Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son 2-3 yıllık ekonomi performansımız ve özellikle ihracat rakamlarımızla, 2023’te 500 milyar dolar hedefini yakalama şansımız zor değil, neredeyse imkânsız. Bununla birlikte Türkiye’nin ihracatında istenen ve hedeflenen büyümeyi yakalaması için makul ve mantıklı bir stratejimizin olmadığına inananlardanım. Ulaşım, enerji, savunma sanayii ve sağlık endüstrisinin önünü açacak, Türk mühendislerinin araştırmalarıyla fark yaratacak nitelikli ürünler geliştirme hususunda çok gerilerdeyiz.

        Eğer ihracatı yeterince büyütemiyorsak, en büyük payı kendi beceriksizliğimize vermemiz gerekir. Geçen hafta savunma sanayiindeki ihracat artışını, Savunma ve Havacılık Sanayii İhracatçıları Birliği (SSI) Başkanı Latif Aral Aliş, Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir’in de iştirak ettiği toplantıda açıkladığında önemli bir detay dikkatimi çekti. Savunma sanayiimizdeki ihracat, Türkiye ortalamasının dört katından fazla büyümüş. Ama nasıl?

        Halbuki devletimizin en sorunlu alanıdır, savunma sanayiinde ihracat yapmak. Savunma sanayii dendiğinde; ithalat, komisyonculuk, hazır alımlar akla gelir. Hatta yerli ve milli üretmeye kalkanlar varsa, onların bir vesileyle cezalandırılması, önlerinin kesilmesi de klasik Türkiye geleneğidir. Böyle bir sektörde taşlar azıcık yerinden oynayınca büyüme rakamları şaşırtıcı oluyorsa, tüm taşları makul ve mantıklı adımlarla yerinden oynatmaya kalksak kim bilir neler olur?

        SANAYİSİ GÜÇLÜ OLMAYAN ORDU!

        Ne olacağını söyleyeyim; Türkiye güçlü ordusuyla dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor, ama savunma sanayiindeki büyüklüğü ve pozisyonuyla durumu tezat oluşturuyor. Platform araçlarını; uçağını, tankını, helikopterini, deniz araçlarını, hatta piyade tüfeğini bile dışarıdan alıp, ordusunu donatan bir ülkenin, ne kadar güçlü olduğu bu çağda tartışmalı bir konudur.

        Dünyada ilk 100 savunma sanayii şirketi arasına en az 7 Türk markası sokma hedefi güzel. Ancak, markalaşmaya çalışanlara devletin gölge etme araçlarının da ortadan kaldırılması lazım. Ayrımcılık, kayırmacılık yapılmadan başarılı olanlar desteklenirse başarı gelir. 7 değil 10 marka da sokabiliriz ve buna inananların başında geliyorum. Çünkü devlet eliyle yakın tarihte bile batırılan özel şirketleri de biliyorum.

        Peki, sektör başarı için ne istiyor? Şu tuhaflığa kulak verin: “TSK ve Emniyet Genel Müdürlüğü yerli ürünleri tercih ederse, dış pazarlarda elimiz oldukça güçlenecek.”

        Devletin bundan daha iyi gölgesi olur mu?

        Güneş enerjisiyle dünya turu için az kaldı...

        Hafta sonu Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) başkenti Abu Dabi’deydim. Amacımız güneş enerjisiyle çalışan Solar Impulse 2 (SI2) uçağını dünya turu için uğurlamaktı, lakin 1 Mart tarihi hava şartları sebebiyle önce 3 sonra 7 Mart’a ertelendiğinden, pilotlar ve 140 kişilik ekibin bir kısmıyla sohbet ettim. Heyecanlarına ortak olup, pazar sabahı da SI2’nin test uçuşunu ve inişi izledim. SI2, tek kişilik bir uçak ve iki pilot dönüşümlü olarak kullanıyor, ancak arka planda da önemli bir destek ekibi var.

        Uçuşlar, projeyle paralel yürütülen faaliyetler, dünyanın ilgisini çekmek için bir tür şov diyebileceğim organizasyonlar, tanıtımlar yapıyorlar. Yeni sponsorlar, destekçiler temin ediyorlar.

        Mesela Türkiye’den tek destek veren Brisa için SI2 uçak ve ekibinin bulunduğu Al-Bateen Excutive Airport’ta bir bilgilendirme töreni düzenlendi. Abu Dabi Büyükelçimiz M. Levent Bilgen ve Brisa Genel Müdürü Hakan Bayman ile birlikte nasıl bir hayalle yola çıkıldığını dinledik. SI2 uçağıyla ne yapılmak istendiğini, nasıl bir dünya turu olacağı, beklenen zorlukları gibi detaylara, hangarda ilk elden bir kez daha kulak verdim. Şimdi nefesimi tutup, küçük bir uçağın tek damla yakıt tüketmeden, 7 Mart’ta çıkacağı dünya turunu bekliyorum?

        Diğer Yazılar