Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Helikopterler, uçak gibi değiller. Daha çok özgürlük hissi yaşatırlar. Uygun her yere konar ve oradan da havalanır. Uçmak için pist istemez, konmak için de kendini belli meydanlarla sınırlı tutmaz. Şimdi bu uçuş zevki daha da kişiselleşmek üzere. Hatta öyle ki proje sahiplerinin “78 yıl sonra helikopteri yeniden keşfettik” iddiası söz konusu. Daha güvenli, daha kolay kullanılabilen, daha ucuz ve daha kişisel hale getirilmiş bir helikoptere dikkat çekmek istiyorum. Elektrikle çalışan 8 rotora sahip, yedek sistemlerle donatılmış ve kritik anlar için paraşüt sistemi dahi bulunuyor. Evet, çok yeni bir hava aracıyla, 2 kişilik ilginç bir helikopterle, SureFly ile tanışmaya hazır mısınız?

        Bahsettiğim özelliklerdeki helikopteri tasarlayıp, üreten Workhouse şirketi, uzun süren testlerden sonra insanlı uçuş denemesini 8 Ocak’ta yapmaya hazırlanıyor. Elektrikle çalışan kamyonet ve çeşitli drone’lar geliştirerek piyasaya süren Workhouse Group, bunlarla yetinmeyip SureFly ismini verdiği bir oktokopteri (8 taşıyıcı pervaneli helikopter) üretti. SureFly’ın 4 ayrı kolunun alt ve üst kısımlarında toplam 8 pervane bulunuyor.

        SureFly, ilk insanlı test uçuşunu Las Vegas’ta, “Tüketici Elektronik Fuarı” CES 2018’de, Amerikan Federal Havacılık DairesiFAA ve mahalli otoritelerden alınan izinle yapacak. Böylece resmi olarak da ABD’de görücüye çıkmış olacak. “Dünyanın ilk kişiselelektrikli hibrit oktokopteri” unvanını da alacak olan bu küçük helikopter, sadece 499 kilogram ağırlığında. Ona bu hafifliği getiren özelliği, üretiminin bir çeşit kompozit malzeme olan polikarbondan yapılmış olması.

        Teknik özellikleri de dikkat çekici. İkisi yönlendirilebilen 4 kolda toplam 8 rotora (pervane) sahip oktokopter SureFly, geleneksel helikopterlere göre çok daha güvenli. 8 rotorun her biri ayrı ayrı elektrik motorlarıyla tahrik ediliyor. Bütün bunların dışında 200 beygir gücünde jeneratör görevi gören Honda’nın benzinli bir motoru da oktokopterin standart donanımı içinde yer alıyor. Bu da SureFly’ı hibrit araç kategorisine koyuyor. Ayrıca havada herhangi bir sebeple motorlarının durması ihtimaline karşı, 2 adet de acil durum lityum bataryasına sahip. Daha da acil durum için de paraşütü var.

        Saatte 113 km hıza ulaşıyor, tam kapasiteyle 1 saat havada kalıyor. Drone’lardakine benzer, joystick tipi kontrolle uçurulabilen oktokopter’in gelecek yıllarda daha fazla yük taşıyabilmesi, otomatik uçuş yaparak dev bir drone haline getirilmesi planlanıyor.

        Gerekli tüm ticari izin ve sertifikasyonları 2019’da tamamlanacak. 200 bin dolara satışa sunulması planlanan SureFly için internetten ön siparişler de başlamış.

        *************

        UÇAK İÇİ EĞLENCEDE ‘ALTIN ÇAĞ’

        Havayolu şirketleri özellikle uzun uçuşlarda yolcularının iyi vakit geçirebilmesi için uçak içi eğlence sistemleri özelinde kıyasıya bir rekabet halinde. Geniş ve kaliteli görüntü sunan ekranlar, sanal gerçeklik gözlükleri, özel donanımlı kulaklıklar, vizyondaki filmlerin, belgesellerin yer aldığı zengin seçenekler, çok güçlü müzik koleksiyonları, kablosuz internet erişimi wi-fi, sesli kitaplardan oluşan kütüphane, oyunlar ve çok daha fazlası büyük havayolu şirketlerinin standart uygulamaları haline geldi. Yapılan araştırmalar da gösteriyor ki; uçak içi eğlence sistemleri, yolcuların havayolu tercihlerinde önemli bir etken. Fakat havacılık endüstrisinde geçmişe doğru kısa bir yolculuğa çıktığımızda eskiden sadece “uçmak” fikri bile insanları heyecanlandırmaya yetiyordu. En önemli eğlence veya vakit geçirme unsuru da uçakta ücretsiz sunulan ikramlardı.

        Uçaklarda film fikri ilk olarak 1921’de Aeromarine Airways tarafından hayata geçirildi. “Howdy Chicago” adlı film Chicago merkezli şirketin amfibik uçaklarında yolcuların beğenisine sunuldu.

        1925’in nisan ayında İngiliz Imperial Havayolları’nın kıtalararası yaptığı uçuşlarda, Sir Arthur Conan Doyle’un “The Lost World”ü, ilk uçuş filmi olarak kayıtlara geçti. 1950’ler ve 60’lar arasında uçak içi eğlence sistemleri emekleme dönemini yaşadı. Uçakta ilk film 1921’de gösterilmesine rağmen, filmlerin uçak içi eğlence sistemlerinin ana malzemesi haline gelmesi için 1960’lara kadar beklemek gerekti. 16 mm film sisteminin ticari uçaklarda hayata geçirilmesinin ardından, uçuşlarda düzenli olarak film gösterileri 19 Temmuz 1961’de TWA Havayolları’nın New York ile Los Angelesarasındaki uçuşlarında “By Love Possessed” filmi ile başladı.

        Elbette o dönemlerde kitap okumak önemliydi, ama uçaktaki yemek servisleri başlı başına bir olaydı. 1970’li yıllarda ilk Boeing 747’ler gökyüzü ile buluştuğunda, uçuş esnasında film keyfi, büyük bir ekranda yaşatılmaya başlandı. Yolcular filmin sesiniyse stetoskop benzeri kulaklıklardan dinliyordu. 1988’den itibaren koltukların arkasına, 2.7 inç’lik ekranlar yerleştirilmeye başlandı. Ve bugün kadar geldik. Sırada bulut tabanlı teknolojiyle kişiye özel filmler, müzikler ve içerikler sunmak var...

        *************

        TÜRKİYE’NİN İLK ŞOVA DAYALI HAVACILIK FUARI!

        Ülkemiz havacılığı son 15 yılda çok ciddi bir mesafe kat etti, müthiş büyüdü ve gelişti. Ama havacılığın fuar ve gösteri tarafı için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Türkiye havacılığı büyüdükçe, devletin imkân ve destekleriyle yapılan fuar küçüldü ve kapanma noktasına geldi. Öte yandan gelecek yıl Antalya’da yapılacak olan Eurasia Airshow ise uluslararası platformlarda konuşulmaya başlandı. 2016’da Londra Farnborough Airshow’da lansmanı yapılmıştı, artık tarih yaklaştı. 25-29 Nisan 2018’de yapılacak, Türkiye’nin ilk şova dayalı havacılık fuarına aylar kaldı. Ben de bu hafta, Eurasia Airshow’u düzenleyen Medyacity Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Kurt’u Airport stüdyosuna davet edip Türkiye için birçok ilkleri barındıran bu fuarı ve havacılık fuarlarımızın geçmişini ve geleceğini konuştum. Bu pazar, 11.10’da havacılık tutkunlarını Habertürk ekranına bekliyorum.

        Diğer Yazılar