Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yüzyılın insanlık tarihi açısından en önemli gelişmelerinden birinin Ay’a insan göndermek olduğu biliniyor ama arka planındaki en önemli etkenin Amerika ile Rusya arasındaki soğuk savaş yarışı olması çok fazla dikkate alınmıyor. Özellikle Amerikalılar için uzay çalışmaları, dünyadan başka bir gezegeni keşfetme arzusundan çok, yaşadığımız gezegendeki bir rakipten yani Sovyetler Birliği’nden daha iyi olduklarının ispatı olarak gerçekleşmiş. Diğer bir ifadeyle, ilk insanın Ay’a ayak basmasını iki ülke arasındaki gövde gösterisine borçluyuz.

        Boeing-Airport işbirliğiyle Habertürk televizyonunda yayınlanmaya başlanan “Havacılık ve Uzay Çağı” belgeselinin bu hafta ekrana gelecek 4. bölümünde Apollo projesi ve insanoğlunun Ay’a seyahatinin nasıl gerçekleştiğinin arka planı yer alıyor. Uzay çalışmalarında ABD-Rusya rekabetinin etkisi ve neler yaşandığına yönelik ilginç bilgiler aktarılıyor.

        ‘EN BÜYÜK GÜÇ KİM?’ YARIŞI

        ABD’nin yönlendirmesiyle Batı ülkelerini de etkisi altına alan soğuk savaş, her ne kadar zihinlerdeki bir savaş olsa da teknolojik gelişmeler bu savaşın en büyük güç gösterileriydi. 1957’de Sovyetler Birliği soğuk savaşın ilk büyük adımını Sputnik ile attı. Yuri Gagarin, dünya yörüngesine çıkan ilk insan oldu. Ruslar dünya dışında bir yere insan göndererek, insanoğlunun uzay çalışmaları konusunda ilk büyük başarısını kazanmış oluyordu. Amerika elbette bunun altında kalmamalı ve dünyanın en büyük gücünün kendisi olduğunu kanıtlamalıydı.

        Sovyetler’den haftalar sonra Amerika’nın ilk uydu gönderme denemeleri de başarısız olunca, ülkede bu durum ciddi bir özgüven problemini beraberinde getirdi. Temmuz 1958’de Amerikalılar, Sputnik krizine doğrudan bir cevap niteliğinde milli havacılık ve uzay kurumu NASA’yı kurdu. Artık işler daha kurumsallaşacak ve tek bir çatı altından yürütülecekti. Böylece aslında Amerika uzay çalışmalarına daha resmi bir startı yeniden vermiş oluyordu. Çalışmalara NASA rehberlik etse de işi yapan havacılık sektörüydü. Zaten havacılık ve uzayın birbirinden ayrılmaz ikili olarak anılması bu yüzdendi.

        APOLLO İÇİN ŞİRKETLERİN İŞBİRLİĞİ

        McDonnell Dougles, Lockheed, North American ve Boeing şirketleri, Amerika uzay tarihinin merkezinde de yer alıyordu. O güne kadar savaş jetleri üreten McDonnell, insan taşıyan uzay kapsülü yapma konusunda harekete geçti. Çevre kontrol sisteminden kokpitte daha önce hiç yapılmamış işlerin tasarlanıp, hayata geçirilmesi gerekiyordu. Adı, “Apollo Projesi” olan ve milli bir mesele haline getirilen oluşum için binlerce Amerikalı çalıştı. Bütün bu gelişmeler sürerken, 5 Mayıs 1961’de Amerika ilk insanı uzaya göndermeye hazırdı. Alan Shepard 15 dakikalık bir uçuşla uzaya çıkıp inmişti. Uzaya giden ilk Amerikalı ve ikinci insandı. Yuri Gagarin gibi yörüngede dolaşmamıştı ama Amerikalıların üst üste başarısız hamlelerinin ardından özgüven tazeleyici bir gelişme olmuştu. Apollo projesinin önemi büyüktü. ABD Başkanı Kennedy: “386 bin kilometre uzağa yani Ay’a insan gönderip güvenli bir şekilde geri getirebilirsek yeniden lider olabiliriz” sloganı ile durumu özetliyordu.

        ROKETLERİ ALMAN MÜHENDİS TASARLADI

        Bu esnada dünyanın ilk balistik füzesini ve 2 roketini tasarlayıp geliştiren Alman roket mühendisi Wernhern von Braun, 100 kişilik ekibiyle Amerika’ya götürüldü. Braun, roketlerden ziyade çocukluğundan beri uzaya gitmeye olan takıntısıyla ünlüydü. Ay’a ve Mars’a gitmek istiyordu. Amerika onun için hayallerini gerçeğe dönüştürmek konusunda doğru adresti. Eski düşman, yeni müttefik Amerika’ya gelip New Mexico çölünde çalışmaların başına geçti. Amerika’yı uzaya taşıyacak olan, 30 katlı bir binadan daha büyük olan Satürn V füzesinin baş mimarı von Braun’du. Füze 3 aşamada üretilecekti. Birinci aşama Boeing şirketi tarafından yapılıyordu. Diğer aşamalar da diğer havacılık şirketleri tarafından. 3 milyondan fazla parçası ve 700 bin bileşeni olan Satürn V, o zamana kadar yapılmış en karmaşık makineydi.

        Olağanüstü proje için ülkenin her yanından400 binden fazla insan işe alındı. Alt yüklenicilerle beraber dünya genelinde 20 binden fazla şirket Apollo için çalışıyordu. Bu kadar şeyin izini sürmek lojistik ve teknik karmaşıklığı da insan hatasını da beraberinde getiriyordu. 3 astronotun 14 gün yörüngede uçmasının planlandığı Apollo1, elektrik kontağı sebebiyle kokpitte çıkan yangın yüzünden 3 astronota mezar oldu. Ancak Ay’a gidiş konusunda hiçbir şey Amerikalılara geri adım attırmıyordu. “Apollo Projesi” aynı tempoyla başarılı olana kadar devam etti.

        APOLLO 8 VE 11 YARIŞA NOKTA KOYDU

        Frank Borman, James Lovell ve William Anders, 3 günlük yolculuğun ardından Apollo 8 aracıyla Noel arifesinde ayın yörüngesine girmişti. Bugüne kadar hiç kimsenin görmediği bir manzarayı görüyorlardı. Uzaydan dünyaya baktılar pencereden. Ayın yörüngesindeyken astronotlar, Tevrat’ın ilk 10 cümlesini okudular. Dünyada 100 milyonlarca insan bu yayını izledi ya da dinledi. Büyük politik suikastlar ve ayaklanmalarla hatırlanan 1968 yılının son günlerinde böyle bir gelişme olması Amerika için berbat olan bir yıla olumlu bir son getirmişti. Kısacası Apollo 8, 1968’i kurtarmıştı. 20 Temmuz 1969’da ise Apollo 11, 2 Amerikalı astronot Neil Armstrong ve Buzz Aldrin ile Ay’a iniş yaptı. Onlar için küçük, ama insanlık için çok büyük bir adım olarak tarihe geçti. ABD de bu başarıyla, uzay yarışında Sovyetler Birliği’nin önüne geçti.

        Diğer Yazılar