İlk biyolojik ilacımız 2017'de hazır
Bilindiği üzere ülkemizde, son yıllarda, hastaneye, doktora ve ilaca erişimde parmakla gösterilen başarılar sağlandı. Ancak ilaç endüstrisi tarafında aynı başarıyı yakaladığımızı söylemek mümkün değil. Zira bu alanda başarılı olmak için çok daha farklı parametreler gerekiyor. Fakat buralarda da başarılara imza atmak üzereyiz. Nasıl mı? Türkiye’nin özgün ilk biyolojik ilacı 2017’de hazır olacak ve dünyanın istifadesine sunulacak. Siz bunu önemli bir gelişme olarak lütfen bir kenara kaydedin. Ben de size bu başarının aşamalarını anlatayım.
Yıl 2013. Chicago’da yapılan uluslararası biyoteknoloji fuarına, Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile birlikte katılıyoruz. Türkiye heyetindeki Selçuklu Holding Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Öncel ve İLKO İlaç Genel Müdürü Hatice Öncel, burada, Korelilerle biyoteknoloji konusunda önemli bir anlaşmaya imza atıyorlar. Şu an THY Yönetim Kurulu Başkanı olan dönemin Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı’nın da katkılarıyla, İLKO İlaç ve Güney Koreli biyoteknoloji firması Genexine arasında % 50-% 50 ortaklıkla İLKOGEN firmasının temelleri atılıyor. Böylece Türkiye’nin ilk biyoteknolojik ilaç araştırma-geliştirme, üretim ve uluslararası pazarlama yatırımına öncülük edecek şirket ortaya çıkıyor.
Yıl 2014. Güney Kore’de Genexine firmasına Selçuklu Holding yöneticileriyle ziyarette bulunuyoruz. İki taraf arasındaki anlaşmanın detaylarını ve yol haritasını öğreniyoruz. Genexine, ürünlerin patent haklarını İLKOGEN’e devredecek, Ar-Ge danışmanlığı ve know-how transferi yapacak. Böylece İLKOGEN, Türkiye’de biyolojik ilaç geliştiren ve üreten konuma gelecek.
Ve yıl 2016. Genel Müdür Hatice Öncel, İLKOGEN’deki son durumu özetliyor: “Biyoteknoloji üzerindeki çalışmalarımızla ilgili olarak, geçtiğimiz dönem zarfında İLKO Araştırma Merkezi’nin İstanbul Teknopark’ta Biyoteknoloji Ar-Ge birimini kurduk ve yurtdışından tersine göçü de sağlayarak yetkin bir Ar-Ge kadrosu oluşturduk. Bu kadro Güney Koreli ortağımız ile paralel çalışmalar yürütüyor. İlk ürünümüzün hastalar üzerinde çok merkezli (Avrupa, Türkiye ve Güney Kore dahilinde) klinik çalışmalarına başladık. 2016 dördüncü çeyrekte tamamlanacak ve inşallah 2017’de ilk mahsule doğru adım atmış olacağız.”
Tersine beyin göçünü birazcık açayım. Amerika ve Avrupa’daki 4 Türk bilim uzmanının, biyolojik ilaç geliştirilmek üzere davet edilerek bu çalışmalarda yer almaları sağlanmış. Böylece önemli bir başarı yolunda işler planlandığı gibi yürümüş. Netice itibarıyla, ilk biyolojik ürün olan yoğurdun mucidi Türkler, 2017’de ilk biyolojik ilacı üretecek.
YERLİ KÖMÜR, SİZLERE ÖMÜR OLMAYACAK...
Defalarca yerli kömürün ekonomiye kazandırılması için yazı kaleme aldım ve bu köşeden kömürün elektrik enerjisine dönüştürülme aşamasında çevreye doğalgazdan daha az zarar veren önemli teknolojik gelişmeleri de paylaştım. Amma velakin ilgilenen olmadı. Neden karşılık bulmadığını, doğalgaz tartışmaları eşliğinde, yeniden sorguladığım şu günlerde, Enerji Bakanı Berat Albayrak’ın yerli kömür üzerine yaptığı sektöre cesaret veren değerlendirmeler gündeme geldi.
Bakan Albayrak, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Türkiye’nin enerji arz güvenliğini sağlamaya yönelik hedefleri arasında, linyit ve taşkömürü kaynaklarının önemli bir bölümünün 2023’e kadar elektrik enerjisi üretimi amacıyla değerlendirileceğini zikretti. Bu önemli bir stratejik değişikliğe işaret ediyor.
Elektrik enerjisi üretimi portföyünde, yerli kömürün payının artırılacak olmasının ülke ekonomisine de çok yönlü katkıları olacaktır. Yurtdışına enerji kaynaklı ödenen paralardan tutun, istihdama, rezervlerin bulunduğu bölgelerin kalkınmasına kadar, Türkiye’ye katma değer sağlayacak enerji politikası anlamına geliyor. Şimdiye kadar olan ihmallerin de önüne geçiliyor. Zira geçen yıl hizmete giren Aksa Enerji’nin Göynük Termik Santralı’nı saymazsak, son 14 yılda yerli kömüre dayalı tek bir santral dahi kuramadık.
Daha fazla söze gerek var mı?