Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Havada gelecek kimin olacak? En büyük yolcu uçakları ve en büyük aktarma havalimanlarının mı; yoksa orta boy, menzil sorunu olmayan uçaklarla, noktadan noktaya (point to point) sefer yapılan meydanların mı? Bu tartışma bitecek gibi değil ama sonucunu havayolları belirleyecek gibi görünüyor. Bunun için Emirates’in son adımı çok önemli. Dünyanın en büyük yolcu uçağı Airbus A380’in en yoğun kullanıcısı Emirates Havayolları... Filosunda en fazla A380 bulunduran havayolu (50 adet), sadece dünyanın en büyük iki katlı jumbo jeti için kullanılan özel “Concourse A Terminali”ni hayata geçirmişti. Şimdiyse büyük uçakların kısa mesafe uçuşlarının hiçbir açıdan verimli olmadığının altını her vesilede çizen havacılık endüstrisine aykırı bir operasyona başladı. Kuveyt Dubai arasındaki 1 saat 45 dakikalık mesafeyi A380 ile yapıyor.

        BOEING Mİ, AIRBUS MI?

        Böylece A380 seferleriyle dünyanın en kısa mesafeli uçuşunu yapan havayolu unvanının da sahibi oluyor. Ancak Kuveyt de Emirates’in günde 5 sefer yaptığı, yakında 6’ya çıkarmaya hazırlandığı en iyi hatlarından birisi... Havayolları ve şehirler için asıl handikapıysa, maddi olarak ellerini taşın altına koydukları büyük meydanlar oluşturuyor. Büyük uçak mevzusu onlar için yönetilebilir ama Boeing ve Airbus gibi uçak üreticileri bu konuda net bir sonuca ulaşamıyor, sadece birbirlerinin projelerini yeriyor. Mesela, Boeing yaklaşık 800 kişi kapasiteli ‘Delta Kanat’ uçak modeli üzerinde çalıştığı esnada, Airbus onu eleştirmişti. Boeing bu projeden vazgeçti... Ama bir süre sonra Airbus dünyanın en büyük yolcu uçağı projesini, iki katlı A380’i açıkladı. Boeing de büyük uçaklara gelecekte ihtiyaç olmayacağı iddiasıyla, 200300 yolcu aralığına hitap eden, menzil sorunu olmayan, teknolojik birçok yeniliği olan, mesela gövdesinin yüzde 50’den fazlası bir tür plastik malzemeden yapılan, operasyon maliyetleri takriben yüzde 25 düşürülen, en büyük pencereli Dreamliner 787 ile cevap verdi. Böylece iki tarafın da kafasında soru işaretleri oluşmaya başladı. “Boeing mi, yoksa Airbus mı?” Soruya kendileri de cevap bulamayınca, Airbus, Boeing 787’ye rakip olarak, aşağı yukarı aynı özelliklerde A350’yi geliştirdi. Boeing de mevcut uçak ailesindeki jumbo jet 747’nin gövdesini 5.6 metre daha uzattı, başta motorları olmak üzere birçok yerini yeni teknolojiyle donatıp Airbus 380’e rakip bir model geliştirdi. Ancak tartışma henüz bitmiş değil.

        Pasaport sırasından kurtulmak mümkün mü?

        İki yıl önce Houston’a gitmiş ve pasaporttan 2 dakikada geçince şaşırmıştım. Houston’daki havalimanları, George Bush Intercontinental, Ellington (özel iş jetleri, NASA ve askeri uçaklar için) ve Hobby (iç hatlar) işletmecisi Houston Airport System’in (HAS) davetlisi olarak gittiğimde, 2 dakikada pasaport kontrolünde geçişi mümkün hale getiren Global Entry projesi dikkatimi çekmişti. Hafta içi baktım benzer bir projenin Atatürk Havalimanı’nda uygulanmasına hazırlanılıyormuş. TAV CEO’su Sani Şener, Dubai Havalimanı’nı örnek gösterek, bu projeden 1.5 yıl önce bahsetmişti. Ancak Türkiye’de yenilikleri özellikle de kamunun kontrolünde çalışan özel sektörün geliştirip hizmete sokabilmesi deveye hendek atlatmak kadar zor. Ama zorlu süreç geçilmişe benziyor olacak ki, “biyometrik geçiş” İstanbul Atatürk Havalimanı’nda başlayacakmış. Sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına yönelik olarak çalışacak sistem ile elektronik olarak yolcular önce biyometrik pasaport, ardından da parmak izi kontrolünden geçecekmiş. Daha sonra sisteme yüz tanıma kontrolünün de entegre edilmesi planlanıyormuş. Bazı ülkelerde göz irisiyle benzer işlemler yapılıyor. Böylece bir yolcunun 21 saniyede e-gate’ten geçmesi planlanıyormuş. Yurtdışında bu tarz sistemleri, bedelini ödeyen, sık seyahat edenler kullanıyor. Benim kanaatim, ‘biyometrik geçiş’ Türkiye’de sanıldığı kadar kısa sürede yerleşmez. Ciddi tecrübe edildiğinde de her yere yaygınlaştırılır. Mesela Global Entry, George Bush başta olmak üzere ABD genelinde 24 havalimanında uygulanıyordu. 2 yıl önce. 15 kiosk ile Houston ülke genelinde en çok Global Entry sisteminin bulunduğu havalimanıydı. Üyelik sistemiyle çalışan Global Entry programından Kanada, Meksika ve Hollanda vatandaşları faydalanabiliyordu. George Bush’tan geçen yolcunun yüzde 4’ü de bu sistemi kullanıyordu. Umarım ‘biyometrik geçiş’ projesi de Atatürk Havalimanı iyi bir sınav vererek yaygınlaşır. Ama havacılık bir bütündür, pasaporttan hızlı geçip bagajını almak için saatlerce beklersen veya elinde valizle çeşitli kiralama şirketlerinin önünde zorla yürütülüp havalimanının en uzak noktasından çıkmaya yönlendirilirsen bu tarz yeniliklerin faydası olur mu? Atatürk ve Esenboğa’da öncelikle bu tarz absürd uygulamalar düzeltilmeli... Mesela George Bush Havalimanı’nda yolcuların daha kolay bir şekilde terminalden ayrılması için ilginç bir uygulama daha geliştirilmiş. Bagajsız yolcuyu bagajlı yolcudan ayırıp kuyruklara takılmadan erken çıkışına imkân tanıyan sisteme “one stop” adı verilmiş. Havacılığımıza yön verenler bir de bu açıdan düşünseniz...

        ‘Dünyanın En Güzel Hediyesi’

        Pegasus Havayolları, ilginç projelerine devam ediyor. ‘Dünyanın En Güzel Hediyesi’ kampanyası ile Pegasus’un ‘en yeni’ uçağı, bir kız çocuğunun çizdiği ‘hayalindeki tatil’ resmiyle kaplanacak. Ayrıca bu uçağa, resmi çizen şanslı kız çocuğunun adı verilecek. Yarışmaya başvurular ise 8 Eylül tarihine kadar devam edecek.

        Atatürk Havalimanı’nda tuhaf fuar hazırlığı!

        Atatürk Havalimanı, üzerindeki yükleri atarak, tamamen yolcuya odaklanarak, büyümesini yönetmeye çalışıyor. Ancak bazı aklı evveller, bu durumu bilmiyor olacak ki, Airex 2014 havacılık fuarının 25-28 Eylül arasında, Genel Havacılık Terminali’nin olduğu bölümde yapılmasına izin verilmiş.

        1996’dan bu yana 2 yılda bir düzenlenen Airex, gitgide küçülen bir organizasyon. Bölge ülkelerden katılım bir yana, İstanbul’un Anadolu yakasındaki sektör temsilcileri bile ilgi göstermiyor. Dubai Airshow ile aynı yıllarda yola çıktı, ama onun küçük bir salonu kadar etkiye ulaşamadı. Şimdi bu organizasyon çok başarılıymış gibi, Türkiye’nin en yoğun meydanında 2014’ten itibaren İSTANBUL AIRSHOW adıyla düzenlenecekmiş. Bu ismi THY Genel Müdürü Temel Kotil önermiş. Önemli bir sorun var: Adı üzerinde ‘airshow’, yani işin içinde sivil, askeri hava araçlarının gösteri, şov amaçlı uçuşları, yolcu ve iş jetlerinin tanıtım uçuşları olacak demektir. 2 yıl önce yine yoğun eleştirilere rağmen Atatürk Havalimanı’nın yoğunluğu dikkate alınmayarak, aynı yerde düzenlenen bir önceki Airex Fuarı’nda da gösteri uçuşu, tanıtım uçuşları yasaktı. Şimdi hangi akılla ‘İstanbul Airshow’ olarak yola edevam decek bu organizasyon? Daha fazla rezil olmak için mi? Airex iyiydi, eğri meğri gidiyordu, halbuki...

        Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan’ın yerinde olsam bu fuarı vakit varken iptal ederim. Şuraya not düşmüş olayım, ortaya çıkacak ‘şov’ sonrası hatırlatacağım çünkü...

        Havada rekor sadece biz kırmıyoruz!

        Ortadoğu ve Asya’da daha genel ifadeyle kürenin doğu tarafında havacılık sektörü hızla büyüyor. Rekorlara imza atan şirket sayısı hayli fazla. Bunlardan birisi de Abu Dabi merkezli Etihad Havayolları. Mesela Ramazan Bayramı’nda tarihinin en yoğun 4 gününü geçirmiş. Bayramda doluluk oranı da yüzde 88.1 olmuş. Etihad’ın rekor kırdığı 10 uçuş hattından birisi de yüzde 94.6 doluluk oranıyla İsanbul olmuş.

        Uçaklar üzerimizden zorunlu geçiyor

        Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün (DHMİ) kemmuz ayı rakamları havacılıkta iyi bir şekilde büyümeye devam ettiğimizi gösteriyor. Sezonun da mutlaka bu artışta etkisi var. Temmuzda havalimanlarımızdan geçen yolcu sayısı 16.9 milyona, 7 aylık dönemdeki toplam yolcu sayısı ise 92.7 milyona ulaşmış. Ülkemize yönelik uçak trafiğinin artmasıyla paralel olarak yolcu sayısı da yükseliyor.

        Ayrıca bölgemizdeki sıkıntılar yüzünden Türkiye hava sahasını kullanan havayolu sayısında da temmuzda yüzde 22.4 oranında artış gerçekleşmiş. Tam 32 bin 837 uçak, Türkiye üzerinden (üst geçiş overflight) güvenli bir şekilde seferlerini yapmış.

        Bu zorunlu üst geçiş hadisesi, Türkiye’nin en zayıf noktasını oluşturuyor. Gazetelere yansıdığı ve yetkili isimlerin durumdan vazife çıkararak övünme havasına girdikleri gibi değil tablo. Ve üst geçişler konusunda da henüz istenilen seviyede de değiliz. Ayrıca Eurocontrol’ün personel parasını ödediği, önemli yatırımlarını desteklediği üst geçişler mevzusunda Türkiye’de kamu kurumları arasında iyi görev dağılımı olmaması sebebiyle hava seyr-ü sefer tarafında çalışan personel de mağdur ediliyor. Teknik bir konu olduğu için detaylara girmeyeyim, ancak Ulaştırma Bakanlığı’nın bu hususta çalışma yapması şart.

        Diğer Yazılar