Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn’un Türkiye’ye ekonomik yaptırım uygulanabileceği yönündeki açıklamasına Almanya’dan verdiği cevaba dikkat etmek gerekiyor. Avrupa Birliği’ne (AB) yön veren ülkelerin başında gelen Almanya’nın Türkiye’ye yaptırım uygulamak gibi bir düşüncesi yokmuş. Terör hadiselerinde, darbe girişimlerinde ve terör örgütlerinin Avrupa’daki faaliyetlerinde Türkiye’nin hiçbir zaman yanında olmayan, tepki koymayan AB ülkeleri iki sebepten yaptırıma sıcak bakmazlar. Birincisi, Türkiye’nin Batı ittifakından uzaklaşmasının zararı onlara da dokunur. İkincisi ise başlarının yeterince dertte olduğu şu günlerde yaptırım gibi bir eyleme soyunmaları zor. Konu sadece Brexit değil. İngiltere’nin birlikten ayrılma yönünde aldığı kararı takip eden ve AB ekonomisini etkileyecek, hatta sosyal yansımaları da muhtemel başka gelişmeler de söz konusu.

        Mesela kısa süre önce AB’nin geleceğine yönelik endişeli değerlendirmeler yapan Euro Bölgesi’nin kurucularından Prof. Otmar Issing, ortak para sisteminden çıkış stratejisi geliştirilmemesinin büyük bir hata olduğuna dikkat çekmişti. Avrupa Merkez Bankası’nın ilk baş ekonomisti Issing, BBC’ye yaptığı açıklamada Euro Bölgesi’ndeki fay hatlarının devam ettiğini belirtmiş, özellikle Yunanistan, Portekiz ve İtalya’da ekonominin zayıf seyretmesine dikkat çekmişti. Hatta Issing’e göre ortak para sisteminde reforma gidilmezse Euro Bölgesi dağılabilir.

        Dahası var. Alman ekonomist Issing, Londra’yı bekleyen tehlike Brexit’in Euro Bölgesi’nde nasıl bir etki yaratacağını henüz kestiremediğini söylüyor. Şimdi böyle bir tabloda Avrupa’nın tuzu kuru ve en küçük ülkesinin yaklaşımıyla AB, Türkiye’ye yönelik yaptırım içine girebilir mi?

        Kömür gerçeği ve yenilenebilir enerji hakikatleri...

        Gündeme yerli kömür gelince her kafadan farklı sesler çıkmaya başladı. Özellikle Fukuşima Nükleer Santralı’nda 2011’de meydana gelen kaza sonrasında Almanya’nın dünya kamuoyunu da manipüle eden açıklamasının referans alınması ciddi kafa karışıklığına sebep oldu. Almanya, olayın akabinde nükleer enerjiden çıkış kararı aldığını açıklamasına rağmen, yerini neyle ikame edeceğine dair tatminkâr cevaplar verememişti. Tüm nükleer santrallarını kapatma yönünde verdiği karar da kendiliğinden rafa kalkmış gibi görünüyor.

        Ancak Almanya’nın nükleerden vazgeçip yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneleceğine dair açıklamaları sonrasında, dünyaya ciddi anlamda rüzgâr, güneş gibi alanlara yönelik ürün sattığını, lobi yaptığını hatırlatmakta fayda var. Bu sebeple önceki gün hükümetin açıkladığı eylem planında enerji yatırımlarında yerli teknolojiye vurgu yapılması, yerlilik oranlarına dikkat edileceğinin açıklanması çok yerinde olmuştur. Umarım bunun takibini yapacak mekanizmalar da kurulur.

        Mesela Almanya, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimini 2050 yılına kadar % 80 seviyesine çıkarmayı amaçladığını duyurdu. Bu hedefin pratikte bir karşılığı yokken, niçin böyle yaklaşım sergilediğinin işin erbapları tarafından yeterince sorgulanması gerekir. Evet, Almanya, rüzgâr ve güneşten ürettiği elektrikte 2015 yılında % 19 oranını yakaladı. Toplam elektrik üretimi içinde rüzgârın payını % 13.5, güneşin payını ise % 5.9 seviyesine çıkarması önemli bir başarı, ama asıl başarı bu alandaki teknolojilerini dünyaya pazarlamasıdır. Üstelik tek başına yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmakla enerji arz güvenliğinin sağlanmayacağının bilinmesine rağmen bilinçli olarak gelecek hedeflerini yüksek tutarak teknoloji satmayı amaçlıyor.

        Halbuki aynı Almanya, değişik kaynaklardan ülkemizin yaklaşık 2.5 katı enerji üretiyor. 2015 rakamlarıyla nükleerin payı % 14, fosil (kömür vs.) kaynaklı enerjinin ise % 51 civarındaydı. Nereden bakarsanız bakın Almanya’nın elektrik üretiminde ağırlığa sahip olan mevcut enerji kaynaklarının yerini yenilenebilir enerjiyle doldurması imkânsız. Pratik karşılığı da yok. Çünkü güneş ve rüzgâr kesintisiz enerji kaynakları değildir. Baz güç de olamıyorlar. Bu durumda Almanya gerçeğine kömür santrallarını çalıştıran, nükleeri henüz kapatmayan ve yenilenebilir enerji teknolojileri verileriyle bakılarak pozisyon alınması gerekiyor. Çevre ve verimlilik açısından da aceleci yenilenebilir enerji yatırımlarına hassaten dikkat gerekiyor.

        Diğer Yazılar