Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye yakında GSM operatörlerini, mobil iletişim pazarında dördüncü nesil (4G) için yarıştıracak. Çeşitli frekanslar üzerinde ihaleye girecek olan Turkcell, Vodafone ve Avea kazandıkları lisanslara göre yatırım için kolları sıvayacak. Bu sene sonu veya gelecek yıl hizmete girmesi beklenen (bence bu sene zor) 4G GSM hizmet teknolojisi altyapısında ise yarışacak 3 önemli şirket dikkat çekiyor; Ericsson, Huawei ve ZTE.

        Önceki yıllarda da 3 GSM operatörünün mevcut 3G altyapı hizmetlerini bu 3 şirket yapmış ve hizmet vermeye devam ediyordu. Bir üst seviyeye (4G) çıkarılmasında da dünya devi bu 3 şirket görev alacaktır. Belki bunlarla birlikte Nokia, Alcatel ve GSM altyapı pazarına yeni giren Samsung da yarışa dahil olabilir.

        Peki, Türkiye’deki şirketler 4G altyapısının neresinde olacak? Böyle bir teknoloji ülkemizde var mı? Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın (SSM) 40 milyon dolarlık teknoloji geliştirme desteğinin, sadece Ar-Ge için milyar dolarlar ayıran şirketler karşısında bir işlevi olacak mı? Daha önemlisi bu konularda nasıl bir yol haritasıyla ilerlememiz gerekir?

        İhale kriterleri arasında da kullanılan teknik altyapı ekipmanlarında belli yerlilik oranı aranacağını, konuyla ilgili olarak basın toplantısı yaptığında Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan açıklamıştı. Ancak, yaptığım araştırmalar neticesinde yerli teknolojinin yeterliliği konusunda karamsarlığa kapıldığımı buraya not etmiş olayım.

        Çünkü SSM ve ASELSAN arasında imzalanan 4G / LTE Haberleşme Sistemi Geliştirme (ULAK) Projesi’ne 40 milyon dolar ayrılmasına rağmen istenen neticeye ulaşılamadığı, hatta bir 40 milyon dolar daha talep edildiğini öğrendim. ULAK Projesi kapsamında, ASELSAN - NETAŞ - ARGELA firmalarının 4G / LTE baz istasyonunun ilk prototipi üretimini yaptıkları açıklanmıştı. Fakat GSM operatörlerinin talebini ne derece karşılayacağı, teknoloji olarak dünya devleriyle nasıl yarışacağı konusu muamma.

        Ericsson Türkiye Başkanı Ziya Erdem ve iletişimden sorumlu Başkan Yardımcısı Gülten Ramazanoğlu ile bu mevzuları konuşmak için bir araya geldiğimde, açıkçası şaşırıp kaldım. Neden mi?

        GSM hizmetlerinin lider şirketlerinden Ericsson, 30 bin Ar-Ge çalışanıyla yılda yaklaşık 5 milyar dolarlık yatırım yapıyor. Araştırmalara imza atıyor. Altyapı hizmetlerinde 20 binin üzerindeki bir rakamla en yüksek patent hakkı Ericsson’a ait. 4G’de ise mevcut patentlerin % 70’i Ericsson’un...

        Şimdi bizim 40 milyon dolar nere, 5 milyar dolar nere? Hadi diyelim ki, kamunun zorlamasıyla nüfusu 10 binin altındaki yerler için ULAK Projesi’yle geliştirilen baz istasyonlarının kullanılması için baskı yapıldı. Sonra ne olacak?

        Kendimize göre geliştirdiğimiz baz istasyonlarını ve teknolojisini dışarıya satamadıktan sonra devamı gelmeyecektir. Ayrıca sadece bir bölümünü, radyo istasyonu yapabilmek için gayret gösteriyoruz. Üstelik pazarda diğerleriyle yarışamadığı için de kullanıldığı yerlerde sıkıntıya sebep olacaktır. Acaba teknolojiye ulaşmada bir yanlışlık yapıyor muyuz, bunun sorgulanması lazım.

        Biliyoruz ki, 4G’de yüksek hıza, daha iyi kapsama alanına ve geniş kapasiteye sahip olacağız. Ancak Türkiye’nin her yerine özellikle de nüfusu 10 binin altında olan yerlere de 4G götürülmesinin de mantıklı olmadığını öğrendim. 3G’nin yeterli olduğu yere 4G yatırımı yapma makul ve fizibil değilmiş.

        3G yatırımıyla birlikte Ar-Ge zorunluluğu getirilmişti. Bu sebeple Ericsson Türkiye’de şu an bin civarında nitelikli personel çalışıyor ve yazılım ihracatı yapılıyor. Acaba işin bu tarafıyla kamunun ilgilenmesi daha mı doğru olur? Üzerinde düşünülmesi gerekmez mi?

        Misal; Türkiye’de bir şirkete azıcık para veriyoruz ve Alman Mercedes ile yarışacak veya aynı işlevi görecek otomobiller üretmesini talep ediyoruz. Ve bunu da bir yılda yapmasını istiyoruz. Böyle bir şey ne kadar gerçekçi olur?

        Yarın kaldığımız yerden devam...

        Diğer Yazılar