Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rusya ile Batı hattı (TürkAkım) üzerinden devam eden doğalgaz pazarlığından henüz bir netice yok. Bu hattın kontratı 2021’de biteceği için senenin başından bu yana müzakerelerdevam ediyor. Mavi Akım’ın kontratı da 2025’te sona ereceğinden bu müzakere önemli.

        Rusya bu hattan alınan ve bin metreküpüne yaklaşık 250 dolar ödenen gazın fiyatını 10-15 yıllığına 180 dolara indirmeyi önermiş. Beklenti çok daha aşağılar olduğu için kabul edilmemiş. BOTAŞ’ın 60 - 70 dolardan spot piyasadan sıvılaştırılmış gaz (LNG) temin ettiği de şüphesiz gündeme gelmiştir.

        Türkiye, Avrupa’daki Rus gaz fiyatlarını referans olarak göstermekle kalmamış, şu günlerde elini güçlendiren tüm unsurları masaya koymuş olmalı. Petrol fiyatları düşüyor, sıvılaştırılmış doğalgaz bol ve fiyatları çok uygun. Boru hattı gaz alım kontratları da bitiyor. Yeni kontratlarda “Al ya da öde” şartının da yüzde 85’ten 65’lerin altına çekilmesi konuşuluyor.

        Mesela; Türkiye, TürkAkım üzerinden hiç Rus gazı almasa, kontratı yenilemezse ne olur? Katar’ı bile ikinci plana atan Avusturya, Endonezya gibi yeni LNG oyuncularıyla, ABD’nin rakamlarıyla piyasa etkileyen kaya gazıyla Türkiye, yıllık 43 milyar metreküp LNG kabul etme imkanları üzerinden anlaşsa neler değişir?

        Küresel pazarlarda hem bol, hem ucuz olan LNG karşısında pahalı Rusya, Azerbaycan ve İran gazı ne yapabilir?

        Neticede uzun dönemli doğalgaz kontratları ve fiyatların petrol endeksli olması Türkiye’nin gaz faturasını ciddi anlamda kabartıyor. Bu sebeple Avrupa’da en pahalı doğalgazı Türkiye kullanıyor. Boru hattıyla temin ettiğimiz doğalgazın çoğunu Rusya’dan alıyoruz. En fazla parayı da Rusya’ya ödüyoruz. Ancak bu seneden itibaren tablo LNG sayesinde ciddi şekilde değişecek.

        Batı hattından aldığımız Rus gazı, bu senenin başından itibaren TürkAkım üzerinden akmaya başladı. Fakat bu hattan BOTAŞ ve özel sektörün aldığı toplam 8 milyar metreküplük (4+4) doğalgaz kontratları 2021’de biteceğinden, yeni kontrat diğer gaz rakamları için de önemli.

        Avrupa’da gaz merkezlerinde (HUB) bin metreküp doğalgazın fiyatı 120 dolar seviyelerindeyken Türkiye, Rus gazına takriben 250, SOCAR’ın getirdiği Azerbaycan gazına da yaklaşık olarak 235 dolar ödüyor. Petrole endeksli bu fiyatlar her halükarda aşağı inecek. Rusya, İran ve Azerbaycan gaz fiyatları 3,6 ve 9 aylık dönemlerde güncellendiği için indirimler fiyatlara gecikmeli yansıyor.

        Netice itibariyle Rusya ile Türkiye gaz için masada, ama farklı konulardan etkilenen müzakerelerin nasıl biteceğini kestirmek zor.

        Türkiye-Arjantin ile uydu anlaşması imzalayacak

        Türkiye’yi küresel pazarlarda uydu satacak konuma getiren Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ) bu projesinde işbirliği için Fransa’da Airbus ve Thales’e teklif götürmüş. Hayır cevabı almış. Kanada, Rusya ve Almanya’ya ile de görüşmüş, ama olumlu cevap gelmemiş.

        Amerika’da bir fuarda Arjantin’in uydu şirketi INVAP S.E’den meslektaşlarıyla görüşen TUSAŞ uzay birimi yetkilileri, karşılıklı yaklaşımlar olunca ilginç bir ortaklık süreci geliştirmişler. Uydu konusunda NASA ile çalışan ve Türkiye’den bir adım ilerde olan, ama işbirliğine ihtiyaç duyan INVAP yetkililerine ortak şirket kurmak için teklif götürmüşler. Olumlu cevap alınca yola koyulmuşlar.

        GSATCOM Uzay Teknolojileri AŞ’yi geçen yıl Ankara’da kurmuşlar. Şu an Arjantinli mühendisler Ankara’da bu projede çalışıyor. İlk küçük uydu konseptinin (Small-GEO) 30 ayda geliştirilmesi için program yapmışlar.

        Yüzde 50 eşit hisseli şirketin yönetim kurulu başkanı Türk, genel müdürü (CEO) Arjantinli. Toplam 4 yönetim kurulu üyesi bulunan şirket başta Kazakistan olmak üzere yakın coğrafyamızdaki ülkelere de haberleşme uydusu teklifini götürmüş. Pazarlama görüşmeleri devam ediyor. Daha önemlisi Mayıs’ta Arjantin ile haberleşme uydusu anlaşması imzalanacak. Sonraki hedef Güney Amerika’daki diğer ülkeler.

        Geçen hafta TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil ile sohbet ederken GSATCOM şirketi ve uzay çalışmaları hakkında yeni bilgiler aktarınca bu projenin kat ettiği mesafeyi merak ettim. Çünkü Temel Kotil aynı zamanda bu şirketin de yönetim kurulu başkanı.

        İki ülkenin ortak kurduğu GSATCOM şirketi düşük ağırlıklı ve yüksek performanslı telekomünikasyon uyduları geliştirilmek üzere projelendirilmiş. Sadece haberleşme uydusu değil, gözlem uyduları da yapacak. Small-GEO konsepti büyük uydulara göre fırlatma ve diğer maliyet kalemleriyle çok daha hesaplı olması sebebiyle tercih ediliyor.

        İki ülkenin ortak şirketi GSATCOM, uluslararası pazarlarda satılacak uyduları TUSAŞ ve INVAP geliştirmek üzere projelendirecek. Tabi öncelikle bu iki ülkenin ihtiyaçları, sonra müttefikleri, yakın coğrafyalardaki avantajlar kullanılacak.

        GSATCOM'un üreteceği uydu ailesi elektrikli, küçük boyutlu ve dairesel yörünge platformunda uygulanacak bir dizi telekomünikasyon çözümü sunacak. İki şirketin geliştireceği küçük uydu konsepti, televizyon yayını, multimedya uygulamaları, mobil ve sabit internet erişimi, güvenli haberleşme gibi fonksiyonları karşılayabilen ve nispeten daraltılmış hacimli konfigürasyona sahip, maliyet etkin haberleşme uyduları konsepti olarak öne çıkıyor.

        Elektrikli tahrik sistemli bu uydular, kimyasal veya hibrit tahrik platformlara göre daha hafif ve bu sebeple tek roketle aynı anda birden fazla uydu gönderilebiliyor. İki ülkeyi biraya getiren güzel bir ortaklık bakalım Mayıs’taki anlaşmadan sonra neler olacak?

        Kargoda neden harekete geçilmiyor?

        Ürün sipariş verdiniz, ama teslim almakta sorun yaşıyorsunuz? Ürünü satan firmaya, ödeme yaptığınız bankalara, taşıyan kargo şirketine veya çağrı merkezlerine de ulaşamıyorsunuz? Nedeni ne olabilir? “Yoğunluk var!” Söylemi bir bahane olabilir mi? Daha makul gerekçeler ya da farklı nedenler olamaz mı? Elbette olur. Sorunun kaynağında tüm bu zinciri denetleyecek, kontrol edecek, regüle edecek ve uymayanlara ceza kesecek kurumlar var. Kamudaki bu kurumlar görevini gerektiği gibi yapmadığında tüm sistem kilitleniyor.

        Her türlü adımın izlendiği, planlanabildiği dijital çağda yoğunluk da rahatlıkla yönetilebiliyor. İşin hassasiyetlerini bilen kurumlar yoğunluk sebebiyle oluşan trafiğin altından kalkabiliyor. Bilmeyenlerin ise eli ayağı birbirine dolaşıyor. Şuan e-ticaret ve kargo şirketleri tarafında yaşanan sorunlar işbilmezlikten, ucuzcu yaklaşımlardan, kalite anlayışının olmamasından, personel politikasının olmamasından ve kamunun yetersiz denetiminden kaynaklanıyor.

        Kargo ve posta şirketleri ticaret yapıyorlar, ama tüketiciyi mağdur ettiklerinde, sisteme zarar verdiklerinde cezalandırılmıyorlar. Kamunun şirketleri korumak, idare etmek gibi bir görevi yok diye biliyorum. Üstelik bu anlayış tüketici mağduriyetinin sürekliliğine, sektörde kalitesizliğe ve iyi şirketlerin de mağduriyetine sebep oluyor. MNG, Yurtiçi, Aras ve Sürat gibi kargo şirketlerini bakanlık nereye kadar idare edebilir? Bir de yabancı oyuncular var.

        Artık hemen her şey online olarak sipariş verilebiliyor, e-ticaret dünya genelinde ve ülkemizde de her yıl katlanarak büyüyor. Peki bizde neden kargo şirketleri sorunlu ve zorunlu büyüyor? Önü açık olan bu sektöre hak ettiği değer neden verilmiyor? En fazla çalışan mağduriyeti, personel sirkülasyonu ve en fazla tüketici şikayeti neden bu sektörde?

        Geçen yıl “Süper Cuma, Kara Cuma, Black Friday” gibi isimlerle anılan alışveriş günü yaşanan ürün teslimat sorunları sebebiyle vatandaş için “Kabus Cuma” olarak tarihe geçmişti. Önemli bir sınav oldu. Tüm sorunlar ortaya çıktı. Ama posta ve kargo sektöründen düzenleyici, regülatör kurum olarak sorumlu olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) problemlerle ilgilenmedi.

        Mesela sorumlu kurumlar online veya uzaktan siparişi kabul eden, ancak ürünlerin teslimini organize edemeyen şirketler için ne yaptı? Hangi adımları attı? Anlayacağınız her taraftan kontrolsüz, disiplinsiz bir e-ticaret organizasyonu söz konusu. Bir şubesi Covid-19 sebebiyle karantinaya alınınca eli ayağına dolanan kargocuların bir de sektörün sorunlarını sürekli başka yerlere havale eden evlere şenlik dernekleri var.

        Kargo, Kurye ve Lojistik İşletmeciler Derneği (KARİD) yetkililerine teslim edilemeyen ürünleri, sorunları, çalışanların mağduriyetlerini ne kadar anlatsanız da onlar; “Sektör liberalleşmeli, PTT özelleştirilmeli” nakaratını tekrarlıyorlar. Kendi iç denetimleriyle toparlanmaları da zor. Zaten derneğe yön verenler de kargo sektöründe en fazla mağduriyete sebep olan, iyi yönetilemeyen şirketlerle bağlantılılar. Bu şekilde bu sektör düzelemez!

        Dolayısıyla sorun ne kargo sektöründe, ne e-ticaret şirketlerinde ve ne de çağrı merkezlerinde. Denetim, kontrol, ceza, ödül, kısacası düzenleyici otorite devrede değilse her sektör bozulur ve düzelmez.

        100 bin kişi düzensiz çalışıyor!

        Türkiye’de en fazla düzensiz çalışan hangi sektörde olabilir? Tabii ki en fazla sorunun yaşandığı bir sektörde olması gerekir. Koronalı günlerin kahramanları kargo, kurye ve lojistikçiler maalesef yıllardır mağdurlar. Tuhaftır bu sektörde geleceğin en öne çıkanlarından birisi.

        Kargo sektörü bugünkü oyuncuların marifetiyle ortaya çıkmış, gelişmiş değil. Ama onların beceriksizliğinden iyi gelişemeyen bir sektör. Günümüzde günde yaklaşık 7,5 milyon aileye veya adrese kargo/kurye gidiyor. Bu dönemde ve gelecek yıllarda en fazla çalışacak, iş ve gelir üretecek, para kazanacak olan ve 100 binden fazla çalışanı bulunan bir sektör. Ama çok kötü şartlarda, düşük maaşlarla, sosyal haklar ve imkanlar olmadan çalışanların sömürüldüğü, iş hayatı düzeninin olmadığı bir sektör. Ucuzculuk diz boyu.

        Personel vasfına önem atfetmeyensektörün yöneticileri de vizyonsuz olduğundan kıdem, tecrübe, bu sektörde bir anlam ifade etmiyor. Çağrı merkezi ve kargo çalışanları Türkiye’de en az aylık gelirle iş yapanlar olarak öne çıkıyor. Bu sebeple personel sirkülasyonu çok oluyor. Yani ortada tam bir sahipsizlik söz konusu...

        Diğer Yazılar