Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GAZETE HABERTÜRK/ POLEMİK

        GÜLİN YILDIRIMKAYA

        gulinyildirimkaya@haberturk.com

        Arda Turan’ın Kazakistan maçı sonrasındaki “Bu golü Türkiye Cumhuriyeti’ndeki bütün halkların şehit olan evlatlarına armağan ediyorum” sözleri, Türkiye’de futbol literatürüne geçen vakalardan biri oldu. Aslında dünya futbolunun geçmişinde benzer siyasi mesaj örnekleri mevcut. Breitner, Lucarelli ve Maradona ilk akla gelen isimler. Mao portresi önünde poz veren 70 ve 80’lerin efsane Alman futbolcusu Paul Breitner, 1978’te Arjantin’de düzenlenen Dünya Kupası’na katılmayı faşist yönetimi öne sürerek “yüzlerce insanın öldürüldüğü/işkence gördüğü bir stadyumda futbol oynayamam ben’’ deyip reddetmişti.

        İtalyan futbolcu Cristiano Lucarelli “Ben doğuştan komünistim” demiş, gol kralı olduğu sezonun ardından aldığı transfer tekliflerine rağmen “Bazı futbolcular yarım milyona bir Ferrari ya da güzel bir tekne alırlar. Ben o paraya sadece bir Livorno forması satın almak isterim” demişti.

        Diego Armando Maradona ise futbolculuğunun son dönemlerinde Fidel Castro ve Hugo Chavez’le yakın dostluğu, Amerikan karşıtı söylemleriyle ön plana çıkmıştı. “Futbolcu siyasi mesaj vermeli mi” sorusunu dünyadan bu örnekleri de hatırlatarak tartışmaya açtık. İşte farklı görüşler...

        "Biz futbolu konuşuyoruz da, futbolcu niye siyaset konuşmasın"

        Uludağ Üni. Öğr.Üy., Siyaset Sosyoloğu Prof.Dr. ALİ YAŞAR SARIBAY

        Demokraside bütün vatandaşların konuşma hakkı var, siyaset ile ilgili de konuşma hakkı var ve konuşmalıdır. Çünkü yurttaş demokrasinin en önemli öznesidir. Bilinçli yurttaşa da düşen görev budur. Ama tabii ki bazı konular uzmanlık isteyebilir, orada da kimse kalkıp fikir beyan etmez. Hatta siyaset bilimcileri bile ‘bu benim alanım’ değil diyerek bazı konularda konuşmuyorlar. Ama bunun dışında genel olarak yurttaşı ilgilendiren önemli meselelerde, bu ekonomik bir mesele de olabilir, sosyal güvenlikle ilgili bir mesele de olabilir, dış politika ile ilgili de olabilir. Elbette yurttaşın fikir beyan etme hakkı vardır ve bu hakkını kullanmakta özgürdür.

        Kişi futbolcu da olabilir, müzisyen de olabilir vs. ama konuşan kişinin nasıl konuştuğuna da bakmak lazım. Demokrasiye yakışan bir üslupla ve bilgi ile konuşulmalı. Ama insanların konuşma hakkı olduğu için bunu önleyemezsiniz ancak eleştiri getirebilirsiniz, “yanlış söylüyor’’ diyebilirsiniz. Kişi anayasa ile ilgili bir fikir de beyan edebilir, “Hiç bilmiyor, işin doğrusu budur’’ diye bir uzman karşı fikir beyan eder.

        Bu uzmanların elit kesim gibi, üst sınıf gibi davranıp üstten bakan tavrını sezinliyorum burada bu yanlış. Bilimi halka indirmek ne kadar yanlışsa, herkes haddini bilsin, ama sporda da Arda bize aynı şeyi söyleyebilir. Biz bütün hafta boyunca futbolcuların dışında spor yazarlarının dışında futbol konuşmuyor muyuz? Bu da bunun gibi. Demokraside bu çok öenmlidir, konuşa konuşa, belki yanlış yapa yapa, o bir öğrenme sürecidir ve bu olacakdır. Ben bu durumu çok yadırgamıyorum.

        Türkiye Devrimci Spor Emekçileri Sendikası Başkanı METİN KURT

        ‘Ne sağcıyız ne solcu, futbolcuyuz futbolcu tekerlemesiyle olmaz’

        Aslında herkes görüşlerini söylemekte özgür olmalı. Ama şu anda Türkiye’de bu uygulanmıyor ve iç kanunda bile ‘uygulanmaz’ maddesi var. Bu bakımdan böyle konularda görüş bildiren sporcuların bunun arkasında durması biraz güç oluyor. Devrimci Spor Emekçileri Sendikası / Spor Emek-Sen bu konuda zaten sporcuları bir araya getirip bütün spor eleştirilerinde sendikal örgüt olarak konuşması daha yararlı tabii ki. Futbolda ‘’ne sağcıyız, ne solcu, futbolcuyuz futbolcu’’ diye bir tekerleme vardır. Halbuki bu söz, sağın spor siyasetidir, esasen sporda yasak olan sol siyasettir.

        Toplumsal duyarlılığı olan konularda sporcuların ne konuştukları çok önemlidir. Yoksa, bazı sporcular da tam tersi şeyler söyleyebiliyorlar ve bunlar hiçbir tepki almıyor. Sol siyaset işlenecek şekilde bir davranışta bulunulduğu zaman tepki duyuluyor. Çünkü sporu yönetenlerinin bir çoğunun zihniyeti sağ siyaset. Sporcuların da yalnız olduğu bir gerçek, çünkü sendikal örgütleri daha tamamlayamadık. Biz şu anda bu çalışmayı sürdürüyoruz. Ama ben inanıyorum ki, en kısa zamanda sporcular da sendikal örgütlenmesini tamamlayacak ve ondan sonra her konuda sendika görüş bildirecektir.

        ZAMAN Gazetesi Yazarı TURAN ALKAN

        ‘Böyle bir ortamda Arda olmak, onun gibi konuşmak kolay değil!’

        Bu noktayı savunmak kolay değil Arda, üstelik sevimsiz. “Sen Türk askeriyle PKK’lıyı aynı kefeye mi koyuyorsun?” ithamı var işin ucunda. Askerimiz, canımız-ciğerimiz; dağda gezen PKK’lı ise aslında yabancımız değil, o da evlâdımız, o da TC vatandaşı.

        O çocukların yaptığı işi kimse tasvip etmez, fakat ebeveynlerinin gözünde genç yaşta can vermiş bir evlâdın acısını ölçecek terazi icat edilmedi bugüne kadar. Kabul edelim, geçmişte bu inceliklere riayet göstermedik. Kamuoyunun hıncı yatışsın diye ölü ele geçirilenlerin cesedini karakol avlularına yatırıp teşhir ettik, saygısız davrandık, cenazelerini ailelerinin defnetmesine bile engel çıkardık.

        O nokta önemliydi. Acıyı paylaşma basiretini göstermek yerine, ölümlerle yürek soğutmayı tercih ettiğimiz zamanlar oldu. Arda da onu söylüyor işte. Hâlâ şehit haberleri geliyor ama; böyle bir ortamda Arda olmak, Arda gibi konuşmak kolay değil. İçimizden birileri bunu yapmalı ama; elmalarla armutları karıştırmadan doğruları söylemeli, hatırlatmalı; bu doğruları söylemek, mantıksız ve gâyesiz bir cinâyet şirketi haline gelen PKK’yı şirin göstermek değil; hakikate saygı göstermek, kendimize duymamız gereken saygıyı kaybetmemek. Doğru, hakşinas ve âdil bir yerde durup zihin sağlığımızı korumak için, direnmek için. Sevgili Arda; maçtan sonraki cümlelerin, attığın ve attırdığın golden daha değerliydi. Helâl olsun kalbine insan ve millet sevgisi koyan anababana. Gözlerinden öperim.

        "Herkes siyasi mesaj verirse gerginlik tırmanabilir"

        Bahçeşehir Üni. Fen Edebiyat Fak. Sosyoloji Böl. Bşk. Prof.Dr. NİLÜFER NARLI

        Herkesin siyasi gelişmelerle ilgili duygu ve düşüncelerini açıklaması fikir, ifade özgürlüğü açısından çok önemli. Şu anda Türkiye’de yaşanan gerilim de artık birçok insanı siyasi alanın dışındaki alanlarda da siyasi mesajlar vermeye itiyor, böyle bir tetikleme oldu. Bunun şöyle bir zorluğu olabilir; eğer herkes siyasi alanın dışındaki bütün alanları politize ederse ve her fırsatta siyasi mesajlar verirse bu sefer siyasi gerginlik tırmanabilir. Siyasi mesajlar vermek ifade özgürlüğü açısından çok önemli, fakat çok fazla da siyasi mesajlar verilirse politize olan ortam iyice politize olabilir ve gerginlikler artabilir.

        Kadir Has Üniversitesi Rektör Yrd., Sabah Gazetesi Yazarı HASAN BÜLENT KAHRAMAN

        ‘Sadece uzmanlar konuşsun demek kabul edilemez’

        Uzmanların, belli konuların uzmanlık kısmına dönük açıklama yapması elbetteönemlidir. Ama bir toplumun şu veya bu düzeyde öne çıkmış olan kişileri belli bir ciddiyet, belli bir bilgi birikimi ve belli bir duyarlılık içinde hareket etme, görüş açıklama hakkına elbette sahip. Milyonlarca insanı etkinliğiyle kendisine bağlamış olan insanların hangi alanda olursa olsun toplumsal konular hakkında görüş açıklamayacağı, bir ülkeyi ilgilendiren en önemli konularda görüş bildirmeyeceği gibi bir düşünce çok katı, çok kaba ve hiçbir yönden kabul edilemez bir düşünce.

        Toplumun geri kalan kısmına düşen o görüşleri ele alıp tartışmaktır. Açıklanan hiçbir görüş dünyada mutlak bir boyut içermez, her görüşün doğrusu veya yanlışı vardır. Dolayısıyla görüşleri açıklamadan önce şu veya bu gerekçeyle engellemekten ziyade, açıklandıktan sonra eleştirmek bence doğrudur. Bu engellemekle eleştirmek arasındaki farkı artık iyice öğrenmemiz lazım.

        Şehir Üniversitesi Sosyoloji Böl. Öğr. Üy. FERHAT KENTEL

        ‘Benim sözümle Arda’nın sözü aynı değerdedir!’

        “Siyaset sadece siyasetçilerin işi değildir. Ya da böyle bir siyaset anlayışı ‘herkes kendi yerini bilsin’ seçkinci ve kibirli anlayışının hüküm sürdüğü klasik hiyerarşik yapılarda kabul edilen bir anlayıştır. Siyaset sokakta, kahvede, evde, fabrikada yapılır ve bir toplumun siyaseti aşağıdan yukarı yükselir. ‘Siyaset ancak yukarıda yapılır’ anlayışı eşitsizliği normalleştirmenin, meşrulaştırmanın yollarından biridir ve bu anlayış bütün dünyada giderek daha çok sorgulanır hale gelmiştir.

        Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum nasıl aynı değerde ise, Arda’nın sözü ile benim sözüm de aynı değerdedir. Mühim olan bu iki sözün birlikte ne ölçüde konuşup konuşmadığıdır. Kaldı ki, bu memlekette hem siyasetin kötü bir şey olduğuna, ama aynı zamanda futbolculuğun da matah bir şey olmadığına dair de çok uzun sürmüş bir ezber Arda gibi insanlar tararından nihayet bozuluyor. Yani ‘ne sağcıyım ne solcu; futbolcuyum’ ‘özdeyişi’nin artık ne kadar anlamsız bir laf olduğu ortay çıkıyor. Siyaset herkesin sorumluluk alanı içindedir; futbolcu da sanatçı da, bu memleketin dertleriyle ilgili ise, tabii ki Arda da konuşacak.

        Üstelik Arda konuştuğu zaman, bu memlekette çok uzun zamandır bir yerlerde konuşulan, ama bir türlü duyulmak istenmeyen barış dilini konuşuyor. Arda’nın konuşması, savaşın, nefretin diline değil, barışın diline hizmet ediyor. Arda’ya teşekkür etmeliyiz bütün farklı insanların ortak acılarına tercüman olduğu için. Ve keşke ‘siyasetçi’ denilen kişiler de onun kadar barış dilinden konuşabilseler...

        Diğer Yazılar