Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        24 Kasım, Atatürk’e “Baş Öğretmen” unvanının verilmesi dolayısıyla her yıl “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.

        24 Kasım 2014’de, Cumhuriyet’in öğretmeninin mutluluğunu engelleyen pek çok ekonomik, sosyal, ailevi ve psikolojik nedenler olduğu bilinen bir gerçektir. Atatürk, “Öğretmenler, yeni kuşak sizlerin eseri olacaktır” sözüyle hem öğretmenlere verdiği önemi, hem de öğretmenin ülkemizin geleceği üzerindeki etkisini ve rolünü ifade etmiştir. Atatürk, “Yaşamda en gerçek yol gösterici ilimdir” diyerek bir yandan cumhuriyetin eğitim sisteminin “rotası”nı çizmiş, diğer yandan da bu “rota”da öğretmenlere bir misyon yüklemiştir.

        Böylece eğitim ordumuzun kahramanları olan öğretmenlerimizin vazgeçilmez görevi aklın ve bilimin ışığında “cehaletle, hurafelerle” mücadele etmek; soran, sorgulayan, aklı hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmektir. Bu nedenle başında “milli” sözcüğü olan eğitim sistemi, partisi, programı ne olursa olsun hiçbir siyasi iktidarın kendi “ideolojik tercih”ine göre düzenlenmemelidir. Eğitim sistemindeki düzenleme TBMM’de ve toplumda en geniş anlamda bir mutabakatla yapılmalıdır.

        Eğitim sistemi ve sistemin odağındaki öğretmen, Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek “insan kaynağı”nı yetiştirmektedir. Bundan ötürü her hükümet değişikliğinde ya da Bakan değişikliğinde ulusun kaderini, geleceğini biçimlendirecek olan eğitim sistemi “yaz-boz tahtası”na dönüştürülmemelidir.

        Günümüzde borç batağında olan, ailesi parçalanmış atamalarında ve terfilerinde “liyakat” kriteri göz ardı edilmiş, atanamayanların sayısının 10 binlere ulaştığı öğretmenin geleceğe güvenle baktığı, mutlu olduğu söylenemez. Eğitim alanında yapılacak her değişiklikte mutlaka öğretmenin ekonomik, sosyal, ailevi ve psikolojik durumu göz önünde bulundurularak hareket edilmelidir. Öte yandan eğitimde esas olan okul ve derslik sayısı değil; akıl, bilim ve teknolojik gelişme ekseninde kalitedir.

        Bu arada Eğitim-İş Sendikası’nın yaptığı araştırma, öğretmenin borç batığında olduğunu, ek iş yapmadan geçinemediğini, % 40’ının da anne-babasından destek aldığını göstermektedir. Söz konusu araştırma, öğretmenlerden kendisinin evi olmayanların oranının %45, arabası olmayanların %43, kirada oturanların %53, esnafa borcu olanların %41, bankaya borcu olanların %29, kredi kartı borcu olanların %81 ve ek işte çalışmak zorunda kalanların oranının da %29 olduğunu anlatmaktadır.

        Ege-Koop öğretmenlerin konut ihtiyaçlarını dikkate alarak Egekent-1, Egekent-2, Egekent-3 ve Egekent-4 projelerinde 5 binin üzerinde öğretmeni en uygun koşullarda konut sahibi yapmıştır. Sonuç olarak: Öğretmenin ekonomik, sosyal, ailevi ve psikolojik problemleri çözülmeden eğitim sistemine yenilik getirilemez ve kalite kazandırılamaz.

        Diğer Yazılar