Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya Emekçi Kadınlar Günü”olan 8 Mart, bu yıl toplumu derinden sarsan Özgecan’ın insanlık adına hepimizi utandıran, başımızı aşağıya eğen vahşice katli dolayısıyla, daha çok kadına yönelik şiddet temasıyla yoğun protesto eylemlerine sahne oldu. Bu yıl kadına yönelik şiddetin, töre, namus ve kıskançlık cinayetlerinin tırmandığı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin olmadığı bir yıl oldu.

        Oysa kadının yaşama hakkı, vücut bütünlüğünü koruma, özgürlüğünü eksiksiz kullanma, politikada ve kamu yönetiminde, istihdamda “eşit temsil hakkı” en temel insan hakkıdır. Bu temel insan haklarının eksiksiz kullanılacağı ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve güvenlik ortamını sağlamak da devletin ertelenemez asli görevidir.

        Buna karşın ülkeyi yönetenler, söylemlerinde ve eylemlerinde kadın sözcüğü yerine aile kavramını öne çıkarmaktadırlar. Bakanlığın adında bile “kadın” yoktur, bunun yerine “aile ve sosyal politikalar” vardır.

        Unutmayalım ki kadın ne kadar özgür ve güçlü ise toplum da o ölçüde güçlü ve özgürdür. Ne var ki ülkemizde siyasette, yönetimde, bürokraside kadının adı da yeri de yoktur. 25 kişilik bakanlar kurulunda sadece 1 kadın Bakan var, 81 Vali’den 2’si kadın ve kadının parlamentoda temsil oranı %14 düzeyinde... Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk 1930’da kadınların belediye seçimlerine katılma hakkını, 1933’de de muhtarlık seçimlerine katılma hakkını tanıdı. Türk kadını 1934’de yapılan Anayasa değişikliği ile Avrupa ülkelerinin birçoğundan önce Milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandı. Bu bile Türk kadınının bugün siyasal yaşamda ne kadar saf dışı bırakıldığının en açık ve acı göstergesidir.

        Çalışma çağındaki kadınların istihdamdaki payı %26.7 ve 1 milyon kadın da işsizdir.

        Bu tablo bize “cinsiyet eşitsizliğini” ve “erkek egemen” toplum karakterimizi anlatıyor. “Cinsiyet eşitsizliği”nin ve kadına yönelik şiddetin, kadın katliamlarının, kıskançlık, töre ve namus cinayetlerinin nedeni ve sorumlusu erkekler, mağduru ise kadınlardır. Bu nedenle problemin çözümüne erkeklerin “egemen” olduğu yönetim anlayışından başlanmalıdır.

        ŞİDDET TIRMANIYOR

        Unutmayalım ki ülkemizi uygarlığa taşıyacak, insanlığı, adaleti, eşitliği, sevgiyi ve barışı öğretecek olan yine kadınlarımızdır. Resmi kayıtlara göre her dört kadından biri fiziksel, ruhsal, sosyal, ekonomik ve cinsel şiddete maruz kalmaktadır. Kadın cinayetleri son 7 yılda %1.400 artmıştır.

        Ortalama olarak günde 1 kadın tecavüze ve cinsel tacize uğruyor, kurşunlanıyor, yakılıyor, vücudu parçalanıyor ve vahşice katlediliyor. Töre ve namus cinayetleri; kadına yönelik şiddetin en zalim boyutudur.

        Kadına yönelik şiddet toplumsal cinsiyet eşitliği fırsatını yok ediyor ve aile içi şiddet çocukların ruh sağlığını bozuyor, geleceğini karartıyor. Aklımızdan hiç çıkarmayalım ki nüfusumuzun yarısı kadındır. Yine unutmayalım ki tek kanatla uçamayız.

        Sonuç olarak: Ülkemizi uygarlığa taşıyacak, insanlığı, adaleti, eşitliği, sevgiyi ve barışı öğretecek, kalkınmaya ve refaha katkı sağlayacak olan da yine kadınlarımızdır.

        Diğer Yazılar