Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Büyüme düşüyor, işsizlik artıyor. Bu arada en çok iş kaybı sanayide ve inşaatta meydana geliyor.

        Ekonomideki küçülme, yatırımlardaki azalma, enflasyondaki artış ve işsizlikteki tırmanış; ekonomideki hastalık işareti olmanın yanında, toplumsal ve siyasal açıdan da dikkate alınması gereken “kaygı verici” bir durumdur. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temmuz ayı enflasyonunu % 10.4, işsiz sayısını da 3 milyon olarak açıkladı. Çaresiz, umutsuz ve resmi işsizlerin toplam sayısı ise 6 milyon 471 bin kişi.

        Rakamlar, her dört işsizden birinin üniversite mezunu olduğunu, gençler arası işsizlik oranının da %20 düzeyine çıktığını gösteriyor.

        Haziran’dan Temmuz’a en çok “iş kaybı” sanayide ve inşaat sektöründe oldu. Sanayide istihdam azalması 130 bin, inşaatta da 280 bin. Bunun anlamı inşaat sektöründe bir ayda 280 bin kişinin işini kaybetmesidir.

        DERİN DURGUNLUK

        Uzmanlar, sanayideki istihdam kaybını verimliliğe, inşaattaki kaybı ise sektörde yaşanan derin durgunluğa bağlıyorlar.

        Oysa işsizlikle ve enflasyonla mücadelede ve sürdürülebilir büyümede inşaat ekonominin “dinamo”sudur. İktisatçıların ortak görüşü % 5’in altındaki büyümenin işsizliğin artması sonucunu vereceği şeklindedir. Düşük büyüme artan işsizlik anlamına gelmektedir.

        Ekonominin Koordinasyondan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Babacan’ın açıkladığı ve 3 yılı kapsayacak Orta Vadeli Program’da öngörülen büyüme hedefi, önümüzdeki yıllarda da işsizlikteki artışın devam edeceğini göstermektedir.

        Bu arada rakamlar 2002’den beri işsizliğin bu derecede artmadığını göstermektedir.

        Öte yandan gençler arasında %20’ye yaklaşan işsizlik, daha açık bir ifadeyle her beş gençten birinin işsiz olması, toplumsal dokuyu bozacak, demokrasiyi de “tehdit” edecek bir tehlikeye işaret etmektedir.

        Mevsim etkilerinden arındırılmış işsizlik rakamları, istihdamdaki daralmayı ortaya koyması bakımından önem taşımaktadır. İstihdam edilenlerin % 22.4’ü tarım, % 19.9’u sanayi, % 7.3’ü inşaat, % 50.5’i ise hizmetler sektöründe yer almaktadır.

        İşsizlik esas olarak kendisini inşaat ve sanayi sektörlerinde göstermektedir.

        EKONOMİ BELİRLİYOR

        Ekonomik gelişmelerle demokrasi ve özgürlükler yakın ilişki içindedirler. Diyebiliriz ki ekonomi; demokrasinin düzeyini belirleyen en önemli faktörlerden biridir.

        Kaliteli demokrasi ve özgürlük ortamının sağlanması için işsizliğin, pahalılığın, yoksulluğun, gelir dağılımı adaletsizliğinin gündemden düşürülmesi gerekir.

        İsviçre Kredi Bankası’nın “küresel servet raporu”na göre, Türkiye’de 1 milyar doların üzerinde servete sahip 79 bin kişi bulunmaktadır. 2000 yılında toplumun en varlıklı %10’luk kesimi toplam servetin % 66.7’sine sahipken 2014’de % 77.7’sine sahip hale gelmiştir.

        Bunun bize anlattığı son 12 yılda zenginin daha zengin, fakirin daha fakirleştiğidir. Çift haneli işsizlikle, çift haneli enflasyonla, kronikleşen cari açıkla, % 3 büyüme ile, fert başına düşen 10 bin dolar milli gelirle ve yakalandığımız “orta gelir tuzağı”yla özgürlüklerin alanını genişletmek ve kaliteli bir demokrasiyi oluşturarak sürdürülebilir kılmak olası değildir.

        Sonuç olarak: İşsizlik, yoksulluk, pahalılık ve düşük büyüme, demokrasinin ve özgürlüklerin önündeki barikattır.

        Diğer Yazılar