Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Enflasyonun yüzde 100'lerin üzerinde olduğu, yabancı paraların değerlerinin Türk Lirası karşısında bir gecede ikiye katlandığı dönemlerde büyük bir yayın grubunda otomobil dergisi yayın yönetmenliği yaptım. O yıllarda içinde bulunulan şartlar derginin fiyatını sıkça artırmayı gerektiriyordu. Çünkü grubu finansal olarak yönetenler bütçe yaparken tanıtıma ve yaygın dağıtıma para ayırmaz, aksine mevcut okuru elde tutabilmek için plan yaparlardı. Oysa basit bir hesap vardı, makul fiyatlı bir yayın, tanıtımı iyi yapılıp, yaygın olarak dağıtılırsa ve bir ihtiyacı da karşılıyorsa büyük satış rakamlarına ulaşabilirdi. Başka memleketlerde bu işler tam da böyle yapılıyordu çünkü.

        Bizim Türkiye şartlarına göre çok, ancak dünyadaki benzerleriyle karşılaştırıldığında pek de çok satmayan dergimizin girdi fiyatları arttıkça, satış fiyatı da artırılmak zorunda kalırdı. Fiyatı artınca satışları düşer, satışlar düşünce reklam vereni elde tutmak için biz de derginin tanıtımını artırır, okurun ilgisini çekecek promosyonlar verir, masraf ederdik. Yani fiyatı artırarak kaçırdığımız okuru, daha fazla para harcayarak geri kazanmaya çabalardık.

        Konuyu vergi artışına getireceğim. 1.6 litre ve altındaki otomobillerin Özel Tüketim Vergileri bu kez neyse ki baskın şeklinde değil, göstere göstere artırıldı. Bu sınıftaki otomobiller, yaygın olarak 700 ile 1000 TL arasında zamlandı. Düşük motor hacimli ithal lüks araçlarda ise bu rakam 2000 TL'yi buldu.

        Araçların anahtar teslim fiyatlarındaki bu artışın en azından yıl sonuna kadar fiyatlara yansıtılmayacağı görülüyor. Yani maliyemiz, yılın kalan üç ayında yapılacak olan 1.6 litre ve altında motor hacmine sahip otomobil satışlarından araç başına yaklaşık 1000 TL alabilecek. En iyi ihtimalle fazladan 160 milyon TL toplayabilecek.

        Ama hesaplar gösteriyor ki, aynı maliyemiz, bu fark fiyatlara yansıtılmaya başlandığı zaman, yani gelecek yıl, satışlarda yüzde 10'luk bir düşüş olması halinde, 300 milyon TL hatta belki biraz daha fazla kayba uğrayacak. Kaşıkla alınan, kepçeyle kaybedilecek.

        Sahiden Türkiye'de vergiler otomobil satışlarının artmasına yönelik düzenlense, çevreyi daha fazla kirleten araçlar fazla, görece temiz olanlar daha az vergilendirilse, vergi gelirleri bugünkünden çok daha fazla olmaz mı? Devlet araç başına gelirini düşürerek, toplam gelirini artırmaz mı?

        Çalışanların yaşamak için kazanmak, zenginlerinse kazanmak için harcamak zorunda olduğu söylenir. Peki, bu durumda Türkiye zengin mi?

        Yeteneksiz grafiti sanatçısı!

        Önceki gece geç vakit eve gelip, otomobilimi park edip yattım. Pazar sabahı uyandığımda ise fotoğrafta gördüğünüz gibi yeteneksiz bir grafiti sanatçısı tarafından boyanmış biçimde buldum. Doğal olarak sinirlendim, çünkü bu pisliği temizlemek için bütün bir pazar gününü harcamak zorunda kaldım. Neyse ki boya çeşitli ilaçlarla temizlendi, sorun kalmadı. Ama kötü olan bu değildi, çünkü gecelemek için yolumu gözleyen, aracımı park eder etmez üzerine atlayıp yayılan sokağımızın maviş gözlü kedisi ilaçlarla temizlenmiş ve kayganlaşmış bir otomobilin üzerine çıkmaktan hiç hoşlanmadı.

        Sonra aklıma köşemin yan komşusu Anadolu Sigorta reklamı geldi. Otomobilim çizilmemiş, sadece siyah sprey boyayla karalanmıştı, bu çizilmesinden daha iyi olabilirdi ama bu bile yeterince sinir bozucuydu. İnsan dediğin bunu yapmış olamazdı. Sakın aklınıza hayvan gelmiş olmasın o hiç yapmazdı.

        Diğer Yazılar