Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yerli kömürün ekonomiye kazandırılması konusunda tartışma var, yeterli icraat yok. Son 10 yılda yapılan keşif çalışmalarıyla kömür rezervlerinin miktarı artmasına rağmen, bu kaynağı ekonomiye kazandıracak yatırımlarda geç kaldık. Kamu tarafı hem yavaş davrandı, hem de özel sektörün bu alanda faaliyet göstermesini destekleyecek adımlar atmadı. İthal kömüre sağlanan kolaylıklar da maalesef yerli kömüre gösterilmedi. Bunlar olurken, sapla samanı birbirine karıştıranlar, yerli kömür karşıtı lobiler olarak ortada arz-ı endam eder oldu. 2014’te kömür madenlerinde yaşanan kazalar ile yerli kaynakların ekonomiye kazandırılmasının ayrı konu başlıkları altında değerlendirilmesi gerekir. Kamu, yerli madenlerin değerlendirilmesi için çıktığı ihalelerde, teknik ve mali profili yüksek, konusunda uzman şirketlere yönelik düzenleme yapar, dünyadaki en gelişmiş kömür yakma teknolojisine sahip termik santrallarının ülkemize gelmesine öncülük ederse, sektör kendiliğinden toparlanacaktır. Kazalar böylece azalacak, yerli kömür de yeraltında yatmak kurtulacak, istihdamla, katma değerle, cari açığı düşürme etkisiyle Türkiye ekonomisini güçlendirecektir. Yerli madenlere ne kadar değer verirsek, o derece verimliliği artırabilir, ekonomik olmalarını sağlarız.

        Hesap ortada: Yaklaşık 10 yıl önce 8.3 milyar ton olarak bilinen rezerv, araştırmalarla bugün 14 milyar ton seviyelerine çıkarılmış durumda. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) bütçesinin artırılmasına paralel olarak kömür rezervlerimiz de artı, ancak bu kaynağı kullanma, ekonomiye kazandırma, enerjide ithal girdiyi aşağıya çekme konusunda aynı bilinçli davranışı gösteremedik. Halbuki yıllık sondaj çalışmaları 100 binden 1 milyon metreye yükseltildiğinde, bu alanda yatırımlara da aynı şekilde eğilmek gerekiyordu. Sadece kömür değil, birçok maden varlığının bilinenden çok daha fazla olduğu bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkarılırken, nasıl değerlendireceğimiz hususunda galiba biraz ağır davrandık. Mesela kömür rezervi 14 milyar tona çıktı, fakat biz halen daha bunun yaklaşık 1 milyar tonunu kullanabilmişiz.

        Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın yurtdışından verdiği örnekler şüphesiz yerli kömürü değerlendirmede almamız gereken epeyce bir mesafe olduğunu gösteriyor. Fakat ne zaman harekete geçeceğiz? Üstelik dünyada kömürden elektrik üretimi için çok gelişmiş teknolojiler var. Çevreye duyarlı, doğalgazdan daha az karbon salımı yapan örnekler söz konusu. Kanadalı “SaskPower” şirketi, yeni geliştirdiği Boundary Kömür Bazlı Enerji Santralı’nda (Boundary Dam Power Station-BD2) karbon salımını % 90 oranında azaltmış. Bu santral aynı zamanda dünyada linyit gibi düşük değerli kömürle çalışan, maliyet olarak doğalgazla eşdeğer olan ilk ve tek proje. Bu teknolojiden faydalanmak isteyene de kapı açık.

        Ayrıca Türkiye’de de bir şirket, en düşük kalorili yerli kömürü bile en iyi şekilde yakacak, havaya en fazla doğalgazdan elektrik üreten termik santrallar kadar karbon salımı yapacak bir teknoloji geliştirmiş, ama pek ilgilenen olmamış! Ya da ilgili mercilere ulaşamamış olmalılar. Bu konulara önem veren Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ile Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın dikkatine...

        Halen daha Türkiye’de kalorisi bahane edilerek önüne engeller konan, kazalarla da önüne set çekilmek istenen, ithal kömür ve doğalgaz karşısında bir türlü fırsat bulamayan yerli kömürün önünü açmaz isek, ekonomimizin büyümesinin de önüne geçmiş oluruz. Almanya’nın kömürden elektrik üretim oranının yüzde 43’lerde olduğunu, bunu yüzde 51’e çıkarma kararı aldığını belirten Enerji Bakanı Yıldız, ABD’nin kömürden elektrik elde etme oranın da nükleerle birlikte yüzde 50’nin üzerinde olduğunu dikkat çekerek ilginç bir saptamada bulunmuş: “Dünyada hal böyleyken biz kömür santralının yapılıp yapılmamasını tartışıyoruz. O zaman şöyle derler: Mahallenin delisi biz miyiz arkadaşlar?” Ben de katılıyorum, akıllı olalım arkadaş!

        Diğer Yazılar