Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Otomobil markalarında yöneticilik yapanlar zor günler geçiriyor. Her ne kadar Merkez Bankası’nın müdahalesiyle hareket şu sıralar biraz durulmuş görünse de otomotiv sektörü çalışanları uyurken bile değişen kurlar karşısında şu sıralar “feleklerini şaşırmış” haldeler.

        Çoğunluğunu ithal araçların oluşturduğu, yerli üretimlerin bile girdilerinin yabancı paralarla olduğu bir pazarda bu kaçınılmaz. Yerli para değer kaybedince fiyatlar da artmak zorunda.

        Ama ülkemizde bu değişimle birlikte devrilmeye başlayan domino taşlarının ortaya çıkardığı manzara bir garip oluyor.

        31 Kasım 2016’da getirilen braketli ya da çıplak fiyata dayalı ÖTV sistemi bir süre sonra en düşük vergi dilimindeki araç sayısı fiyatlar kura bağlı olarak arttığı için iyice azalınca 2018 yılında yeniden değerlemeyle düzeltildi.

        Tam 2017 stokları tükenip satışlar geçen yılki seviyesine gelecekti ki alınan erken seçim kararı ve nedenini siyasilerin tartışması gerektiği kur fırtınası başladı.

        2016 Kasım’ından 2018 başına kadar yaklaşık yüzde 40 artan kur, bir ay gibi kısa bir süre içinde yüzde 15 yükseldi. Hal böyle olunca yüzde 45’lik vergi dilimine giren araç bulmak gene neredeyse imkânsız hale geldi. “Vergilendirmede adalet” iddiasıyla getirilen bu sistemin daha dinamik yönetilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.

        Kur, kurun sebep olduğu ÖTV, ÖTV artışının neden olduğu KDV artışına, bir de kuru frenlemesi için artırılan faiz eklenince sıfır kilometre araç satın almak şu sıra akıllı insan işi olmaktan çıktı.

        Hal böyle olunca da otomobil ihtiyacı olanlar ister istemez ikinci ele yöneldi. Ama oradaki durum da akılla açıklanabilir türden değil. Çünkü ikinci el pazarına tam da şöyle bir manzara hâkim: 3 ay önce 2018 modelinin satıldığı paraya bugün iki yaşındaki versiyonları satılıyor. Geçen yıl pazara girerken fiyatı mesela 100 bin TL olan yeni araçlar ise 200 bin TL’ye alıcı bekliyor.

        Herkes hak verir ki bu sağlıklı bir durum değil. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde ulaşılabilir bir aracın fiyatı en düşük maaşın 10 katı kadar olarak kabul edilir. Bizde bu rakam bir zaman 20 kata kadar çıkmıştı. Şu sıralar ise ayağı yerden kesecek yeni bir araç satın alabilmek için asgari ücreti hiç harcamadan 30 ay biriktirmek gerekiyor.

        Tıpkı akaryakıtta olduğu gbi otomobilde de esnek bir ÖTV düzenlemesi şu sıralar dengeleri altüst olan pazara iyi gelecektir. Otomotiv endüstrisi şu aralar ağırlıklı olarak ihracata çalıştığı için iç pazardaki gerileme üretimdeki istihdamı şimdilik tehdit etmeyebilir ama kartopunun yuvarlanmaya başladığı görüldüğü halde çığ haline gelmesini beklemek de pek akıllı bir davranış olmaz.

        Diğer Yazılar