kelimelerinin anlamını, deneyimleyerek yaşıyorlar. Alfabe Bulutu’nun sloganı şu: “Harfler dünyasındaki küçücük bir değişiklik dünyada çok büyük bir karmaşaya yol açabilir.”

        Kelimeler kaybolduğunda ne oluyor?

        En önemlisi, gerçek hayatta ne olurdu? Alfabe Bulutu’nun dördüncü kitabı “Ağaçlarımıza Ne Oldu?”da “ağaç” kelimesindeki “Ğ” kayboluyor. Çıkarılması neredeyse imkânsız bir sese sahip olduğundan değer görmediğini düşünüyor çünkü. “Ğ” kaybolunca artık “ağaç” kelimesi de olamayacağı için dünyadaki ağaçlar yok olmaya başlıyor ve bir domino taşı gibi ağaca bağlı diğer elementler, dolayısıyla onları imleyen kelimeler yitip gidiyor. Kâğıt gibi, kalem gibi... İnsanları diğer varlıklardan ayıran şey iletişim gücü olduğuna göre, kelimelerin anlamlarını, değerlerini yitirmesi korkunç bir kaos yaratırdı. Aklınıza gelen ilk üç kelimenin bir anda yok olduğunu hayal edin; bu iletişimimizi nasıl sekteye uğratır, düşünsenize... Bundan iyi bir bilimkurgu kitabı çıkar mı, ne dersiniz?

        İyi bir çocuk kitapları okuru musun? En sevdiğin 10 kitap diye sorsam, cevabın ne olur?

        Çeşitliliğe değer veren bir çocuk kitabı okuruyum. Ziyaret ettiğim kültürlerden çocuk kitabı toplamayı severim; belki bir gün anlarım ümidinin yanı sıra bana başka fikirlerin kapısını açar düşüncesiyle bile topladığım çocuk kitaplarım kitaplığa sığmadıkları için hayatlarını artık kutularda sürdürüyorlar. On kitaba indirmek zor, en iyisi tekrar tekrar geri döndüklerimi sıralayayım...

        Ted Hughes, The Dreamfighter

        Zdenêk Miler, Krtek serisi

        Heinrich Hoffman, Der Struwwelpeter

        Muzaffer İzgü, Ökkeş serisi n Marcel Ayme, Delfin ve Marinet seris

        Edmondo de Amicis, Çocuk Kalbi

        Tim Burton, İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü

        Judith Kerr, Mog the Cat serisi n Selma Lagerlöf, Küçük Nils Holgersson’un Yaban Kazlarıyla Maceralar

        ROMAN

        Her şey bir hayvanat bahçesinde başlıyor, bir uçan gemide devam ediyor ve Ştampfer Caddesi, 17 numarada, yani Uzun Yeleli Kediçocuk’un doğal habitatında sona eriyor. Kahramanımız eve döndüğünde, bu asil hayvancığın nasıl yetiştirilmesi gerektiğine dair temel bilgiler içeren bir defterle mutfak kapısında duruyor. Uzun Yeleli Kediçocuk, bir baba-oğul ilişkisini muzipçe ele alırken çocukların sınırsız hayal gücüne vurgu yapan duygu yüklü bir hikâye. İsrail edebiyatının sevilen yazarı Etgar Keret’in öyküsünü, Mahir Ünsal Eriş İbranice aslından çevirdi.

        ROMAN

        Çocuklar ve yetişkinler için, savaş ve karasinekler hakkında bir hikâye! Kolkex, Sinek ve Hermann sıradan karasineklerdir. Bir gün, evlerini paylaştıkları insanlar, “teknoloji harikası” bir elektrikli sineklik almaya karar verir. Artık orada kalamayacaklarını anlayan üç kafadar, Nepal’in iyi kalpli keşişlerini aramaya koyulur. Duyduklarına göre, bu nazik keşişler bir sineği bile incitmeyen insanlardır. Uzak diyarlara yaptıkları yolculuk sırasında konakladıkları ülkede savaşla ilk kez tanışan sinekler bu saçmalığa bir son vermeyi kafaya koyar.

        Diğer Yazılar