Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşanan onca olumsuz gelişmenin verdiği ruh haliyle okuma yaptığımızdan beklentilerin de üzerinde gelen büyüme rakamı sürpriz oldu. Halbuki en iyimser beklenti bile % 4 seviyesinin ötesine işaret etmiyordu. Netice itibarıyla hiçbir bahane başarının yerini tutmayacağından, ortaya çıkan büyüme oranlarıyla ilgili motivasyonun devam ettirilmesi için adımlar atılması gerekiyor.

        Güçlü bir yüzde 5’lik büyümeye en büyük katkıyı vatandaş ve devletin tüketimi katkı vermiş olabilir, alınan önlemlerle de ihracat tarafındaki artışların da etkisi olabilir, ama ithalat tarafının da sürekli gündemde tutulması gerekir. Özellikle Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) yeniden “İhracatta rekor kırıyoruz” hikâyelerine dönmesine dikkat edilmesi icap ediyor. Zira ihracatta koyulan hedeflerin çok gerisindeyiz.

        Artık Türkiye, ihtiyacı olan oranlarda ve kaliteli büyümesi için beyin fırtınası yapılmalı. Sadece orana değil, büyümenin içeriğine de odaklanıp istihdama, katma değere, üretime, yabancı sermaye çekmek için yol haritaları da lazım geliyor. Mesela, dericileri, ayakkabıcıları dinleyip alınan önlemlerle sektörün nasıl dönüştüğünün iyi tahlil edilmesi öyle sanıyorum çok şeylere öncülük edecektir. Yüzde 85 olan Uzakdoğu’dan yapılan ayakkabı ithalatının bitirilmesiyle nelerin değiştiği ortada. Hasılı sadece ihracat rakamlarıyla, özellikle de ithalat rakamlarından bir ay önce açıklanan neticelerle Türkiye önünü göremez.

        Türkiye İstatistik Kurumu’nun da veri açıklama stratejisini TİM ve diğer ilgili kurumları dikkate alarak yeni bir dönem başlatması iyi olacaktır. TÜİK’in, milli gelir verilerini tüketim ve üretim olarak birlikte açıklarken, benzer tabloyu ihracat ve ithalatta da uygulayarak farklı yerlerden gelen ve mukayese edilme imkânını ortadan kaldıran bilgilerin de önüne geçmesi faydalı olmaz mı? Yüzde 5’lik büyüme motivasyonuyla başarının sürdürülebilir olması için daha fazla çalışmaktan başka çare yok.

        TANK, TÜRKİYE İÇİN YENİ BİR DÖNEMİ BAŞLATACAK

        Uzun soluklu bir proje olan Altay tankında, Türkiye’nin aşması gereken önemli dönemeçler olduğundan, ihale sonrası seri üretim sözleşmesinin bu sene imzalanmasıyla da her şey bitmeyecek, bilakis yeni başlayacaktır. Çünkü seri üretime başlanacak yıl olarak 2020 işaret ediliyor ve 2 yıllık bir zamanda ne gibi sürprizler yaşanacağı belli değil. Tank üretimi sadece şirketler için değil, Türkiye için de yeni bir dönem anlamına geliyor.

        Netice itibarıyla bu yıl sonuna kadar ihalenin yapılıp ilgili şirketlerin belirlenmesi için Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın önünde bir takvim var. İlk hedef Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) talep ettiği 250 adetlik paketin karşılanması. Sonraki aşamalarda ise ihracat kısıtlarının aşılmasıyla birlikte yurtdışına pazarlanması söz konusu olacak.

        Bu arada Koç Grubu’nun yanı sıra bu konuda adı geçen diğer şirketlerin de çeşitli konsorsiyumlar altında ihaleye katılması mümkün.

        Diğer Yazılar