Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Türkiye, Rus S-400’leri teslim alıp, aktif hale getirmeyecek. Bu süreçte ABD ile müzakere devam edip, ortak bir komisyonla F-35’lere etkisini araştırmada ısrarcı olacak. Asıl meseleler, tartışmalar bu noktadan sonra başlayacak.”

        Yukarıdaki cümleler S-400 ve F-35 mevzuunda söz sahibi önemli kaynaklara ait yaklaşımlar. Zira henüz mevzunun nereye gideceği kestirilemeyen tartışmada bu şekilde yol haritalarının olma ihtimali de var. Tabii karşı taraf ABD’de neler olacağını da düşünmek gerekiyor.

        ABD’nin ‘Teslim almayın, Türkiye’ye getirmeyin, S-400’leri kurmayın’ baskılarını onur kırıcı ve ülkemiz içişlerine müdahale olarak değerlendiren etkili ve yetkili çevrelerde yol haritası konusunda arayışlar söz konusu. Eğer bu baskılara boyun eğip, ABD’nin talepleri kabul edilirse devamının da geleceği kanaati var. Hatta ülke olarak önemli bir itibar kaybı da yaşayacağımız dikkate alınarak tartışmalı sürecin yönetilmesi için gayret var.

        Fakat bir yanda ABD ve diğer tarafta Rusya’nın olduğu ilginç bir problemi yaşıyoruz. Dolayısıyla ABD’nin görünürde S-400 üzerinden yaptığı baskılarını, Türkiye için Suriye’de Irak’ta, Akdeniz’deki enerji tartışmalarında, bölgede yaşanan siyasi kutuplaşmalarda, terör örgütleriyle münasebetlerde toptan masaya yatırmadan bir çözüm zor görünüyor.

        Pazarlık ve müzakerelerin tek bir konu başlığıyla bitirilmesi imkansız. Manevra alanı bırakılarak, sürekli irtibatta olarak bu dönemin yönetilmesinin lazım geldiğini yine önemli kaynaklarım ifade ediyor. Artık mevzu tek başına S-400 olmaktan çıkmış durumda. Ayrıca 3 ay önce: ‘F-35 ve S-400 aynı anda Türkiye’de olur. Sadece Rus sisteminin kurulum veya kullanım tartışması devam eder.’ Tahminleri de yerini başka bir atmosfere bırakmış durumda. ABD’nin bu kadar hızlı tepki vermesi ve iki taraftanuzmanların katılımıyla bir araştırma komisyonu oluşumuna sıcak bakmaması artık ciddi bir art niyet olarak Ankara’nın gündeminde. Ancak karşımızda farklı bir güç var ve temkinli olmaktan başka çare de yok.

        Öte yandan ABD, Türkiye’nin S-400'leri konuşlandırması halinde neler yapacaklarını basın yoluyla sızdırıyor. Rusya ise tedarik takviminde aksama olmadığını, Temmuz’da S-400’lerin Türkiye’de olacağına vurgunu yapıyor. Şimdi buradaki ince nokta, hatta müzakereye açık bırakılan kapı ise S-400’ler gelecek, konuşlandırma olacak. Fakat ABD ile belli bir noktada anlaşmadan aktif hale getirilmeyecek. ABD ile yürütülen en stratejik konu bu. Ama karşı taraf buna ne kadar ikna olur, kabul eder belli değil.

        Rusya ile yakınlaşmanın ABD ve NATO ile işbirliğimize yansıyacağı, savunma sanayi ve ticari ilişkiler bağlamında devamının da geleceğine hassaten dikkat çekiliyor. Ankara gelişmeleri tamamen siyasi bir mesele olarak okusa bile işi zor.

        Özet: ‘S-400 gelsin, itibarımızı kurtaralım. Rusya’ya verdiğimiz sözü de tutmuş olalım. Kurulumunu aktif hale getirmeyerek de ABD ile ilişkileri düzeltelim. F-35 ile başlayan problemleri de çözelim.’ ABD ise ısrarla S-400 almaktan vazgeç geçin diyor. Bu yaz göründüğünden fazla sıcak geçecek. Ve S-400 mevzusu ABD ile aramızdaki görünmeyen sorunları da su üstüne çıkaracak gibi görünüyor.

        XXX

        Binali Yıldırım VIP düzenlemesi yapacaktı!

        Yıllar önce, Binali Yıldırım’ın Ulaştırma Bakanı olduğu ilk yıllar. Ankara’ya yolum düştükçe ziyaret ediyorum. Bunların birinde mevzumuz Atatürk Havalimanı’ndaki VIP salonu oldu. Ben önüne gelenin geçtiğini, hatta VIP’den sorumlu emniyet amirinin kontrolünde iş adamlarının, sanatçıların kullandığını, iş görüşmelerinin yapıldığını, uçaklarda önemli kişilerin yanlarına VIP’den koltuk ayarlandığını tek tek anlattım. Binali Bey de, ‘Sen bunları araştır, gündeme taşı. Bakanlık olarak biz de gerekli düzenlemeleri yapalım.’ Dedi.

        Ben aynı zamanda bir geri kalmışlık alamet-i olan VIP meselemiz ilgili gerekenleri yaptım. Yurtdışından örnekler topladım. Ama Ulaştırma Bakanlığı’nın sınırlarını aşan bir mücadele gerektiği için VIP’lerin yol geçen hanına dönmesi maalesef engellenemedi. Hatta buradan geçenlerin sayısı her geçen gün arttı. Türkiye’de ‘VIP’den şunlar geçer, bunlar geçemez.’ Şeklinde bir ifade bile yanlış. Nüfuzu, gücü olan geçer.

        Diğer Yazılar