Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kasım ayının ortaları olmasına karşın feribotlar, katamaranlar, vapurlar hala vızır vızır yolcu taşıyor..

        Gümrükte alabildiğine kuyruk.. Ama hızlı ilerliyor.

        Çeşme’den bin 20-25 dakikada ordasın.. Yunanistan’ın Sakız Adası’ndan bahsediyorum.. Hani merak ettim “insanlar niye haldır haldır buraya gidiyor” diye.. “Bir de ben göreyim” dedim.

        Grup olarak gittik.

        Sakız’da turlayacağınız yer Kordon kadar.. Sabahtan akşama kadar kalmak üzere geldiyseniz sadece yurt dışına çıkış yapmış olursunuz. (Zaten çoğu da Yunanistan’dan aldığı vizeyi kullanmak için gidiyor. O vizeyle Sakız’a giriş çıkış yaptın mı, tüm Schengen ülkelerine de rahatça girebiliyorsun.)

        Sakız’ın köylerini bilmiyorsanız, iyi bir rehberiniz yoksa can sıkıntısı.. Akşama kadar bir kafe ya da restoranda pineklersiniz.. Gece kalmalı geldiyseniz, tavernalar mevcut..

        Bereket bizim Coşkun Karaca gibi iyi bir rehberimiz ve onun Dimitris Karampourniotis gibi bir dostu, Abdullah Sarıgedik gibi bir yol arkadaşı vardı da epeyce gezebildik..

        Ama benim Sakız’la ilgili anlatmak istediğim konu yeme, içme, eğlence değil, orada karşılaştığım Suriyeli 20 yaşındaki Muhammed İslam’ın hikayesi..

        Kaçana kadar 3 yıl Fethiye’de çalışmış

        Sakız Adası’nın Kordon benzeri kıyısında yürürken yanımıza yaklaşan 20 yaşındaki Muhammed İslam, “Türk müsünüz” diye sorunca başladık sohbete..

        Suriye’de restoran işleten ailesiyle 3 yıl önce Türkiye’ye kaçmış Muhammed..

        Önce Güneydoğu illeri, ardından Fethiye’ye gelmişler. Buradan Avrupa’ya gidebilmek için yol aramışlar hep. Bir yandan da restoranlarda çalışmışlar, karın tokluğuna..

        Bağlantı kurdukları kaçakçı, nihayet kendilerine haber göndermiş ve Kasım ayı başında İzmir’e geçmişler.

        İnsan kaçakçısına kişi başı 750 euro ödemişler ve Çeşme tarafından bir bölgeden gece yarısı botlarla yola çıkmışlar. Kaçakçı bunlara sadece şunu söylemiş:

        Karaya ulaşana kadar bu yöne gidin.”

        Buz gibi sularda, karanlıkta yol almışlar nereye gittiklerini bilmeden.. Karaya ulaştıklarında her yerleri ıslak, bitkin vaziyette uzanmışlar bir süre..

        Bugün de ölmedik” demişler. Sonra polise gitmişler. Polis de onları Birleşmiş Milletler’in kurduğu konteyner kente götürmüş. Orada 6 ay kalma izni verilmiş..

        Daha yolları uzun

        Ertesi gün yine gördüm Muhammed’i.. Atina’ya bilet satan bir gemi acentesinin önündeydi. Ne yaptığını sordum anlattı: “Sakız’a gelebilmek bizim için en önemli adımdı. Artık bir AB ülkesindeyiz.. Kalan paramızın bir bölümüyle bilet aldık. Bu gece Atina’ya gidiyoruz. Atina’dan Makedonya’ya, oradan Sırbistan’a geçmeyi planlıyoruz. Sırbistan üzerinden de zengin Avrupa ülkelerinden birine geçeceğiz Hedefimiz Almanya ya da İsviçre..”

        Onca dramın arasında bir damla Muhammed’in öyküsü..

        Ama o gece Paris’te patlayan bombalar hayallerini ve geleceğini etkileyecek gibi..

        NE GÜZEL SÖYLEMİŞ

        Yürüdüğü yolda iz bırakmayan, o yoldan geçmiş sayılmaz.

        (Şevket CANITEZ)

        Diğer Yazılar