Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıllarca müteahhitlerin, inşaat şirketlerinin mağdur ettiği olaylara şahit olduk. En son Elazığ ve Malatya depremi sebebiyle müteahhitleri konuştuk. Ancak bu defa kaleme aldığım çok daha farklı bir hikaye.

        Toprak sahibinin keyfe keder sebep olduğu, mağdurların mahkeme koridorlarında defalarca mağdur edildiği bir konut hadisesinden bahsediyorum. Zira o kadar aşması var ki, araştırırken başım döndü. Bu sebeple mevzuya önce Adalet Bakanlığı’nda bir araştırma yaparak, ilgililere sorarak yola çıktım.

        Birkaç gün önce TBMM’de kurulan “Ön Ödemeli Konut Satışlarını Araştırma Komisyonu” maketten konut satışlarıyla mağdur olanlar sebebiyle gündemdeydi. Ağırlıkla müteahhit veya inşaat şirketleri kaynaklı bu sorunun arka planında ise toprak sahipleriyle olan ilişkilerin yasalarla iyi bir şekilde düzenlenememesinin izleri söz konusu. Müteahhit ve toprak sahibi ilişkisindeki sorunlar ev sahibi olmak isteyenleri ve inşaat sektöründe mağduriyetlere neden oluyor. Maalesef yargıda bu konuları kısa sürede çözemeyince sorunlar katlanarak büyüyor.

        Mağdurlardan sadece birisi, Alaattin amca, yıllarca önce (2006) kızı için bir yıl sonra teslim edilmek üzere konut almış. İnşaat şirketiyle anlaşmış, ödemlerini de yapmış. Fakat toprak sahibi müteahhitten arsaya geri almak serüvenine girince konu yargıya intikal etmiş. Dava çeşitli mahkemelerde görülmüş, bilirkişiler tayin olmuş. Ama bir türlü bitmemiş. Alaattin amca da o tarihten bu yana konutunun teslim edilmesi için beklemeye koyulmuş.

        Hikaye 2005’e tarihleniyor. İstanbul Maltepe’de devasa bir arsa, toprak sahibi, müteahhitler ve ev sahibi olmak isteyenler… Toprak sahibi 2005’ten önce aynı arsayı daha önce iki ayrı müteahhite daha vermiş. Arsa sahibinin borcundan dolayı arsa icradan satışa çıkmış. Bu defa üçüncü müteahhitle anlaşmış. Müteahhitten alınan parayla borç kapanmış, arsa icradan kurtarılmış. İkinci müteahhitle, icrayla defteri tamamen kapatan toprak sahibi, üçüncü müteahhitti de azletmeye kalkınca konu yargıya intikal etmiş. Bu defa arsa anlaşması, arsa sahibinin borcunun kapanması gibi detaylarla konu uzayıp gitmiş. Ve halen daha da davalar bitmiş, mağduriyetler giderilmiş, konu da kapanmış değil.

        Bahse mevzu projenin adı Sample City. Taraflarda şöyle; Güney İnşaat yüklenici/müteahhit. Arsa sahibi Esin Ayan. Mağdurları ise bu projeden konut alanlar. Tabii müteahhit de açtığı karşı davalarla arsa sahibinin kendisini ve müşterilerini mağdur ettiği için şikayetçi.

        Arsa sahibinin müteahhit azletmeyi alışkanlık haline getirmesi gibi bir durum söz konusu. Arsa sahibi, üçüncü müteahhit ile 23.09.2005’te kat karşılığı yaptığı inşaat sözleşmesini fesih etmek için 15.12.2006 tarihinde dava açıyor. Bu davada 2 kez inşaat şirketi lehine karar çıkıyor. Karşı atakla ve bilirkişi raporlarıyla iş uzuyor. Arsa sahibinin lehine fesih kararı verilince bu defa davaların seyri değişiyor. Bilirkişilerle ilişkiler, mahkemelerle farklı bağlantı iddialarıyla davalar farklı boyut kazanıyor.

        Bu projeden konut sahibi olmak isteyenlerin de mağduriyetleri de katlandıkça katlanıyor. Davaların başladığı tarihte projede bazı bölümler bitmesine rağmen 15 yıl boyunca konutlar sahiplerine teslim edilememiş.

        Mevzuyu Adalet Bakanlığı’nda ilgili birimlere sorup biraz araştırınca işin çok farklı bir hale geldiğini gördüm. Yüklenici inşaat şirketi mahkemelerdeki tuhaf kararları, ilginç bilirkişi raporlarını dosyalamış konuyu Hakimler Savcılar Kurulu’na (HSK) taşımış. Öğrendiğim kadarıyla HSK’da 2020/51 Sayılı dosya açılmış.

        Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün vatandaş mağduriyetlerine karşı hassasiyetlerini bildiğim için konuyu önce bakanlıkta araştırdım. Bazı bilgiler için bekledim ve sonra yazdım. Çünkü mağdur insanların yıllara sari mağduriyetinde adli makamlarda yaşananların da katkısı var. Bugünlük bu kadar. İlginç bir konu, çok sayıda mağduru var. Takip edelim bakalım bu dosya nasıl kapanacak?

        Cihat Yaycı’nın kitabı “Barbaros” heykeli oldu

        Türkiye’nin Libya ile imzaladığı “Deniz Yetki Alanları Mutabakatı” ile Doğu Akdeniz'de dengeleri değiştiren stratejinin mimarı Dr. Tümamiral Cihat Yaycı’nın kitabının geliriyle Barbaros Hayrettin Paşa’nın balmumu heykeli yapıldı.

        Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yayınlanan “Sorular ve Cevaplar ile Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) Kavramı” isimli kitabın satışından elde edilen gelirleri müzeye bağışlayan Yaycı’nın bu katkısıyla büyük Türk denizcisi Barbaros Hayrettin Paşa’nın balmumu heykeli müzeye kazandırılmış.

        Deniz Müzesi Komutanlığı’nda, büyük Türk denizcilerinin balmumu heykelleri yaptırılmaya başlanması projesinin ilk adımı da Yaycı’nın bağışladığı kitabını geliriyle hayata geçirilmiş. Güzel bir hizmet. Başta Cihat Yaycı olmak üzere projede emeği geçenleri tebrik ediyorum. Böyle bir projeye şüphesiz Akdeniz Fatihi, büyük Türk amirali ‘Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın balmumu heykelini dikerek başlamak gerekirdi. Balmumu heykelin sanatçısı ise Ukraynalı Sergey Yermakov.

        Heykelin fiziki özelliklerinde Deniz Müzesi Komutanlığı koleksiyonunda bulunan Pietra Della Vecchia’nın “Barbarossa” isimli tablosu ve Haydar Bey’in “Nakkaş Nigari” imzalı minyatüründeki yüz ve mimik özellikleri esas alınmış.

        Bitmedi. İkinci balmumu heykelde yolda. Tahmin edeceğiniz gibi ikincisi de Turgut Reis olacak. Akdeniz’de Osmanlı egemenliğinin tesis edilme sürecinde büyük rol oynayan, Avrupa’nın Dragon (ejderha) ve Turgut isimlerinin birleştirilmesiyle kendisine “Dragut”, lakabı verdiği Turgut Reis, Malta kuşatması esnasında yaralanmış ve şehit olmuş. Türbesi halen Libya Trablusgarp’da bulunuyor.

        Turgut Reis’in balmumu heykeli de Yaycı tarafından yazılmış kitapların Deniz Müzesi’ne bağışlanan gelirleriyle yapılacak. Yaycı’nın kitapları kadar, böyle bir projeye destek vermiş olması da çok güzel ve anlamlı….

        Diğer Yazılar