Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya giderek daha ilginç bir yer oluyor. Geçen yüzyılın son çeyreğinde doğmuş olanlar, kısacık ömürlerine, babalarının hayal bile edemeyecekleri icatları sığdırmayı başardılar. Sadece babalarını şaşırtmakla kalmadılar, yetmemiş gibi bir de dedelerinin kanlarını akıtarak kurdukları düzenleri de yerle yeksan ettiler.

        90’larda “globalleşme” üzerine teoriler üretiliyordu, yeni bin yılla birlikte ulusal kimliklerin önemini savunan görüşler iktidara geldi. Kahramanlar akşamdan sabaha “hain”, haince bulunan fikirler “parlak” ilan edildi. Kafalar sağlam karıştı, hâlâ da berraklaşmış değil.

        Mesela “özgür” olmakla öğünen Batı, en büyük kârlarını, kapalı ekonomilerde elde etmeye başladı. Milyarlık Çin, global sermayenin büyüme alanı haline geldi.

        Batı’da kapanan ya da kapanmaya yüz tutan fabrikalar yavaş yavaş dünyanın doğusuna taşınmaya başlandı. Tökezleyen büyük sermaye, oralarda elde edilen büyük kârlarla yeniden nefeslendi.

        Son yıllarda Çin’de büyük başarı elde eden markalardan biri Volkswagen’se, diğeri de hiç şüphesiz Fransız Peugeot Citroen grubuydu. Son nefesini vermek üzereyken, silkindi, ayağa kalktı, yetmedi bir de Avrupa’nın en köklü markalarından biri olan Opel’i bünyesine kattı.

        Geçen hafta Autoshow Fuarı için İstanbul’a gelen PSA’nın Ortadoğu Bölgesi ve Afrika Sorumlusu Jean-Christophe Quemard’a yukarıda anlattıklarımı sıralayıp “Ortadoğu karışık, sizin keyfiniz nasıl?” diye sordum.

        Şöyle cevap verdi: “Sorumlu olduğum bölge kaotik, ama dünya da öyle. Dolayısıyla uyum sağlamak zorundayız. Nitekim son yıllarda bütün olumsuzluklara rağmen, önemli gelişmeler de sağladık.”

        Ben de öyle diyordum zaten. Dünya kaotik, pek çok şey olumsuz, ama işler yolunda.

        Mesela PSA, tamamı devletin kontrolünde olan ekonomilere sahip Çin, Rusya, İran gibi ülkelerde büyüdü. Sadece Çin’de büyüyüp Opel’i satın almakla kalmadı, İran’da iki yeni ortaklığa imza attı, Cezayir’de bir üretim tesisi kurma kararı aldı.

        Jean-Christophe Quemard, bu ülkelerdeki siyasi rejimlerin kendi tercihleri olmadığını, ama ülkeler ne kadar kapalıysa, çözüm arayışlarının o kadar fazla olduğunu söyledi.

        Konuşmasının sonuna da şu çarpıcı cümleyi ekledi; aktarıyorum: “Kapalı pazarlarda kârlı işler yapılıyor ama ben oraların da açık pazarlar olmasını tercih ederim. Çünkü ülkeler kapandıkça, o ülkede yaşayanların ödediği bedeller de o oranda artıyor.”

        Dünya karıştıkça, kârlar tavan yapıyor anlayacağınız.

        Diğer Yazılar