Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye bu sene Rus S-400’lerini teslim alıp, hava savunma sistemini güçlendirecek. Temmuz gibi sistemler gelecek ve Ekim gibi de aktif olacak.

        Aynı tarihlerde Amerika’dan satın aldığımız F-35 savaş uçaklarının da Türkiye’ye gelmesi söz konusu. Geçen yıl 2 adet F-35 teslim aldık. ABD’de Türk pilotların eğitimleri yapılıyor. Önümüzdeki günlerde 2 adet daha teslim alacağız. Ama S-400’lerle birlikte F-35’lerin de Türkiye’de olması gerekiyor. Takvim böyle.

        Fakat tartışma S-400 alırsanız, F-35 vermeyiz noktasında ilerliyor. Ciddi kaynak aktararak proje ortağı olduğumuz F-35 savaş uçaklarının tesliminde sıkıntı çıkar mı? Amerika F-35’i pazarlık ve baskı unsuru olarak kullanıyor. Türkiye bu konuda geri adım atar mı? Bu iş nasıl sonuçlanır?

        Türkiye geri adım atmaz. ABD’de de F-35’leri zamanında vermez. Muhtemelen 2020’de hem S-400, hem de F-35’ler Türk Silahlı Kuvvetlerin (TSK) envanterinde olur.

        Türkiye’nin hava savunma sistemi konusunda müttefikleri karşısında son derece haklı olduğu bilenen bir durum. Çünkü daha önce hem tedarik, hem de Suriye sınırında savunma ihtiyacı ortaya çıktığında Amerika ve Avrupalı NATO müttefiklerimizin nasıl ayak sürüdükleri kayıtlarda var. Hava savunma sistemi için açılan ihaleye ilgi göstermediler. Türkiye’nin böyle bir kabiliyet kazanmasına da destek olmadılar. Hava savunma sistemi satın alınmak istediğinde mesela Patriot tedarikinde de sorun çıkardılar.

        Tüm bunlar ABD’ye hatırlatılıp yüzlerine vuruldukça S-400 konusunda fazla söz söyleme ve pazarlık yapma alanları olmuyor, olmayacaktır ve geri adım atacaklardır. Görünen o ki ABD, Lockheed Martin üretimi F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimini geciktirecek. F-35’in üretiminde yer alan Türkiye’den 7 şirketin işlerinde ise bir aksama olmayacak.

        Amerika’nın kol kanat gerdiği, milyar dolarlarını alıp, silahlarıyla donattığı Suudi Arabistan da Rusya ile S-400 alımı için görüşmeler yapıyor. İran korkusu mu, yoksa Rusya ile de ilişkileri sıcak tutma arzusu mu, ayrı konu.

        Ama Türkiye, bölgesinde hava savunma sistemi zayıf ülkelerden birisi.

        5G'YE GEÇEMEDEN 6G'YE TARTIŞILIYOR

        Barcelona, son yıllarda diğer özelliklerine ilave olarak telekomünikasyon ve iletişim dünyasında kongre ve fuarıyla da öne çıkan, bilinen bir şehir. Dünyanın önde gelen teknoloji fuarı Mobil Dünya Kongresi (MWC) Barcelona'da yapılıyor.

        Barcelona’daki ve benzeri başka şehirlerde yapılan kongre ve fuarlarda hayatımızda yer alan her şeye dokunan teknolojik yenilikler söz konusu. Bu fuarlarda dijital dünyaya ait her yenilik tanıtılıyor. İşin özünde iletişim var. Cep telefonları, tabletler, her türlü bilgisayarlar, internet, kablolu, kablosuz bağlantılar, nesnelerin interneti derken telekomünikasyon sektörü aldı başını gitti.

        Dolayısıyla Barcelona’daki fuarda mobil iletişim araçları, onların arkasındaki devasa mobil teknoloji şirketleriyle birlikte aklınıza gelebilecek hemen hemen her şey yer alıyor. Otomobiller, mutfak araçları, drone’lar, pilotlu, pilotsuz hava taksiler, akıllı evler, ofisler... Bir aksaklık olmaz ise önümüzdeki hafta fuarda olacağım, yeni gelişmeleri, önemli tartışmaları, konuşmaları, sunumları takip edeceğim. Elimden geldiğince de aktaracağım.

        Daha fuara başlamadan katılımcı şirketlerden mailler, davetler gelmeye başladı. Çok yoğun bir 3,5 gün geçireceğimi söyleyeyim. Bir önceki fuarda 5G ve ‘Nesnelerin İnterneti’ gündemi vardı. Ama artık 5G’nin ticarileştirilmesi aşağı yukarı tamamlandı. İş planları safhası başladı. 5G’de standartlar da belirlenmiş olduğu için somut adımlar atılıyor. Bu seneki Barcelona MWC'de ciddi anlamda 5G anlaşmaları, işbirlikleri olacak.

        Finlandiya Oulu Üniversitesi ve 5G’deki öncü şehirlerden Oulu’nun uzun süredir kablosuz bilgi ve iletişim teknolojilerinde öncü olduğuna vurgu yapılarak, ‘6G ile araştırma ve geliştirme çalışmalarına başladık’ buyurun gelin, görün deniyor. Adamlar 5G’yi tamamlamış 6G’yi tartışıyor. Bizim telekomünikasyon sektörü, kamu otoriteleri, düzenleyicilerimiz ise 4,5G’de ULAK baz istasyonunu halledemedi. Sorsan onlar da 6G’yi tartışıyordur. Peki daha önce tartıştığınız hangi işi başardınız?

        Netice itibariyle Finlandiya, Oulu Üniversitesi’nin başlattığı 6G çalışmalarını Barcelona’ya, 2019 Mobil Dünya Kongresi’ne getirecek ve dünyanın ilk 6G ürününü tanıtacak. Ve iddialılar. Nokia yıllarını özlemişler anlaşılan.

        HA NETFLIX, HA UBER

        Ülke olarak tam bir ‘Sazan Sarmalı’ yaşamıyoruz muyuz? Organize işlerde mahir olan başta taksici esnafı olmak üzere teknolojinin canını acıttığı, ucuyla hafif dokunduğu diğer ticaret erbabı ahali de dijital gelişmeler karşısında afallamış durumda değil mi?

        Peki çözüm arıyor muyuz? Çağa uygun yasal düzenleme yapıyor muyuz? Sektörü karmaşadan, yabancı etkisinden, ülkemizi vergi gelirlerinin azalmasından koruyor muyuz?

        Piyasayı dijital çağa göre düzenliyor muyuz? Maliyetleri azaltacak, kaliteyi artıracak rekabetçi bir piyasa altyapısı oluşturuyor muyuz? Kamu tarafında böyle bir hareket, kıpırdanma görebiliyor muyuz?

        Hayır. Sonra biri bitmeden, diğeri başlıyor.

        UBER-taksici tartışmasını bitmeden, Netflix-sinemacı tartışması gündeme yerleşiyor. Sinema salonlarında patlamış mısırla hem sinema sektörünü hem de halkı sarmalayanlara karşı Netflix şok bir alternatif oldu. Üstelik saçma sapan eleştiriler yapılmasına rağmen bu gelişmelerden kaçışta yok.

        Taksici, sinemacı, gazeteci... Herkesin etkilendiği bir dönemde yaşıyoruz. Dijitalleşme sebebiyle yazılı basının geldiği durum ortada, ama internet tarafında medya için bir düzenleme yok.

        Sinema sektörünün, ‘Organize İşler: Sazan Sarmalı’ filmi vizyondayken Netflix’e satan Yılmaz Erdoğan’a tepki göstermesinde kendilerince haklı olabilirler, ama bu gelişme de er-geç olacaktı. Kaçınılmaz değildi. ‘Mısır’ tartışmaları da göz önünde yaşandığı için sarmala, sarmalla cevap da fena olmadı!

        Gelelim UBER davasına.

        İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası ve Birleşik Taksi Şoförleri Derneği UBER'e erişimin engellenmesi ve firmanın Türkiye'den men edilmesi talebiyle dava açmıştı. Ama mahkeme dosyanın 5 kişilik yeni bir bilirkişi heyetine gönderilmesine karar vermiş. Yani bu işin bilirkişi tarafı da sorunlu çıkmış. Sakın ‘Neremiz düzgün?’ Sorusuyla arz-ı endam etmeyin.

        Zira bu iş bilirkişiyle marifetiyle çözülecek mesele değil.

        Davanın tarafları: Birleşik Taksiciler Derneği ile İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası, UBER Turkey Yazılım Ltd. Şti.

        Bir de davalı taraftan müdahil olan Lisanslı Taşımacılar Derneği ile yine UBER lehine müdahillik talebinde bulunan Tüketici Hakları Derneği’nin de davaya katılması kabul edilmiş. Durum şimdilik 2-2 berabere görünüyor. Ama tartışmanın UBER’den çıkıp, ülkenin doğru düzgün şekilde, yasalarıyla bu işi çözmesine doğru gitmesi gerekir. Taksici vizyonuyla da olacak iş değil.

        Mevzu mahkemede. Fakat problem, ne taksicilerin her tarafa saldırması, şikayet etmesi, baskı kurmasıyla ne de UBER’in yukarıdan girdiği kontrolsüz pazarda, açık kapıları zorlamasıyla ortadan kalkmaz, çözülmez. Çağa uygun yasal düzenlemeden başka yol yok.

        Diğer Yazılar