Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Meslekte 30 yılımı doldurduğum şu günlerde, gazetecilikle ilgili yaşadıklarım beni eskilere götürdü.

        Hürriyet’te muhabirlik yaptığım 10 yıl ve Yeni Asır’da Haber Müdürlüğü yaptığım 7 yılı düşündüm, bugünle karşılaştırdım.

        Bir kamu kurumuyla ilgili haber yaptığımız zaman, o kurum, belediye, şirket her neyse, yaptığı hatayı düzeltmeye çalışır ya da icraatının hata olmadığını anlatıp savunma gönderirdi. Bu savunma; o zamanlar teknoloji çok gelişmediği için mektupla, -o kurumda varsa-faksla olurdu..

        Ya da hakkında haber çıkan kurumun müdürü, belediyenin başkanı gazeteye gelir gerçek neyse anlatmaya çalışırdı. Vatandaşın şikayetini derdini ciddiye alır, düzeltme yoluna gider ya da işin gazeteye aktarıldığı gibi olmadığını söylerdi. Sorumluluktan kaçmazdı.

        CİDDİYE ALMIYORLAR

        O zamanlar gazeteciler de mesleğini yapardı..

        Şimdilerde de bazıları gazetecilik yapmaya çalışıyor. Ama bazıları da bodoslama dalıyor. Tuttuğu, kendini ait gördüğü tarafa göre davranıyor.

        Keskin bir ayrışmayla ya övüyor ya da yeriyor. Belediyeye karşıysa iyi tarafını görmeden eleştiriyor, yanındaysa kötü icraatlarını hiç yazmıyor, ortalığı güllük gülistanlık gösteriyor. İktidardan yana değilse, devlet kurumlarını vuruyor, hizmetlerini hiç görmüyor.

        Bu nedenle midir tam bilmiyorum... Devlet kurumları ve belediyelerde bir ‘ciddiye almama tavrı’ görüyorum.

        İzmir’de iktidar olan muhalefet partisinin bazı başkanları, oylarına ‘çantada keklik’ gözüyle baktığı vatandaşın sorunlarına eğilmiyor.

        ‘Odunu koysan seçilir’ mantığının işlediği bu sistemde, hizmet ikinci planda kalıyor. O zaman da sapla saman karışıyor..

        ‘Taşerona karşıyız’ diyenler, kapı numaralarını değiştirme ihalesini verdikleri şirketin çalıştırdığı taşeron işçilerin vatandaşa küfür etmesine ses çıkarmıyor.

        Mega müzeyi, stadları, İkiçeşmelik, Agora düzenlemelerini erteledikçe erteliyorlar. Ne oldu diye soranlara cevap vermiyorlar.

        Bizi millet seçti, halk seçti diyenler; gün gelir o millet size tokadı çakar. Sakın unutmayın.

        CEHALETLE KAVGA

        Prof. Dr. Doğan Kuban, “Osmanlı, Türk, İslam Kimliklerimiz” başlıklı yazısında şunları diyor:

        “Bundan sonra yazacağım her yazı ‘Cehaletle Kavga’ başlığı altında olacak! Çünkü ister Cumhurbaşkanı seçmek, ister kadınları boğazlamak, ister tarihi ve doğal çevreyi yok etmek, ister ağaç kesmek, ister hırsızlık yapmak, ister tarih bilmeden övünmek, ister dindar olmadan dini istismar etmek, trafik kargaşası, plansız gelişme, sınırsız toprak spekülasyonu gibi olayların tümü; cehalete dayalı olgular (...) Çünkü ülkemiz örgütlü derin cehalet uçurumunda!’’

        Okumuş da olsa aynı cehalet, yönetici de olsa.. Bizim de mücadelemiz cehaletle, vatandaşı ciddiye almayanla olmalı.

        NE GÜZEL SÖYLEMİŞ

        Adalet ancak hakikatten, saadet ancak adaletten doğabilir.

        (EMİLE ZOLA)

        Diğer Yazılar