Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yakın geleceğin en önemli savunma meselesi hiç şüphesiz “siber güvenlik” olacak. Ülkeler, şirketler, şahıslar, kamu kurumları, silahlı kuvvetler, hasılı yaşamın her noktası siber saldırılardan etkilenecek; bunun için de ciddi önlemler, yatırımlar ve daha önemlisi örgütlenmeler gerekecek. Ancak bu örgütlenmenin nasıl olacağı halihazırda tartışılan en önemli husus.

        Türkiye’de “siber güvenlik” alanında kurumsallaşma 2012’den bu yana Ulaştırma Bakanlığı çatısı altında yapılmaya çalışılıyor. Dünyadaki durum ise daha farklı. Hatta işin tabiatı da bir bakanlık çatısı altında olmasını zorlaştırıyor. Tamamen bağımsız bir kurum ve onun yanında ilgili kamu, yarım kamu ve özel şirketlerin kümelenmesi gibi bir yapıyı gerektiriyor. Sadece kamu tekeliyle de “siber güvenlik” sağlanamıyor.

        Ülkemizde ise yaklaşık 4 yıl önce “Siber Güvenlik Kurulu” oluşturulması için Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na görev ve yetkiler verildi. Bakanlık, bugünlerde bir adım daha atarak, ilgili yasanın çıkması için gayret gösteriyor. Ancak “siber güvenlik” birçok ülkede, bizdeki Türk Silahlı Kuvvetler (TSK) benzeri bir konumda, kurumlardan daha bağımsız olarak örgütleniyor. Dolayısıyla yasa çıkarılırken dikkat edilmesi şart.

        Mesela Fransa’da, bağımsız yapı ve yanında Thales gibi bir şirket var. Thales, kurumları belli periyotlarda denetliyor, test ediyor ve sonuçları ilgili kuruma raporluyor. Yapılması gereken aksiyonları da ilgili kurum, belli bir süre içinde yapmazsa yaptırımlar gündeme geliyor.

        Türkiye’de kabiliyetleri olan kamu/özel şirketler de “Siber Güvenlik Kurumu” gibi bağımsız bir yapının yanında olursa bir anlamı olur. İlgili yasa bu detaylar düşünülerek ve bağımsız bir kurum özelinde dizayn edilirse, e-devletten tutun, hayatın her alanında “siber güvenlik” sağlanmasında başarıya götürme fırsatı sunabilir. Yoksa sıkıntı yaşanır.

        *************

        YÜKSEK HIZLI TREN’DE NEDEN GEÇ KALINDI?

        TC Devlet Demiryolları (TCDD), Eskişehir’de kurulu TÜLOMSAŞ’ta üretilmesi planlanan 96 adet Yüksek Hızlı Tren (YHT) seti için 23 Kasım’da ön yeterlilik ihalesine çıktı. Ön yeterlilik değerlendirmesinde son tarih 25 Ocak 2018. YHT setlerinin üretimi, teknoloji transferiyle birlikte üç aşamada gerçekleştirilmesi amaçlanıyormuş, ama bu konuda epeyce geç kaldık, son çıkışımızın da ne kadar sağlıklı olduğu tartışmalı!

        Raylı sistem konusunda işin teknolojik boyutunu yakalamada sorunlar yaşadık, yaşıyoruz. Şehir içlerinde her markaya ait metro, hafif raylı sistemler ile TCDD’nin ülke çapında yaptığı yatırımlar için harcanan paralar, bir mantık silsilesi dahilinde olmadığından katma değer üretilemedi. Bu sebeple hâlâ milli imkânlarla hızlı tren seti yapma şansımız yok. Hafif metro yapmayı başaran özel şirketlere ise hem destek verilmedi, hem de önleri yabancıların ürünleriyle kesildiği için teknolojilerini geliştirmelerine bir yönüyle engel olundu. Bu zamana kadar da TCDD ve TÜLOMSAŞ’ta üretilen ürünlerle de mühendislik ve tasarım kabiliyeti kazanamadık. Alelacele “Hızlı Tren Seti” alımı ihalesine çıkılıyor ve TÜLOMSAŞ’ta % 74 yerlilik oranına ulaşma vaadi veriliyor. Ancak KİT’lerin mevcut yapısı düzeltilmeden başarı şansı az.

        Öte yandan çıkılan ihale bir ön yeterlilik ihalesi. Ön yeterliliği geçecek firmalar da yabancılar: Siemens, Bombardier, Alstom, CRC, Hyundai Rotem, CAF ve Stadler (BMC ile ortak girebilir).

        Bazı yabancı şirketlerin, üretimin büyük bir kısmının Türkiye’de gerçekleştirilmesiyle birlikte, teknoloji transferi de hedeflendiği için hazırlanamama durumu varmış. (Bir zamanlar TAI’de üretilen F-16 modeli gibi.) Çünkü ihale detayları sıkıntılı, takvim de çok kısaymış. Bazıları teklif vermeyebilirmiş. Diğer bir ifadeyle ideal bir yarış için zaman sorun ve ihale kriteri açmazı var.

        Ayrıca bu modelle Türkiye’nin hızlı tren seti tasarlama, mühendisliğini elde etme ve özgün olarak üretme şansı da görünmüyor. YHT setlerinin son 16 adedinde yüzde 74 yerlilik oranına ulaşma hedefi var. Paket tamamlanır, yabancı gider, özgün üretim zor olur.

        Bu kadar beklendiğine göre biraz daha üzerinde çalışılıp doğru bir modelle ihaleye çıkılması daha iyi olmaz mı?

        *************

        TANK MOTORU NE KADAR YERLİ OLABİLİR?

        Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), TÜMOSAN ile başaramadığı Altay tankı motoru için yeniden ihaleye çıktı. Güç Grubu Geliştirilmesi Projesi ile ciddi anlamda yerlilik hedefleniyor. Yüksek Hızlı Tren (YHT) setleri için de aynı niyet var, fakat aynı hedefe ulaşmak için SSM ve TCDD’nin farklı ihale modelleri söz konusu. Bu durumda Türkiye’ye teknoloji kazandırmaya çalışan iki modelden birisi yanlış. Öncelik bu yanlışlığın düzeltilmesine verilmelidir.

        İkinci husus hem tank motorunda hem de YHT’de anlamsız bir şekilde geç kalınmasıdır. Altay tankı geliştirilmesi için yola çıkıldığında, paralelinde motorun da düşünülmesi lazımdı. Hızlı tren hatları yapılırken de setleri unutuldu. Şimdi ise model konusunda karışıklık var. Teknoloji geliştirilmesi ve kaynak israflarının önlenmesi için bir ortak üst akıla ihtiyaç var.

        Diğer Yazılar