Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaklaşık 12 yıl önce yola çıkan ve tamamen yabancısı olduğu bir alanda başarı hikâyesi yazan TAV Havalimanları Holding, çok sayıda ders çıkarılması, örnek alınması gereken bir satışa imza attı. Her şeyden önce ismindeki 'V'nin detayını biliyorsanız, gelinen noktanın ne anlam ifade ettiğini daha iyi anlamış olursunuz. TAV bu işe girdiğinde havalimanı işletmeciliği konusunda tecrübesi olan bir markaya, işletmeciye ihale şartnamesi gereği ihtiyacı vardı. Vienna Airport bu sebeple konsorsiyumun bir parçası oldu ve TAV'a sadece 'V'sini verdi. Ama TAV, Viyana sınırlarını aşıp bir dünya markası haline geldi.

        Tepe-Akfen Grubu, Hamdi Akın ve Sani Şener gibi vizyoner isimlerle Atatürk Havalimanı Dış Hatlar Terminali ve mütemmimleri inşaatına başladıktan kısa süre sonra "10yılda 10 havalimanı"sloganıyla çalışmaya koyuldu. 10'uncu yıl dolduğunda yeni stratejilerinin ne olacağını merak ettim. Bu sebeple TAV'ın hisselerinin yüzde 38'ini bir Fransız bürokrat kurumu olan Aeroports de Paris Group'a (ADP) sattıklarında yeni vizyonlarını da öğrenmiş oldum.

        Aynı zamanda bu yeni adım Türkiye-Fransa ilişkilerinde buzları eriten bir gelişmeye de sebep olacaktır. Zira iki tarafın da hükümetlerine sormadan böyle bir adım atacağını düşünmüyorum.

        Bir başka açıdan bakıldığında TAV'ın, önüne koyduğu misyon ve vizyonla katlanarak büyümesi için finansman meselesine en iyi yoldan çözüm üretmesi gerekiyordu. TAV kârının 3-4 katı borçlanarak, istikrarlı bir şekilde dikey ve yatay olarak büyümesini sürdürüyor, ancak Hindistan, Çin, Rusya, Afrika, Asya'da havacılık inanılmaz şekilde büyüyor. Fransızlar, haftada 35 saat çalışan, rahatına düşkün ekipleriyle buralarda iş yapabilirler mi? Dolayısıyla TAV'ın mühendisliği, yönetim becerisi, girişkenliği ve agresif politikalarıyla Fransızların hedefleri örtüşünce bu ortaklık kaçınılmaz oldu.

        TAV, aynı zamanda Fransızların, Türkiye'nin hinterlandı olan bölgede de çıpası olacaktır. Artık uluslararası arenada iki ülkenin daha fazla sürtüşmesinin, birbirlerine ambargolar uygulamasının bir anlamı olmayacaktır. Zira ambargo uygulayarak bir noktaya varmış ülke de dünyada yok.

        Ticaret, ülkeleri, milletleri birbirine yakınlaştıran, sorunlarını çözmelerine yardımcı olan en önemli kanal. Bu noktada önemli olan eşit ortaklıklar, dengeli ilişkiler kuracak şirketlere sahip olmaktır. TAV tam da bu başarıya imza atmış durumda. Tepe yöneticileri ve yönetimi, atılım stratejisini aynen koruyarak Fransız ADP ile iyi bir ortaklık kurmuş. Üzerine bir de Türkiye ye yaklaşık 1 milyar dolarlık gelir sağlamış.

        Diğer taraftan Aeroports de Paris Group sadece bir işletmeci şapkasına sahipken, TAV Havalimanları'nda ise çok sayıda şapka var. Bu alandaki tüm hizmet birimlerinde kendi bilgi ve birikimiyle markalara sahip. İkramından yer hizmetlerine, TAV Passport gibi yolcu programlarına varıncaya kadar geliştirdiği tüm ürünlerini, yeni dönemde iki şirketin şimdilik 37 olan havalimanında sunabilecek. TAV, bu ortaklıkla önemli oranda insanımızın dünya genelinde birinci sınıf iş yapmasına da kapı aralayacaktır. Ülkemizde yapılacak ürün tedariklerini, yeni kapıların açılacak olmasını saymıyorum bile...

        Satışın iyi bir zamanda gerçekleştiğininin, rakamın da iyi olduğunun altını çizerek, TAV'ın "Küçük olsun, benim olsun"politikası gütmemesinin de bu ortaklıkta etkili olduğunu vurgulamalıyım. Keşke her sektörde böyle TAV'larımız olsa..

        Diğer Yazılar