Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ulaştırma Bakanlığı’nın uhdesinde faaliyet gösteren Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) “Yeni Yolcu Hakları” yönetmelik taslağını hazırlayıp paydaşlara sunmuş. Havayoluyla seyahatini daha kıymetli ve güvenli kılan, yolcu-havayolu arasındaki meselelerde “gri” olan konuları da açıklığa kavuşturmayı amaçlayan yeni çalışmada, sorumluluk tamamıyla havayolunun sırtına yükleniyor. Yolcu açısından “sorun yok” gibi görünüyor, ama tek sorumlunun havayolu olarak düşünülmesi biraz sorunlu gibi. Yeni düzenlemeyle birlikte “gri” alanlar yolcu lehine düzeltilmek istenirken, havayolları adına da ilave maliyetler getirecektir. Gelecek ek maliyetler de toplam ulaşım faaliyetleri içinde eritileceğinden, yansıması da yine yolcuya olacaktır.

        Halbuki mücbir sebepler dışındaki birçok uçuşun aksaması veya gecikmesi, havalimanlarının yerine getiremediği/getirmediği hizmetlerden kaynaklanmaktadır. Uçakların meydanlara iniş- kalkışını sağlayan teknik donanımlarda aksaklık olunca, meydana gelen aksakların faturasını havayolları ödemektedir. Aynı şekilde bu kış Atatürk Havalimanı’nda yaşanan kar problemi sebebiyle de başta Türk Hava Yolları (THY) olmak üzere birçok şirket uçuşlarını iptal ederek yolcularını İstanbul’da ve çeşitli uçuş noktalarında ağırlamak zorunda kaldı. Kardan kaynaklanan maddi kayıpların hepsinin faturasını da havayolları ödedi. Peki, ülkemizde havalimanlarının tek otoritesi olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi’nin (DHMİ) kusurlarından kaynaklı zararlar, neden havayollarına fatura ediliyor?

        Hasılı Ulaştırma Bakanlığı, SHGM kanalıyla yolcu-havayolu ilişkilerini düzenlerken, çatısı altındaki DHMİ kanalıyla da sektörü çok yakından etkileyen işletmecilik yapıyor. Farz edelim ki, DHMİ tarafından yeterli tecrübesi olmayan bir kişi yönetici olarak atandı. Ve sonrasında çeşitli problemlere sebep oldu. Havayolları sıkıntı yaşadı, yolcular mağdur oldu. Şimdi bu durumda sıkıntının asıl kaynağına bir müeyyide uygulanmazken, havayoluna deniyor ki yolcuyu mağdur etme. Maddi ve manevi külfetine katlan. Bana pek adil gelmiyor.

        Dolayısıyla DHMİ kaynaklı başta rötarlar olmak üzere çeşitli sorunlar için de yeni regülasyonlar gerekiyor. Aksi halde yolcuhavayolu ilişkilerinde meydana gelen problemlerin kaynağında tek sorumlu adres olarak havayollarının gösterilmesi ne derece adil olabilir? Yolcu hakları düzenlenirken, havayollarının hizmet almak zorunda olduğu meydan ve terminallerin de dikkate alınması gerekmez mi? Yolcunun yaşadığı sorunun temelindeki problemin asıl kaynağı hava meydanı, yani DHMİ ise niçin faturayı THY ve diğer şirketler ödemek zorunda kalsın? Madem ortada bir taslak var, benim bu görüşlerimin de herhalde bir katkısı ve önemi olacaktır.

        Havayoluyla seyahat eden yolcuların sahip olduğu haklar ve bu hakların geçerli olduğu durumlar ile yolcuların uçağa kabul edilmediği, uçuşlarının iptal ve tehir edildiği veya alt/üst sınıfa yerleştirildiği durumlardaki asgari haklarını belirlemek için yeni düzenlemeler yapılacakmış. Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Talimat (SHT-YOLCU) taslağı hazırlanıp sektörün görüşlerine sunulduğu için düşüncelerimi paylaşmak istedim. 10 Mart’a kadar görüş bildirilmesi gerekiyormuş, benim görüşlerim de bu şekildedir. Bakalım nasıl bir talimat çıkacak?

        AVRUPALI TURİSTİ UNUTACAK MIYIZ?

        Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısındaki en dramatik düşüşün Avrupa kaynaklı olduğu bir gerçekle yüz yüzeyiz. Almanya ve Hollanda ile yaşanan siyasi gerginliğin dışında ele almamız ve ihmal etmememiz gereken konu turizmdir. Çünkü epeyce bir süredir ülkemizde terör kaynaklı bir hadise yaşanmıyor, ancak bu duruma dikkat çekecek şekilde Avrupa’da ihtiyaç duyulan tanıtımlar yapılmıyor.

        Yıllarca ikinci sırada olan Rus turist toparlanıyor, ama bir numara olan Alman turist tarafında bir hareketlilik yok. İstanbul’a gelen yabancı turist sayısının, bu senenin ilk aylarında, 16 yıl sonra ilk defa düşmüş olmasını yılbaşındaki malum hadiseyle açıklayabiliriz, ama başta Almanlar olmak üzere azalan Avrupalı turist için gerekçe üretmeden tanıtım faaliyetlerine ağırlık verilmesi şart. “Tanıtım” adı altında para harcamayı kastetmiyorum. Profesyonel bir şekilde netice alabileceğimiz eylem gerekiyor.

        Diğer Yazılar