Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bürokraside yabancı otomobil hayranlığının zirve yaptığına defalarca dikkat çektim. Hatta Türkiye’de hiç yatırımı olmayan ithal oto markalarının ülkemizde pazar lideri olmalarında kamunun satın aldığı veya kiraladığı araçların etkili olduğuna da defalarca vurgu yaptım. Ancak Türkiye’de yerli üretimi önceleyen bir yaklaşım kamu tarafında, bürokrasi nazarında olmadığı için sözümüzü kimseye geçiremedik. İlgili bakanlar da zaten bu hususlarda ilgisiz oldukları için yapacak bir şey yoktu. Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in bile ithal lüks Mercedes otomobiliyle gündeme geldiği düşünüldüğünde, milli ve yerlilik hassasiyetinin memleketimizde “atta gittiği” söylenebilirdi. Ancak şimdi bu durumun bir istisnası var: Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci. Çünkü Bakan Zeybekci, artık yeni makam aracı olarak Türkiye’de üretilen Hyundai Genesis kullanıyor.

        Zeybekci, daha önce benim de defalarca gündeme getirdiğim ithal deri ürünleri meselesine el atmış, ayakkabı sektörünü ayağa kaldırmıştı. Pazardaki deri ayakkabıların yaklaşık yüzde 85’inin Uzakdoğu’dan ithal edildiği bir dönemde (2014) Zeybekci’nin formülü basitti. İthal ayakkabıya yüzde 30-50 aralığında ek vergi uygulanmasını sağladı ve yerli sanayici rahat bir nefes aldı. Bakalım ithal otoda tablo nasıl gelişecek?

        Umarım diğer bakanlar özellikle, millilik, yerlilik vurgusunu bol keseden bol bol yapan ama adım atmayanlar, Türkiye’de üretim yapan Toyota, Hyundai, Fiat, Renault, Ford, Honda gibi markaların modellerinden kendilerine makam aracı seçip kullanırlar.

        Bakan Zeybekci, “Ülkemizde binek araç üretimi yapan firmalara ait araçları kullanmak gibi bir hassasiyetimiz var” açıklamasını yapmış; ama galiba böyle bir hassasiyet sadece kendi bakanlığında var. Devletin başka hiçbir kurumunda böyle bir yaklaşım yok. Belediyelerde daire başkanları bile en lüksünden Türkiye’de üretimi olmayan özellikle Alman otoları tercih ediyor.

        Bakan Zeybekci’nin bu hususta ilginç bir de savunması var: “Gönül ister ki, Türkiye’de, işçilerimizin alın teriyle, emekleriyle üretilmiş araçları kullanalım. Ancak sık ve hızlı seyahat etme ihtiyacı nedeniyle belirli bir performansın üzerinde makam araçlarına gereksinim duyuyoruz.” Ben böyle bir savunmayı kabul etmiyorum.

        Devletin zirvesinden gayrısı bakanlar da dahil, Türkiye’de üretimi olmayan markaların ithal otolarını kullanmamalılar. Bakanlar için ülkemizde yatırımı olan şirketlerin üretimi ithal otolar tercih edilebilir.

        Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bu konu, benim yazdığım haliyle ulaştığında, önemli netice alınacağına inanıyorum. Bakan Zeybekci, ikinci defa çok yerinde bir tavır sergilemiştir. Tebrikler...

        ***********

        UBER’E VURURKEN AZICIK DURUN!

        UBER, hizmet verdiği dünyanın çeşitli ülkelerinde, kalite, güven, özgürlük, rahatlık ve şeffaflık anlamına geliyor. Ama diğer taraftan da birçok ülkede vergiden, denetimden kaçıyor, kaçmak zorunda kalıyor. Şirket olarak da şeffaf davranmıyor, davranamıyor. Dolayısıyla Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerde de mevzuatları arkadan dolanma taktikleri geliştiriyor. UBER gibi Google, Yahoo, Twitter, Instagram vb. arama motoru ve sosyal medya mecralarının dünyanın çeşitli ülkelerinde, Avrupa’da yaşadıkları meşruiyet konusu ülkemiz için de geçerli. Çözümün yolu çağın şartlarına göre hareket etmekten, düzenlemeler yapıp denetlemekten geçiyor. Başıboşluk veya yasaklar nihai çözüm olmuyor.

        Ülkemizde yaşanan UBER-taksici tartışmasında da kesin ve doğru bir sonuca gidecek adım atılmadı. Tek başına taksicileri korumak için geliştirilen yöntemler, diğer taraftan tüketiciyi cezalandırma anlamına geliyor. Üstelik bizim taksicilerin de savunulacak hiçbir yanları yok. Buna rağmen taksicileri korumak için yapılan yanlışların, ülkemizde başka sektörlere de zarar vermeye başladığının gözden kaçırılmaması lazım. Bütün VIP araçların polis tarafından çevrilip çekilmesi, lüks tüketiciyi bu araçlardan uzaklaştırmaya başlamış. VIP araç dönüşüm sektörü de bu müdahaleden zarar görüyor. UBER’in benzer araçlarla hizmet vermesinden etkilenen sektör, bu defa “UBER” diye VIP araçlara müdahale edilmesinden de zarar görmeye başlamış.

        VİP araç dönüşümü konusunda Türkiye’yi dünyada temsil eden çok iyi şirketlerimiz var. Bunların öncüsü olan DizaynVip’in patronu Erbakan Malkoç, Türkiye’nin bu sektörde dünyanın lideri konumuna geldiği bir zamanda, UBER tartışmasıyla tüm VIP araçların polis tarafından kontrol edilmesinin lüks pazara hitap eden sektörlerini zora soktuğuna işaret ediyor.

        UBER gibi şirketlerin ülkemizde çalışabilmesi için yasal altyapının hazırlanması, bu alanda da teknolojinin yakalanması gerekirken, ilkel taksiciliğimizi korumaya çalışarak kendi geleceğimizi karartmanın ne anlamı olabilir?

        ***********

        F-35’LERİ TESLİM ALMAYA GİDİYORUM...

        Muhtemelen sizler, bu satırları okurken, ben THY ile 2 adet F-35’in teslim töreni için ABD’ye uçuyor olacağım. Seçim kararı alınmadan önce mart ayında bu köşede, yine F-35 tartışması sebebiyle mayıs sonunda teslim töreni yapılacağına işaret etmiştim. Tören tarihi çeşitli sebeplerden 21 Haziran’a sarktı. Ancak 2 adet F-35 uçağının teslimiyle de tartışmalar bitmeyecektir. Gelişmeleri ABD’de Lockheed Martin tesislerinden gördüğümüz kadarıyla aktarmaya çalışacağım.

        Diğer Yazılar