Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülke olarak yaşadığımız elektrik krizinin bir gün öncesinde (pazartesi), aynı saat ve hatta aynı dakikada saatler 10.37’yi gösterdiğinde bazı santrallar sistem dışı oluyor. Birinci gün yaşanan hadise ikinci gün de (salı) tekrarlandığında, tüm Türkiye’deki elektrik enterkonnekte sistemini domino etkisiyle zaafa uğratan gelişmeler yaşanıyor ve ülkenin şalteri iniyor.

        Ülkemizde halihazırda Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ) bünyesinde, merkezi Ankara’da olan ve ülke çapında da ona bağlı olarak hizmet veren 9 ayrı “yük tevzi merkezi” bulunuyor. Bu merkezler, elektrik hizmetlerinin güvenli, dengeli yürütülmesini sağlayan, üretim ve tüketim arasında balansı yapan, sisteme giren ve çıkanları takip eden, santrallarla dinamik ilişki içindeler. Eğer buralarda neler olup bittiği iyi incelenmezse tüm Türkiye’yi elektrik krizine sokan hadisenin sebebini bulmak da imkânsız olur.

        Bu tarz krizlere, sisteme dahil olan ani giriş/çıkışların iyi yönetilmemesinin sebep olduğu ve akabinde “sistem oturması” meydana geldiği biliniyor. Elektrik arz eksikliği veya talep fazlalığı, zamanında bu merkezlerden kontrol edilemez, yönetiminde zafiyet gösterilirse problem olur. Hatta art niyetli girişimlere de bu kontrolsüzlük direkt olarak kapı aralar ve kriz çok masumane görülebilir.

        TEİAŞ Genel Müdürü Kemal Yıldır, alanında Türkiye’nin uzman isimlerinden biri. Hatta bu işi en iyi yapacak isimlerin başında geliyor. Şimdi böyle bir ismin başında olduğu kurumun çatısı altında iç hesaplaşma yaşanması da aklıma gelmiyor değil. Yöneticilerine ve sisteme şu veya bu sebeplerden dolayı zarar vermek isteyenler olabileceğine dair söylentilere de kulak kabartmak gerek.

        Türkiye elektrik sistemini ve piyasasını bilen uzmanlarla mesai sarf ettiğimde, sorunun kaynağı olarak tahmini önemli bulgular “yük tevzi merkezleri”ni gösterdiğinden bu konuyu önemsiyorum. Aynı kaynaklarımla çalışmalar yapıp, ilk gün Blomberg HT’de açıklayıp, haberturk. com’da bu açıklamalarıma yer verildiği üzere, Ege Bölgesi’nde 1700 ile 3000 megavat arasında güç üreten santralların sistem dışı olması nedeniyle, enterkonnekte sisteminde frekans düşüyor. Ardından Samsun’da bir santral devre dışı kalıyor. Sonra ülke genelinde elektrik kesintilerine sebep olacak gelişmeler yaşanıyor.

        Halbuki “yük tevzi merkezleri”nin asli görevlerinden ön önemlisi, sistem dışına çıkan santralların gücünü ikame edecek adımları atmak. Eğer ikame güç konusunda sıkıntı yaşanıyorsa, elektrik sıkıntısını o bölgeyle sınırlı hale getirerek tüm sisteme zarar vermesinin önüne geçilmesi icap ediyordu.

        Yaşananlar kriz gösteriyor ki, bu hususa uyulmamış veya geç kalınmış ya da... Çünkü “yük tevzi merkezleri”nin çalışma ilkelerinin başında kriz senaryoları yer alıyor. Zaten görevleri de bulundukları bölge ve sonrasında ülke genelindeki elektrik frekansını (akım/ gerilim) istenen optimumda tutmaktır. Bunun optimum sınırı da 50 hz seviyesi. Eğer frekans 48 hz’e ve altına iniyor ve tedbir alınmıyorsa, kriz göstere göstere geliyor demektir. Böyle bir krizin oluşması da, bin megavatlık bir santralın kontrol dışına çıkması demektir.

        Özetle; krizde yönetimsel hatalar olabilir. Elektrik krizinin nedenlerini bulmak için gayret göstermek yerine senaryolara kafa yorulursa, karşımıza alakasız ama gerçekmiş gibi konular da çıkabilir. Böylece sorun bir süre ertelenir, ama yeni bir elektrik krizinin önüne de geçilemez. Somut veriler olmadan, terör, siber saldırı, doğalgaz çevrim santrallarının devre dışı olması veya mevcut arıza senaryoları üzerinde durulursa gerçekle yüzleşme şansını da kaybederiz.

        Diğer Yazılar