Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gülenay BÖREKÇİ / HT PAZAR

        Biliyorsunuz, “Cuckoo’s Calling” adlı romanı ilk iki ayda sadece 449 adet satan Robert Galbraith adlı yazarın gerçek kimliği daha sonra ortaya çıkmıştı. Galbraith aslında dünyanın en çok kazanan yazarı unvanını elinde bulunduran J.K. Rowling’den başkası değildi. PR baskısı olmadan, sadece keyfi için bir roman yazıp yayınlamanın nasıl bir şey olacağını öğrenmek istemişti. “Editörüm David Shelley yazarın gerçekte kim olduğunu bilmeden kitabımı yayınlamayı kabul ettiği gün içimde tarifsiz bir sevinç patlaması hissettim. Daha sonra, ‘Bir kadın olduğunu asla anlamamıştım’ demesi beni çok mutlu etmişti.”

        Yayıncılık âlemine ve medyaya sıkı bir dersti bu aynı zamanda. Gerçek öğrenildikten sonraki gün Cuckoo’s Calling 18 bin adet sattı, ardından 4709’uncu sıradan 1’inci sıraya yükselerek hatırı sayılır bir rekorun sahibi oldu. Belli ki ortada büyük bir açmaz vardı ve Rowling gerçeği bir tokat gibi yüzümüze vurmuştu. Bu âlemde işlerin yürümesi; bir kitabın hakikaten okuruna ulaşması ve çok satması için PR gücü şarttı. İsimsiz bir yazarın ilk romanı ne kadar iyi ve sürükleyici olursa olsun, dağıtımcıların, kitabevlerinin, dergilerin, gazetelerin ve dolayısıyla okurun pek ilgisini çekmiyordu. Cuckoo’s Calling’in, Galbraith’in gerçek kimliği ortaya çıkınca Dan Brown’un Cehennem’i başta olmak üzere birçok parıltılı bestseller’ı geride bırakması da bunun en bariz kanıtıydı. Daha da enteresanı ilk iki ay boyunca kitabı doğru dürüst tanıtan, eleştiren kimse çıkmamıştı. Ancak Galbraith’in aslında Rowling olduğu ortaya çıktıktan sonra birçok eleştirmen romanı ne kadar beğendiğini yazdı.

        Ve esas haber elbette şu: Cuckoo’s Calling nihayet geçen hafta bizde de yayınlandı. Pegasus’tan çıkan Zeynep Heyzen Ateş çevirisinin adı Guguk Kuşu. Bayram tatili için ideal seçim olabilir.

        J.K. Rowling’in alter egosu: Robert Galbraith

        Rowling, ezelden beri eski ABD başkanlarından Robert F. Kennedy’ye hayranmış. Bir de çocukken yeni tanıştığı insanlara kendini Ella Galbraith olarak tanıtıyormuş. Alter egosuna isim seçerken zorlanmamış; Kennedy’nin adını, Ella’nın soyadını alması yetmiş. Web sitesinde yayınladığı kısa tanıtımda, “Çocukken hep Ella Galbraith diye çağrılmak isterdim. Sebebini hiç bilmiyorum ama bu isim beni büyülüyordu” diyor. Kitabın arka kapağında tıpkı The Cuckoo’s Calling’in kahramanı Cormoran Strike gibi Galbraith’in de ordu istihbarat servisinden emekli olduğu yazılı. “Onu eski istihbaratçı ve asker yapmamın çok pratik bir sebebi vardı. ‘Yazarın neden hiç fotoğrafı yayınlanmıyor’ sorusunu bertaraf etmek için bulduğum bir yoldu bu. Bilirsiniz, istihbarat elemanları emekli olduktan sonra bile pek röportaj vermez” diyor Rowling.

        Cormoran Strike’ın hevesli asistanı Robin’i yaratırken ise gençlik yıllarındaki sekreterlik tecrübeleri gelmiş aklına: “Kapı kapı dolaşıp umutsuzca iş aradığım günlerde ben de Cormoran gibi birinin yanında çalışma fırsatı bulabilmeyi isterdim” diyen Rowling iyi yapmış bence, çünkü “Robin” bir çömeze en yakışacak isim. Batman’in çaylak yardımcısı Robin’i düşünsenize...

        Leziz ve sürükleyici bir ‘büyükanne’ polisiyesi

        J.K. Rowling Cuckoo’s Calling’de tıpkı Harry Potter gibi “yaralı” bir karakter yaratmış gene. Ordudan ayrıldıktan sonra özel dedektif olarak çalışmaya başlayan pejmürde görünümlü ve meteliğe kurşun atan Cormoran Strike ilk bakışta sıradan biri gibi duruyor. Hayatının büyük iniş çıkışlarına, sırlarına hikâye ilerledikçe vakıf oluyor ve J.K. Rowling’in yazarlık hüneri sayesinde büyüsüne kapılıyoruz. Bu arada da hem bir cinayeti çözmeye çalışıyor hem de yan hikâyeleri takip ediyoruz.

        Potter serisinden de bildiğimiz gibi, iç içe geçen hikâyeler örmekte usta bir yazar Rowling. Mesela daha romanın açılış sayfalarında Strike’ın şahane güzellikteki aristokrat sevgilisinden henüz ayrıldığını, daha doğrusu kadının sebebini bilmesek de onu terk ettiğini keşfediyoruz. Bu durumda adamımızın büyük aşkına yeniden kavuşup kavuşamayacağı roman boyunca en merak ettiğimiz şeylerden biri oluyor. Bir de Strike’ın evlilik dışı bir çocuk olarak doğduğunu fark ediyoruz. Babası efsaneleşmiş bir rock yıldızı, annesiyse onunla kısa bir ilişki yaşamış olan bir groupie’ymiş. Neyse spoiler yağmurunu burada keseyim, bunlar okudukça öğreneceklerinizden sadece bir kısmı.

        Bir de “asistan” Robin var... “Kazara” Cormoran Strike’ın ofisinde sekreter olarak iş buluyor. Çocukken en büyük hayali dedektiflik yapmak olduğu için de elbette havalara uçuyor. Fakat nişanlısı durumdan çok rahatsız, Cormoran’dan hazzetmiyor ve bir an önce istifa etmesi için Robin’e baskı yapıp duruyor.

        Açıkçası ben kitabı bir solukta okudum. Hatta bittiğinde, Agatha Christie ve Ruth Rendell gibi İngiliz kadın polisiyecilerin üzerine polisiyeci tanımadığımı düşündüm. Kanepeye ya da tatildeysem hamağa falan uzanıp hanım hanımcık ama keskin zekâlı büyükanneler tarafından yazılmış hissi uyandıran bu romanlara zevkle gömülebilirdim. Hele bir elime elmamı yahut duruma uygun en sevdiğim kokteyli alırsam değmeyin keyfime! Cuckoo’s Calling de bu tarz bir kitap, sürükleyici ve eğlenceli. İskoçya’nın lüks malikânelerinden leş gece kulüplerine kadar her yerini gezip çeşit çeşit insan tanırken bir an bile sıkılmıyorsunuz, üstelik şiddetten kusacak hale gelip kendinizi kan banyosu yapmış gibi falan da hissetmiyorsunuz.

        Guguk Kuşu’nda Potter izleri var mı?

        Cuckoo’s Calling ile Potter’lar arasında büyük benzerlikler yok. Daha doğrusu başta bana öyle gelmişti. Ama yeniden düşününce gördüm ki J.K. Rowling’in her romanında dile getirdiği tabloid gazete nefreti ve şöhret korkusu gibi bazı ortak noktalar yakalamak mümkün...

        İri yarı ve kaba saba tavırlı dedektif Cormoran Strike, dev Hagrid’den epeyce ilham almış gibi. Zaten Grimm Kardeşler’in bir masalında geçen devin adı da Cormoran.

        Potter’lar Harry’nin doğum gününde sihir gücünü keşfetmesi ve öğrenci olarak Hogwarts Sihir Sanatları Akademisi’ne davet edilmesiyle başlıyordu. En büyük hayali dedektiflik olan Robin ise yeni işinin bir dedektiflik bürosunda çalışmak olduğunu, tam nişanlandığı gün öğreniyor. Ve bu inanılmaz rastlantı için “Sanki sihir” diyor.

        Yanlış büyü sonucu Hermione’nin ön dişleri irileşmiş ve herkes “tavşan dişli” diye onunla dalga geçmişti. Cormoran’ın işvereni John Bristow’un da gerçek olamayacak kadar iri tavşan dişleri var.

        Cormoran, ilkokul öğretmeninin hayatının en büyük talihsizliklerinden biri olduğuna inanıyor ve onu hatırlatan her şeyden nefret ediyor. Onun öğretmeniyle Harry’ye hayatı zehir eden öğretmen Deborah Umbridge arasındaki benzerlikler bariz.

        Rowling okurlarını çikolotayla baştan çıkarıyor. Potter’larda çikolatalı sahne boldu, bir tanesinde kahramanlarımız beladan sihirli çikolata yiyerek kurtulmuştu. Burada da bitter çikolatalar, kakaolu bisküviler ve çeşitli vesilelerle çekmeceden çıkarılıp ikram edilen çikolatalı lezzetler resmen iştah açıyor. Mesela hipoglisemiden mustarip Cormoran eski sevgilisinin başkasıyla nişanlandığını öğrenince aşırı içtiğinde ayılmak için “aile boyu” çikolata yiyor.

        Yeni Potter öyküsü çıktı

        Cormoran Strike serisinin ikinci kitabı olan Silkworm’un İngiltere’de henüz yayınlandığı şu günlerde J.K. Rowling, hayranlarının karşısına bir sürprizle çıktı. Ünlü yazar, yeni bir Harry Potter öyküsü yazıp sitesi Pottermore’da yayınladı. Son Potter romanının 2007’de yayınlandığını düşünürseniz, bu sahiden büyük olay.

        Öyküde kahramanımız 34 yaşında Harry’yi yetkişkin bir adam olarak okuyoruz. Yuvarlak gözlükleri değişmemiş ama saçları hafifçe ağarmış, şakağında da daha önce görmediğimiz bir yara izi var... Ron ve Howard’la Quidditch Dünya Kupası final maçında buluşuyor. Ron’un ailesinden kalan şaka dükkânının başına geçtiğini, Hermione’nin İse Sihir Bakanlığı’nda çalışmaya başladığını öğreniyoruz. Neville Longbottom ve Luna Lovegood gibi yan karakterler de aralarda karşımıza çıkıyor. Öykü, Günlük Kehanet Gazetesi’nin hırslı muhabiri Rita Skeeter’ın ağzından yazılmış bir dedikodu haberi formunda ilerliyor. Rowling gene hakkında türlü çeşit dedikodu çıkararak zamanında kendisinin de canını epey yakmış olan tabloid gazetelerle dalgasını geçiyor.

        Fakat görünen o ki Potter hayranlarının sevinci kursaklarında kalacak. Rowling ufukta yeni bir Harry Potter romanı olmadığını açıkça söylüyor çünkü.

        Diğer Yazılar